Çok değerli basın mensupları;
Hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Türkiye ekonomisi son yirmi yılın en kötü seviyesinde. Yoksulluk, tarihin rekor seviyesinde. Zenginle fakir arasındaki uçurum iyice büyüyor. Hayat pahalılığı can yakıyor.
Gündemimizde ise bütçe açığımızı daha da endişe verici düzeye ulaştıracak bir bütçe kanunu teklifi var. Genel Başkanımız Ali Babacan Beyin görevde olduğu 2013 yılında bütçe açığı 18,4 Milyar TL iken 2015 yılında 22,6 milyara çıkmış, fakat bugün, yani 5 yıl sonra 11 kattan fazla artmıştır. Bütçemiz 2021 yılında 245 milyar lira açık verecektir.
Aslında bu bütçe teklifi, hükümetin yönetim krizini bütün açıklığıyla itiraf eden tarihi bir metindir. İktidar, milletimizin tüm parasını bitirdiğini ve tükettiğini ilan etmektedir. Kasa boş, ülke borca batık. Doğmamış çocuklarımız bile nedenini asla bilemeyecekleri borç yüküyle dünyaya geleceklerdir.
2021 Bütçe teklifi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye ortaya konulan keyfiliğin çöktüğünü gözler önüne sermektedir.
Değerli arkadaşlar;
Son yıllarda köylümüzün durumu içler acısıdır. Çünkü bugün tarım ve hayvancılık politikası da iflas etmiştir. Bereketli Anadolu topraklarında; pirinç, buğday, mercimek, fasulye ithal edilir hale gelinmiştir.
Artık, yemyeşil meraları ve bu meraları dolduran sürüleri olan ülkemizde canlı hayvan ve karkas et ithal edilmektedir.
Tüketiciler ise; ağır bir gıda enflasyonuyla karşı karşıyadır. Artık peynir, zeytin, sıvı yağ, kırmızı et milyonlarca vatandaşımız için lüks hale gelmiştir.
Öte yandan, çalışan, işçi, memur, çiftçi astronomik vergiler altında boğulmaktadır. Emekliler sadaka ücretlerle hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu durumu gören gençler ise, artık umudu yurt dışında aramaktadır.
Öz kaynaklarımız böylesine yok edilip, yersiz harcamalar ayyuka çıkarken tasarruf tedbirlerinin yanından bile geçilmemektedir. Bütçede iktidarın kamu harcamalarında en ufak tasarrufa gitmediği görülmektedir.
İsraf harcamalarına itibardan tasarruf olmaz diyerek devam edilmektedir. İsrafların bedeliyse yine vatandaşa ödettirilmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Nasıl mı ödettirilmektedir?
Hepinizin malumu, kamu-özel işbirliği sözleşmeleriyle gerçekleştirilen kamu yatırımları, şeffaf ve adil bir ihale süreci içerisinde yapılmamaktadır. İhale kanunu 17 yılda 190 defa değiştirilmiştir. Bir avuç azgın azınlığa, kamu kaynakları seferber edilmiş durumdadır.
Dünyada altyapı yatırımlarında en çok kamu ihalesi alan 10 şirketten 5 tanesi Türkiye’dedir. Adlarını hepimizin artık ezberlediği bu şirketlere verilen ihalelerde, maliyetin çok yukarısında ihale bedellerinin verildiği ve yapılan işlerin kamuya maliyetinin çok yüksek olduğu ortadadır.
İhale bedellerinin yüksek olması nedeniyle; tünel, köprü ve yollarda pahalı geçiş ücretleri öngörülmek durumunda kalınmaktadır.
Oysa yollar, köprüler, tüneller vatandaşlar geçsin diye vardır! Hükümetin şeffaflıktan uzak ahbap şirketlerle yaptığı sözleşmeler nedeniyle ortaya çıkan yüksek maliyetler vatandaşa yüksek bilet fiyatı olarak yansımıştır.
Hükümetin kötü yönetimi yüzünden, bu ülke, beklenmedik hadiselere karşı tamamen savunmasız hale düşmüştür. İşte koronavirüs süreci!
İlk önce aylarca beklediler. Kararlı tedbirler almadılar. Sonra Mayıs’ta aldılar fakat sürdüremediler.
Ücretsiz maske dağıtacağız diyerek maske satışını yasakladılar. Maske dağıtmayı da beceremediler. Maske satış yasağı nedeniyle vatandaş maske bulamadı ve virüs giderek yayıldı.
Kuzey Kore dışında dünyada tek ülke olarak iktidar millete aylarca yalan söyledi ve rehavete sürükledi.
Eğitimi internetten vereceğiz dediler.
Çocuklarımızın çoğunda ayrı bir bilgisayar veya telefon olmadığını; olanların da bir kısmının internetinin olmadığını yeni öğrenmiş oldular.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yayınlanan ‘Covid-19 Salgınında Eğitim’ raporuna göre ‘Sessiz bir çalışma yerine erişimi olan öğrencilerin yüzdesi’ listesinde Türkiye, 77 ülke arasında 49’uncu sırada. Bilgisayara erişimi olan öğrencilerin ortalaması da yüzde 70’in altında kalırken, ‘Avantajlı okullarda’ okuyan öğrencilerde bu oran yüzde 90’a yaklaştı.
Çocuklarımız arasında eğitimde fırsat eşitliği tamamen lafta kaldı.
Oysa Anayasa’nın 42. maddesine göre; “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.”
Eğitim eğer uzaktan eğitimle gerçekleştirilecekse, öğrencilerin uzaktan eğitime erişebilmelerini temin etmek de devletin asli vazifesidir.
Saygıdeğer Basın Mensupları,
Öte yandan vatandaşlarımız, bu sene grip aşısını, ücretiyle bile alamayacak. Niye? Çünkü kötü yönetim bu hususta da üzerine düşeni yapmadı.
Şimdi kovid aşısını herkese ücretsiz olarak vurmayı vadediyorlar. Ama Çin aşısı olduğu için milletimizde doğal olarak güvensizlik söz konusudur. Avrupa’da şeffaf testlerden geçen aşılar yerine Çin aşısı tercih edilmesinin nedeni halen anlaşılamamaktadır.
İktidar nedense makam araçlarını Avrupa’dan alıyor ama vatandaşın aşısını Çin’den alıyor.
Kıymetli Basın Mensupları!
Enkaz devreden, hesap vermeden kaçan bakan durumu bildiği için ne demişti: Allah sonumuzu hayretsin!
Gerçekten Allah sonumuzu hayretsin! Ancak bu iktidar görevde olduğu sürece sonumuzun hayr olmayacağı herkesçe malumdur.
Değerli Arkadaşlar,
2020 yılında bütçeden Kamu Özel İş birliği Projelerinin garanti ödemeleri için 18.8 milyar lira kaynak ayrılmıştı. 2021 yılında ise ayrılan miktar tam tamına 30.9 milyar TL.
Peki hiç yoktan oluşturulan bu bedele karşın doğrudan vatandaşımıza faydası için ayrılan miktar ne kadar?
Tarımsal desteklemeye ayrılan tutar 22 milyar lira,
Sanayinin geliştirilmesi, üretim ve yatırımların desteklenmesi programına ayrılan tutar 15,3 milyar lira,
Araştırma, geliştirme ve yenilik programına ayrılan tutar 6,8 milyar lira,
Şehircilik ve risk odaklı bütünleşik afet yönetimi programına ayrılan tutar 3,7 milyar lira,
Gençlik programına ayrılan tutar 744 milyon lira,
Kadının güçlenmesi programına ayrılan tutar 425 milyon lira,
İnsan hakları programına ayrılan tutar 71 milyon lira
Bu rakamlar bile hükümetin vatandaşa verdiği değerin göstergesidir. Toplamı yaklaşık 27 milyar lira.
Sanayiye, araştırma geliştirmeye, şehircilik ve afet hazırlığına, gençlerimize, kadınımıza ve insan haklarına ayrılan tüm paranın toplamı dahi kamu-özel iş birliği garanti ödemeleri kadar tutmuyor.
İstihdam yaratmaya, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine, eğitime yeterli kaynak ayırmayan bir bütçeyle ülkenin kalkınması mümkün değildir.
Saygıdeğer Arkadaşlar,
Türkiye, mevcut hükümetin kötü yönetimi nedeniyle 90’lı yılların Türkiye’si gibi tekrar borç-faiz kısır döngüsüne düşmüştür.
Kamu borcunun milli gelire oranı 2021 bütçesinde yüzde 40,8’e çıkacaktır. Hükümet, hesapsız harcamalarını finanse edebilmek adına vergileri aşırı artırmıştır. Fakat vergiler yeterli olmamıştır. Bunun üzerine; Varlık Fonu’ndaki şirketler teminat gösterilerek uluslararası kuruluşlardan kredi istemişlerdir.
Kredi almakta yaşanan sıkıntılar yüzünden bu sefer Varlık Fonu’ndaki şirket hisseleri satılmaktadır.
Buradan bir kez daha iktidara soruyorum.
Sizin yoksulların parasını kullandığınızdan haberiniz var mı? Bu ülkede aileler ay sonunu getirmek için harcadığı her kuruşu tek tek hesap ederken, bu milletin kaynaklarını kimlere, nerelere harcıyorsunuz?
Çarçur ettiğiniz mülkün sahibi halktır, halk! Halkın vergilerini kullanıp kendiniz için itibardan tasarruf edip sultanlar gibi yaşamayı ve harcamayı bırakmadıkça, halkımız açlığa ve yoksulluğa mahkum kalacaktır.
Böyle bir yönetim anlayışı ve uygulamasından demokrasinin çıkmayacağı muhakkaktır.
Bu bütçe teklifini meclise sunanların en öncelikli sorunu zihniyet problemidir.
Meclisin etkinliğini, yürütmeyi denetlemesini tamamen yok ettiniz. Vatandaşın faydasına hiçbir gündemi olmayan bu bütçeyi prosedür uyarınca genel kuruldan da geçireceksiniz.
Ancak şunu unutmayın, bir ülkede Meclis egemenliği zayıflarsa, millet egemenliği de zayıflar.
Anayasal organları yok ediyorsunuz, hukuk devletini de demokrasiyi de yok ediyorsunuz. Sonra da hukuk reformu diye milleti kendinize güldürüyorsünüz.
İlk seçimlerde milletin parasını böyle hesapsız harcamanızın hesabını vatandaşımız size soracak.
Buradan vatandaşlarımıza sesleniyorum,
Ülkemizin ekonomik sorunlarının asıl nedeni kaynak yetersizliği değildir.
Dış mihraklar masalları, faiz lobisi, döviz lobisi hikayeleri… beceriksizlerin bahanesidir.
Türkiye’nin yeterli kaynağı var, dinamik, çalışkan, genç bir nüfusu var… Bütün sorun iktidarın kötü yönetimidir. Devletin imkanlarından herkese eşit imkân sunulmamasıdır. Kaynakları dağıtırken uygulanan adaletsizliktir.
DEVA Partisi olarak hayatın her alanına yayılan tüm adaletsizliklere son vermek için bu yola çıktık. Bu bir haysiyet mücadelesidir. Tek amacımız tüm vatandaşlarımızın insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesidir. Bu adaletsizliklerin son bulmasıdır. İlk seçimlerde de bu keyfiliğin son bularak, amacımıza ulaşacağımıza yürekten inanıyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.