Almanya’da Yaşayan Vatandaşlarımızın Sorunlarının Çözümüne Yönelik Rasyonel Adımlar Atılmalıdır
Bugün, 30 Ekim 1961 tarihinde Almanya ile Türkiye arasında imzalanan işgücü anlaşmasının 61. yıl dönümünde, Türkiye kökenliler Almanya’daki en büyük göçmen topluluk olarak yaşamlarını sürdürmektedir. 3,5 milyonu aşan nüfusu ile Almanya’daki varlıklarını beşinci kuşağa taşıyan Türkiye kökenliler, bulundukları ülkede bilimden sanata, spordan iş hayatına varan geniş bir yelpazede ürettikleri ile ülkenin asli unsurlarından biri haline gelmiştir.
Öte yandan, bugün halen Almanya’daki Türk diasporası için ırkçılık ve İslamofobi ile mücadele, siyasal ve toplumsal katılım başlıkları güncelliğini korumaktadır. Bu nedenle, Almanya’da bulunan vatandaşlarımızın anadil Türkçeyle ilişkilerini geliştirmeleri, Müslüman toplumun ötelenen kurumsal haklarını elde etmeleri için destekleyici bir rol üstlenen, onları araçsallaştırmayan, öznelliklerini destekleyen ve tüm renkleri kucaklayan kapsayıcı politikaların güçlendirilmesi gerekmektedir.
Irkçılıkla Mücadelede Daha Etkili Politikalar Elzemdir
Almanya’da gerçekleşen son federal seçimlerde ortaya çıkan koalisyon sözleşmesi, Türkiye-Almanya ilişkileri açısından ve Almanya’da yaşayan Türk diasporası açısından önemlidir. Sözleşmede yer verilen AB-Türkiye diyaloğunun süreceği, Almanya’da yaşayan çok sayıda Türkiye kökenlinin iki ülke arasında özel bir yakınlık yarattığı vurgusu, Almanya’daki Müslümanların yaşamları dikkate alınarak Müslüman yaşamının çeşitliliğinin destekleneceği ve modern bir vatandaşlık yasası oluşturularak çoklu vatandaşlığın etkinleştirileceği vaatleri oldukça mühimdir.
Ancak maalesef, göçmenlikten kalıcılığa çoktan geçiş yapmış Türk ve Müslüman nüfusa yönelik göçmen karşıtı tutumlar, gerçekleştirilen ırkçı saldırılar ve İslam düşmanlığı hala varlığını sürdürmektedir. Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi (DeZIM) tarafından bu yılın Mayıs ayında yayınlanan Irkçı Gerçekler Raporu’na göre, Almanya nüfusunun %80’inden fazlası okul, iş ve yaşam alanlarında ırkçı mekanizmaların var olduğunu belirtmektedir. Aynı şekilde Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı’nın (ZfTI) 2019’da Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde yaşayan Türkiye kökenliler üzerinde yaptığı araştırmaya göre, katılımcıların %59’u 2019 yılı itibariyle ayrımcılığa maruz kaldığını belirtmiştir.
Fair International’ın 2020’de yayımladığı raporda Almanya’da sadece 2018 yılında 120 cami saldırısının kaydını tutmuştur. Bunlar maalesef ırkçı şiddette buzdağının yalnızca görünen kısmıdır. Kurumsal ırkçılık yanında, sokaktaki ırkçı şiddetle mücadelede de daha kararlı adımlar atılmak zorundadır.
Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlarımızın Sorunları Tüm Siyasi Partiler Tarafından Ciddiyetle Ele Alınmalıdır
Türkiye’de yakın gelecekte bizleri bir seçim süreci beklemektedir. Diasporanın siyasal katılımı ile birlikte artık yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına siyasi partiler düzeyinde daha somut çözüm önerileri sunulması gerekmektedir. Fakat geçtiğimiz seçim dönemlerinde edindiğimiz tecrübeler yurtdışında varlığını sürdüren vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü noktasında adım atmak yerine, diasporamızın araçsallaştırıldığı görülmektedir.
Bu nedenle seçim kampanya dönemlerinde yurttaşlarımızın mukim olduğu ülkelerle olan iletişimin dikkatle sürmesi ve siyasi partilerin, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını ciddiyetle gündemine alması şarttır. Bunun yanında, seçim dönemlerinde tırmandırılan gerilimler ve popülist söylemlerin sürmesi, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza zarar verdiği unutulmamalıdır. Bu farkındalıkla, yurtdışındaki vatandaşlarımızın sıkıntılarını giderecek ortak çözümlerin geliştirilmesi ve Türk diasporasının sadece seçim zamanlarında değil, anayasal bir sorumluluk olarak daima gündemde tutulması elzemdir.
Ayrıca, Almanya’daki Türk sivil toplum kuruluşlarının Türk diasporasını ilgilendiren konularda daha aktif katılımla çalışmasının önünün açılması ve karar alma süreçlerine dahil edilmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının Almanya’da çalışmalarını sürdüren tüm sivil toplum kuruluşları ile tüm farklılıkları zenginlik kabul ederek, eşit düzeyde iletişim geliştirmesi gerekmektedir. Gelecek dönemde, Türkiye’deki siyasi iktidarın Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın bilinen sorunlarının çözümüne yönelik rasyonel adımlar atması ve popülizmden uzak akılcı bir dış politika gütmesi diasporamız için de büyük önem arz etmektedir.
DEVA Partisi Olarak Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlarımızın Anavatanları ile Çok Boyutlu Bağlarının Korunması Ana Hedefimizdir
DEVA Partisi olarak, parti programımızda yer verdiğimiz üzere; yurtdışında yaşayan ve ülkemizin asli bir parçası olarak kabul ettiğimiz vatandaşlarımızın anavatanları ile olan başta dil ve kültür olmak üzere çok boyutlu bağlarının korunması ana hedefimizdir. Vatandaşlarımızın, yaşadıkları ülkelerde toplumsal hayatın siyaset, eğitim, bilim, kültür ve ticaret gibi farklı alanlarına eşit düzeyde ve yüksek seviyede aktif katılımlarının teşvik edilmesine öncelik veriyoruz.
Bu doğrultuda; yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları İslam karşıtı ve yabancı düşmanı ortamın ortadan kaldırılması için ev sahibi ülkelerin resmi ve sivil unsurları nezdinde çok yönlü girişim ve faaliyetlerde bulunacağız. Bütüncül, kapsayıcı, tutarlı, uygulanabilir, çözüm odaklı ve yaşadıkları ülke ve toplumlarla ilişki ve iş birliğini destekleyen, uzun vadeli, siyaset üstü, ulusal ve uluslararası hukuka saygılı bir politika geliştireceğiz.
Yurtdışında yaşan vatandaşlarımız için geliştireceğimiz politikamızı, güncel siyasi konjönktürler üzerinden şekillendirmeyecek, diasporamızı iç politika gündemine göre asla araçsallaştırmayacağız. Devletimizin yurt dışındaki vatandaşlarımıza olan anayasal sorumluluğunu azami derecede yerine getirmesini hedefleyeceğiz. Kamu hizmetleri, eğitim, kültür, hukuk, aile, dinî hizmetler, ekonomi, sivil toplum ve medya gibi alanları kapsayıcı ve sivil toplum ve kanaat önderleriyle güçlü iletişim içerisinde politikalar takip edeceğiz. Bu alanda faaliyet gösteren kurumlarımızın, kapsayıcı, sürdürülebilir, bütüncül ve birbiriyle koordineli bir şekilde yeniden yapılandırılması sağlayacağız.
Bu bilinçle, Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması neticesinde başlayan göç süreci boyunca, başta ırkçı saldırılarda hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor; alın terleriyle Almanya’daki Türk toplumunun temellerini atan birinci kuşağın kıymetli büyüklerini saygıyla anıyorum.