Sayın Başkan,
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Aziz Milletimiz,
Hepinizi DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır niyaz ediyor, teröre ve terör örgütü PKK’ya lanet olsun diyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Hükümetin nasıl bir bütçeye sahip olduğunu ve öngörülerinin ne derecede güvenilir olduğunu görmek için kendi hedefleri ile ulaştığı neticeleri mukayese etmek yeterlidir.
Ak Parti; Cumhuriyetin 100. Yılı için milli gelirde 2 trilyon dolar, kişi başına gelirde ise 25 bin dolar hedeflemişti, ulaştığı ise bunların yarısı.
2024 bütçesi de temelde adalete dayanmadığı için güven vermekten, istikrara katkıda bulunmaktan çok uzaktır.
Başka bir netice beklemek de beyhudedir çünkü hükümet rasyonel zemine dönmenin dışında bir seçenek olmadığını bilmesine rağmen, rasyonel olanın gerekliliklerini yapmayı ısrarla reddediyor.
Peki neden milletimiz böyle bir bütçeye mahkûm edildi?
Sn Cumhurbaşkanı özeleştiri kültürünü ve yanlışlarla yüzleşmeyi zaaf olarak kabul ettiği ve nasıl olsa hamasi propaganda ve otoriter baskılarla hazin manzarayı bastırmayı başardığı için öncelikle sorulması gereken bu soruyu kendine sorma gereği duymuyor.
Türkiye’nin çok gerisinde olan Bulgaristan ve Romanya’nın dahi refah düzeyinin son yıllarda bizi neden geçtiği gerçeği ile yüzleşmek istemiyor.
Cumhurbaşkanı geçen gün asrın doğa felaketi olan son yaşadığımız depremlerin 104 milyar dolar tutarında bir maliyet ortaya çıkardığını belirtti.
Ama bizzat kendi el emeği göz nuru olan asrın ekonomik felaketini belirtmeyi unuttu. Sadece kur korumalı mevduat ile milletin sırtına 140 milyar dolara varan bir enkaz bıraktı. Son altı ayda ise daha önce yaptıklarının tam tersini yaparak faizleri 5 katına çıkartarak bu enkazı azaltmaya çalıştı ama halen enkazın mali büyüklüğü deprem felaketi kadar.
Şimdi ise bu yanlışların bedelini milyonlarca fakir, fukaraya, çiftçiye, memura ve emekliye ödetiyor. Orta sınıfı çökertti.
Yıllarımız kaybolup gitti.
Değerli Milletvekilleri,
Maalesef bu gidişat düzelmez; neden mi?
Çünkü Cumhurbaşkanı ülkeyi fiilen Anayasasız yönetmeye çalışıyor.
Çünkü Cumhurbaşkanı biliyor ki güçlü olduğu sürece ne dese ve ne yapsa yeterince alkış alacak.
2021’de meclis grubunda dönemin Bakanı Sn. Lütfi Elvan’ı haksız yere azarlarken de alkışlanıyordu, şimdi tam Lütfi Elvan Bey’in yaptığını yapan Sn. Mehmet Şimşek’i desteklerken de alkışlanıyor.
Yarın görevden aldım dese yine alkışlanacak.
Demek ki sorumluluk neymiş?
Kurumsal olarak hukuk devletine dönmek, denge denetim mekanizmalarını tekrar tesis etmek. Bireysel olarak da yanlışa yanlış demek ve hakkın hatırını Cumhurbaşkanı’nın bilime ve adalete aykırı talimatlarından üstün tutmak!
Aziz Milletim,
Demokratik hukuk devleti kendi kendini koruyamaz, onu koruyan ve savunan bireylere ve kurumlara ihtiyaç duyar.
Demokratı az olan bir demokrasi yaşayamaz!
Değerli Arkadaşlar,
AK Parti’li arkadaşlar mutlu ve müreffeh bir Türkiye hedefine giden yolu bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar.
Unutanlara hatırlatayım.
Ak Parti’nin 2002 yılındaki Kalkınma ve Demokratikleşme programını okuyun lütfen.
Programda ne diyor,
“Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir.” Sayfa 7.
“…hukukun hakim olmadığı bir toplumda demokratik rejimden bahsedilemez.” Sayfa 20.
“Kanunları hukuka, hukuku evrensel adalet ve insan hakları esaslarına dayandırmadıkça, Türkiye gerçek bir hukuk devleti olamaz ve uluslararası camiada saygın bir yer edinemez.”
“Bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır. Bu inanç tüm sosyal ve iktisadi dinamikleri harekete geçiren güçtür.” Sayfa 13
“Şeffaf ve yolsuzluklardan arınmış bir düzen ancak adaletin işlemesiyle mümkündür.” Sayfa 21.
“Anayasal Devlet anlayışı, devlet yönetiminde egemen olmalıdır.” Sayfa 59.
Değerli Milletvekilleri, lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün!
Bugün ülkemizde hukuk hakim mi?
İnsanlar kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna güven duyabiliyorlar mı?
Bugün kanunlar hukuka, hukuk evrensel adalet ve insan hakları esaslarına dayanıyor mu?
Şeffaf ve yolsuzluklardan arınmış bir düzenimiz var mı?
Bırakın Anayasal devleti, bugün kanun devletinden bahsedebilir miyiz?
Aziz Milletim,
Bir ülkede Anayasa Mahkemesi başkanı terör örgütlerine hizmet etmekle suçlanıyorsa,
Anayasa iktidarın talimatı ile yargı tarafından yok sayılıyorsa,
Parlamento kendi hukukuna ve vekiline dahi sahip çıkamıyorsa,
Masum insanlar, düşman hukukuyla yargılanıp hapislerde çürüyorsa,
Dünyada ne kadar mafya, çete ve uyuşturucu kaçakçısı ülkemize dolmuşsa,
Askerlerimizin hangi şartlarda ve hangi olası tedbirsizlikler sebebiyle şehit olduklarını yeterince sorgulayamıyorsak,
Güven de gelmez, ekonomi de düzelmez.
Türkiye’yi hukukta, adalette, demokraside, özgürlüklerde dünya sıralamasında en dibe düşüren bir iktidarın, ülkemize ekonomide “şampiyonlar ligine” çıkarması mümkün değildir.
Şampiyonlar ligi için ülke önce hak ettiği gibi yönetilmeli.
Yapılması gerekenler belli! Hukuktan eğitime, sosyal politikalardan yüksek teknolojiye ülkemizin DEVA’sı ortada…
Buyurun, hodri meydan!
Hukukun üstünlüğü ilkesine dönün.
Kuvvetler ayrımı ilkesine riayet edin.
Hak ve özgürlüklere saygı duyun.
Ehliyeti ve liyakatı esas alın, emaneti ehline verin.
Aklın ve bilimin gereğini yapın.
Bunları yapın, biz de doğrularınızı alkışlayalım.