AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 15 Temmuz demokrasi zaferinin yıl dönümüne ilişkin açıklamalarda bulundu. “Konu demokrasi olduğunda kendisini dünyaya ders verecek bir konumda gören Batı Avrupa ülkeleri; söz konusu Türkiye’deki darbe girişimi olduğunda Türk halkının direnişini saygıyla karşılamak yerine ‘bekle ve gör’ politikası izlemeyi tercih etmiştir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, anavatanlarının temel demokratik düzeni hakkında kaygıyla sokağa çıkmalarının ardından bu ülkelerde oluşan ikiyüzlü söylem kabul edilemez.” diyen Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kuruluşundan bu yana pek çok kez askerî darbelere maruz kalan demokrasimiz 15 Temmuz 2016 gecesi çok ağır bir sınavdan geçti. Yıllardan bu yana ordudan yargıya, özel sektöründen kamu kurumlarına kadar her alana sinsice konuşlanan FETÖ/PDY, seçilmiş iktidarı devirmek için düğmeye bastı. Bu gözü dönmüş oluşum, gece saatler 02.32’yi gösterdiğinde F-16 savaş uçakları ile demokrasimizi kalbinden vurdu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombaladı.
Bu hain girişim karşısında gözünü bile kırpmadan sokaklara ve meydanlara dökülen milletimiz; ülkesine, yönetimine ve demokrasisine sahip çıktı. O gece ülkesi için kendisini siper eden 250 şehidimizi ebediyete uğurladık. 2 bin 194 gazi başta olmak üzere tüm milletimiz 15 Temmuz’un izlerini hâlâ yüreklerinde taşıyorlar.
Bir yılın ardından yaşananlara geri dönüp baktığımızda 15 Temmuz’un, ülkemiz için bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. Hiçbir ayrım gözetmeksizin milletimizin tamamını hedef alan darbecilere en güzel yanıtı, yine milletimiz, hiçbir ayrım gözetmeden omuz omuza direnerek vermiştir. Darbe girişiminin ardından milyonlarca insanın katıldığı demokrasi nöbetleri ise bir devrim niteliğindedir.
Öte yandan bu zorlu süreçte uluslararası kamuoyunun darbe girişimi karşısında ikiyüzlü tutumu endişe vericidir. Konu ‘demokrasi’ olunca dünyaya ders verme kibri içerisine giren Batı Avrupa ülkeleri, söz konusu Türkiye’de darbe girişimi olduğunda karşı durmak yerine ‘bekle ve gör’ politikası izlemeyi tercih etmiştir. Darbenin püskürtülmesiyle ağız değiştiren çoğu Batılı siyasi, darbe girişiminden daha çok, darbecilerin devlet kurumlarından tasfiye edilmelerini eleştirmiştir.
Türk milletinin yaşadığı korkunç travmayı anlayamayan Batılı müttefiklerimiz, yalnızca iki ülke arasındaki dostluk ilişkisine kalıcı bir zarar vermekle kalmamış, aynı zamanda yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik de akıl almaz bir söylem içerisine girmişlerdir.
Almanya’da devletin zirvesinden darbeye gelen ilk tepkiler, ancak hükûmetimize yönelik haksız eleştirilerle birlikte çekimser bir şekilde ortaya konulabilmiştir. Hollanda’da darbe girişimini protesto eden vatandaşlarımızın “ülkelerine dönmeleri gerektiği” gibi akla ziyan açıklamalar yapılmıştır. Belçika’da darbe girişimini protesto eden yaklaşık 60 kişi polis tarafından ‘halkı kışkırttıkları’ gerekçesi ile ifade vermeye çağırılmıştır. Avusturya’da Başbakan ve Dışişleri Bakanı 15 Temmuz’un ardından başlatılan tutuklamalar karşısında Türkiye ile Avrupa Birliği müzakerelerinin sonlandırılmasını talep etmiştir.
Bütün bu örnekler, anavatanlarının maruz kaldığı büyük tehdit karşısında Avrupa’daki yurttaşlarımızın bu haklı endişelerinin anlaşılmak bir yana, tehdit olarak algılandığını ve birçok Avrupa ülkesinin 15 Temmuz sınavından sınıfta kaldığını göstermektedir. Önümüzdeki süreçte Türkiye ile Batı Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkinin müttefiklere yarışır bir şekilde sürdürebilmesinin, Batı Avrupa’da 15 Temmuz’un doğru anlaşılmasıyla yakından ilintili olduğu ortadadır.
Karanlık bir geceden aydınlığa çıktığımız 15 Temmuz’un yıl dönümünde, demokrasimiz için gözünü kırpmadan canını vermiş tüm şehitlerimizi minnetle anıyorum. Bu vatan; o gece sokaklara dökülerek darbecilere ‘dur’ diyen herkese minnettardır. Eli silahlı darbeciler karşısında vatan sevgisini ve cesaretini ortaya koyan milletimizin yazdığı bu destan hiçbir zaman unutulmayacaktır.”