“Alevilerin talebi cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesidir”
Hükümetin Amacı Sorun Çözmek Değil Göz Boyamak
Cemevlerine ilişkin birtakım düzenlemeleri de içeren ‘Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ hakkında TBMM Genel Kurulu görüşmeleri devam ediyor.
Alevi toplumunun talepleri dikkate alınmadan, torba kanunla seçim öncesi alelacele Meclis’e getirilen ve Alevilerin eşit vatandaşlık hakkını temin etme kapasitesine sahip olmayan bu düzenleme; hükümetin, Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını çözme konusundaki samimiyetsizliğini de ortaya koymaktadır.
Türkiye’de Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını bilen, bu sorunların demokratik ve adil yollarla çözülmesi için yıllardır gayret gösteren neredeyse tüm sivil toplum örgütleri, bu kanun teklifine karşı seslerini yükseltmişler ve bu teklifi “inançlarına ve kimliklerine hakaret” olarak nitelemişlerdir.
Alevilerin Eşit Vatandaşlık Talepleri Görmezden Gelinemez
Kanun teklifinin ilgili maddelerinde; cemevlerinin yapım, bakım ve onarım gibi ihtiyaçlarının gerekli durumlarda belediyeler ve il özel idareleri tarafından karşılanabileceği ve yine cemevlerinin su ve elektrik harcamaların da belediyeler ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından karşılanabileceği düzenlenmektedir.
Oysa on yıllardır Alevi vatandaşlarımızın dile getirdiği talepler; başta Alevi kimliğinin ayrımcı uygulamalarla ötekileştirilmesinin önüne geçilmesi ve eşit vatandaşlık taleplerinin yerine getirilmesi olmak üzere, zorunlu din derslerinin içeriği, kamu kurumlarına atamalarda yaşadıkları ayrımcılığın giderilmesi, Madımak Oteli’nin müze yapılması, Alevilerin tarih boyunca çektikleri acılarla yüzleşilmesi ve elbette cemevlerinin kültürel bir alan olarak değil bir ibadethane olarak kabul edilmesidir.
Alevi vatandaşlarımızın taleplerini dikkate almadan, sadece göz boyamak için cemevlerine yönelik yapım, bakım ve onarım desteğiyle birlikte, elektrik ve suyun ücretsiz veya ucuza kullandırılması, iktidarın meseleye “hak” değil “oy” temelinde baktığını gözler önüne sermiştir.
“Cehennem Dediğin Dal Odun Yoktur, Herkes Kendi Ateşini Götürür”
Alevilik de tıpkı diğer tüm inançlar gibi, devletin ve kanunun tanımlamasına muhtaç değildir. Alevilerin ibadethane olarak gördükleri yer neresi ise orası ibadethanedir. Aleviler, Aleviliği nasıl tanımlıyorsa Alevilik odur.
Aleviler yüzyıllar boyunca öteki olarak görülmüş ve maalesef bu durum Cumhuriyet’le birlikte de devam edegelmiştir. Alevilerin yaşadıkları acılar görmezden gelinmiş ve Alevi kimliği her zaman toplumsal ayrışmanın bir parçası olarak lanse edilmiştir.
Türkiye’nin tüm farklılıklarını zenginlik sayarak barış ve huzur içerisinde bir arada yaşayabilmesi; “incinsen de incitme” diyen Hacı Bektaşi Veli’yi, “ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” diyen Yunus Emre’yi,’ “cehennem dediğin dal odun yoktur, herkes kendi ateşini götürür” diyen Pir Sultan Abdal’ı anlayabilmekle mümkün olacaktır.