Nesin Vakfı’nın Banka Hesaplarına Bloke Konulması Hk. Soru Önergesi

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Nesin Vakfı’na ait banka hesaplarının İstanbul Valiliği tarafından bloke edilmesini TBMM’nin gündemine taşıdı.

Vakıf yetkilisi Ali Nesin’in açıklamasına göre vakfın tüm hesaplarına ve hesaplardaki tüm paraya bloke konulduğunu söyleyen Yeneroğlu “Ölçüsüz nitelikteki bu hesap dondurma tedbiri vakfın faaliyetlerini devam ettirmesine ağır bir müdahale niteliğindedir” dedi.

Konuya ilişkin TBMM’ye soru önergesi veren Yeneroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan şu soruları yanıtlamasını istedi:

1- İstanbul Valiliği tarafından hangi gerekçe ile Nesin Vakfı’nın banka hesaplarına bloke konulmuştur?

2- Eğer iddia edildiği gibi izinsiz yardım toplama faaliyeti nedeniyle vakıf hesaplarına bloke konulmuş ise hangi yıl ve hangi yardım nedeniyle bloke konulmuştur? İzinsiz yardım toplama konusunda ne tür tespitler yapılmıştır, bu tespitler böylesine ağır bir müeyyideye sebebiyet verecek ağırlıkta mıdır? İdare bu konuda ölçülü davranmış mıdır?

3- Bu hesap blokesi Nesin Vakfı’nın tüm hesaplarına el koyma şeklinde mi gerçekleştirilmiştir? Yoksa sadece ilgili yardım kampanyası hesabına mı el konulmuştur?

Sağlık Bakanlığı-Şişli Etfal Hastanesi Binalarının Ofise Çevrilmesi” Hk. Soru Önergesi

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin tahliye edildiğini boşaltılan binaları hakkında yıkım kararı alınmadığı gibi güçlendirme dahi yapılmadan restore kararının alındığını ve bu işin ihalesinin 27 Nisan tarihinde gerçekleşeceğini ifade etti.

Tahliye edilen Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi hakkında 07.08.2021 tarihinde Sağlık Bakanlığı’na soru önergesi sunduğunu söyledi. Yeneroğlu açıklamalarına şöyle devam etti:

‘Hastaneden nitelikli sağlık hizmeti alan bölge sakinleri mağdur edilmiştir’

36.525 metrekarelik arazisinin mülkiyetin Temmuz 2018 tarihinde Sultan Beyazıt Han Veli Vakfı’na devredilmiş ve deprem riskine karşı yapının dayanıksız olduğu gerekçe gösterilerek hastanenin boşaltılması ve taşınması süreci geçen yıl itibariyle başlatılmıştır. Şişli Etfal Hastanesi bölünerek ulaşım imkanları açısından kısıtlı iki farklı lokasyona taşınmıştır. Bu durum da bu hastaneden nitelikli, ücretsiz sağlık hizmeti alan bölge sakinlerini mağdur etmiştir.

‘Hastane binaları depreme dayanıksız değilse neden taşındı?’

Yeneroğlu, Sağlık Bakanlığı’nın cevaplaması için şu soruları sordu:

1- Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi’nin bulunduğu 36.525 metrekarelik arsanın nazım imar planında “sağlık alanı” olarak öngörüldüğü dikkate alındığında bu arsa üzerindeki yapılar tekrar hastaneye tahsis edilecek midir?

2- Tadilat sonucunda hastane binalarının İstanbul Sağlık Müdürlüğü’ne tahsis edileceği ve bu binaların ofis olarak kullanılacağı duyumları doğru mudur?

3- Ofis tadilatı kararı alındığına göre; eğer hastane binaları depreme dayanıksız değilse neden boşaltıldı ve taşındı? Yok eğer dayanıksız ise ve bu binaların ofis olarak kullanılacağı duyumları doğruysa binlerce çalışanın depreme dayanıksız binalara çalıştırılması nasıl mümkün olacaktır?

 

Gezi Parkı Davasında Çıkan Karar Hk. Basın Açıklaması: ‘Kavala’ya verilen cezanın hiçbir hukuki dayanağı yoktur’

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Gezi Parkı davasında çıkan kararlara tepki gösterdi. Yeneroğlu, iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen davada açıklanan hükmün usul ve esas yönünden hukuksuz olduğunu savundu. Yeneroğlu’nun açıklaması şöyle:

‘Karar, demokratik değerleri tahrip etmektedir’

“Gezi Davası olarak bilinen davada, Osman Kavala hakkında hukuksuzluk sarmalına son bir utanç daha eklenmiş ve Kavala daha önce beraat ettiği suç kapsamında bu defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. Temelsiz ve trajikomik iddialar sonucunda verilen söz konusu karar, hukuki öngörülebilirliği ve hukuki güvenilirliği ortadan kaldırmakta, Anayasa’nın temel haklara ilişkin güvencelerini anlamsızlaştırmakta ve demokratik değerleri tahrip etmektedir.”

‘Kavala’yı suçlayabilmek için akıl almaz iddialar ileri sürüldü’

“Osman Kavala’nın Gezi olayları sırasında güç ya da şiddet kullandığı, şiddet içerikli fiilleri teşvik ettiği ya da bu fiillere izin verdiği veya bu türden suç oluşturan hareketlere destek sağladığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı AİHM tarafından ifade edilmişti. Dahası, AİHM, Kavala’nın suçlandığı hususların temel hakların kullanımına ilişkin olduğunu açık bir biçimde belirterek ihlal kararı vermiştir. AİHM’in tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğu ve siyasi amaçla yapıldığı tespitlerine ve buna ilişkin olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin ihlal prosedürü başlatmasına rağmen hukuksuz uygulamalar, sistematik bir şekilde ısrarla sürdürülmüştür. Üstelik cebir ve şiddet eylemleri ile hiçbir şekilde ilgisi kurulamayan Kavala’yı suçlayabilmek için akıl almaz yeni iddialar ileri sürülmüştür.”

‘Gezi eylemleri hükûmete karşı bir kalkışma olarak nitelendirilemez’

“Gezi eylemleri sırasında gerçekleştirilen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bazıları barışçıl olmanın ötesine geçerek kamu düzenini tehdit eden şiddet eylemlerine dönüşmüştür. Suç teşkil eden eylemlerin yargılaması geçmişte yapılmış, hüküm alanlar olmuştur. Ancak bunların ötesinde suç teşkil eden eylemlerle alakası olmayan kişilerin aynı şekilde değerlendirilmesi ve eylemlerin bağlamından ve amacından koparılarak hükûmete karşı bir kalkışma olarak nitelendirilmesi kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla, barışçıl eylemlerin düzenlenmesinin, organize edilmesinin ya da yayılmak istenmesinin suç delili olarak değerlendirilmesi demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırıdır.”

‘Hukuki kriterler yerine komplo teorileri üzerinden ceza verildi’

“Kavala’nın AİHM kararına rağmen aynı kanıtlarla farklı davalar açılarak cezaevinde tutulması nedeniyle Türkiye’ye Avrupa Konseyi tarafından yaptırım uygulanması süreci devam ederken, Kavala’ya hukuki kriterler yerine komplo teorileri üzerinden ağır bir cezanın verilmesinin hukuki hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.”

‘Kavala’nın mahkumiyetini ancak ‘güdümlü bir yargı’ ile izah ediyoruz’

“Gelinen noktada, kin ve intikam alma güdüsüyle en temel ceza hukuku kurallarına bile aykırılık teşkil eden yargılamalar sonucunda haksız mahkûmiyet kararlarının verilmesi, iktidarın yargı üzerindeki tahakkümünün sonucudur. DEVA Partisi olarak, Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini ancak güdümlü bir yargı ile izah edebilmekteyiz. Ancak unutulmamalıdır ki, hukukun temel ilkelerinin yok sayılması ve temel hak ve hürriyetlere böylesine keyfi bir şekilde müdahale edilmesi aynı zamanda toplumun tamamı için de ciddi bir tehdittir.”

 

Vatandaşlarımızın Kişisel Verilerinin Ele Geçirilmesi” Hk. Soru Önergesi

‘Vatandaşların kimlik bilgilerinin ele geçirildiği iddiası doğru mudur’

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Sosyal Medya hesabı üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın fotoğraf ve bilgilerinin olduğu kimlik kartlarını paylaşan gazeteci İbrahim Haskoloğlu hakkında “kişisel bilgileri hukuka aykırı yolla ele geçirme ve yayma suçundan açılan soruşturma kapsamında tutuklanmasını gündeme getirdi.

‘Kimlik bilgilerinin çaldırılması sorununun çözümü için bir işlem yapılmış mıdır’

Yeneroğlu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu’nun Adalet Bakanlığı’nın ilişkili kurumu olduğunu göz önünde bulundurduğunu ifade ederek şu soruları sordu:

1- Gazetecinin haberini delillendirmek üzere paylaştığı kimlik bilgileri doğruysa ve bu bilgiler hukuka aykırı olarak ele geçirilmişse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının toplu olarak kimlik bilgilerinin ele geçirildiği iddiası doğru mudur?

2- Vatandaşlarımızın kimlik bilgileri ele geçirilmişse kaç milyon vatandaşımızın kimlik bilgileri korunamamış ve hackerların eline geçmiştir?

3- Nüfus bilgilerinin önemi düşünüldüğünde milli güvenlik zafiyeti niteliğindeki kimlik bilgilerinin çaldırılması sorununun çözümü için herhangi bir işlem veya eylem yapılmış mıdır?

 

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Hk. Meclis Genel Kurul Konuşması

YENEROĞLU TBMM GENEL KURUL’DA KONUŞTU:

‘AB ve OECD’ye üye olan 41 ülke arasında en mutsuz çocukların Türkiye’de olmasını hak etmiyoruz’

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Hk. Meclis Genel Kurul’da konuştu. Yeneroğlu şu ifadeleri kullandı:

‘102 yılı geride bıraktık ama Gazi Meclis’in çok gerisindeyiz’

Millî Mücadelenin lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Anadolu’nun dört bir yanından gelerek Birinci Meclise omuz veren tüm mebusları saygı ve rahmetle anıyorum.

23 Nisan 1920. Paramparça olmuş; başkenti işgal altında bir imparatorluk, on yıllardır cepheden cepheye koşan bir nesil, tarihe yön veren bir millet yok olma tehlikesiyle karşı karşıya…

Bunun karşısında ise umudunu yitirmeyen ve milletimizin özgürlüğüne ve istikbaline vurulmak istenen prangayı söküp atmaya kararlı bir avuç insan…

En zor şartlarda dahi çok seslilikten, ortak akıldan ve istişareden taviz vermeden; bir yandan milli mücadeleyi yürütmüş, bir yandan ülkenin geleceğini belirlemişler.

Oysa bugün, 102 yıl geride bırakmışız ama bu değerler bakımından ve her bir vatandaşımızın derdiyle dertlenen tüm milletin vekili olma şuurundan ne yazık ki Gazi Meclis’in çok gerisindeyiz.

‘Türkiye baskıcı otoriter bir anlayış ile yönetilmeye çalışılmaktadır’

Türkiye bugün, herkesi tehdit eden baskıcı otoriter bir anlayış ile yönetilmeye çalışılmaktadır.

Kötülük artık sıradanlaşmış; ahlaki yozlaşma, hukuksuzluklar, adam kayırma, yolsuzluk ve bunların neticesinde de yoksulluk her geçen gün daha da artmaktadır.

Tüm değerlerin kaybolması, iktidarın aklı selimden uzaklaşıp baskıcı ve keyfi yönetimi benimsemesi yüzünden her geçen gün daha da fakirleşiyoruz.

Enflasyon kontrol edilemez bir boyutta, zamlar hız kesmiyor, hayat pahalılığı dayanılmaz hale geldi.

Vatandaşlarımız çaresiz durumda.

Mesleklerini yapamayan, atanamadıkları ve gelecek göremedikleri için bunalıma girip intihar eden gençlerimiz var.

Çoğu yerde esnafımız günü siftahsız kapatmaktadır. Pazarlarda yerlerden meyve sebze toplamak zorunda bırakılan vatandaşlarımız var.

‘Çocuklarımıza nasıl bir ülke miras bırakacağımızı düşünmeliyiz’

Çocuklarımıza nasıl bir ülke miras bırakacağımızı düşünmeli ve bunun sorumluluğuyla yüzleşmeliyiz.

Çocuklarımıza adeta açık cezaevini andıran bir ülke mi miras bırakacağız?

İnsanın iyice değersizleştirildiği, kötü muamele ve işkencenin sıradanlaştığı bir ülke mi hayal etmiştik biz?

Hukuk tanımaz bir devlet anlayışı, beton şehirler, kötü bir eğitim sistemi ve yoksulluk mu miras bırakacağız?

Soru sormanın, tartışmanın ve mutlu olacağı hayatın peşinden özgürce gitmenin yasaklandığı bir ülke mi miras bırakacağız?

Çocuklarımızın birer yetişkin olduklarında kaçıp gitmek isteyecekleri ülke olmayı hak etmiyoruz.

AB ve OECD’ye üye olan 41 ülke arasında en mutsuz çocukların Türkiye’de olmasını hak etmiyoruz.

Bugün Türkiye’de bisiklete binerken panzerlerin altında ezilip can veren çocuklarımız var maalesef.

Boş arazilerde elinde bomba patlayıp paramparça olan çocuklarımız var.

Annesiyle birlikte hapishanede büyüyen ve daha doğduğu anda alnına terörist damgası vurulan binlerce çocuğumuz var.

Ailelerine yaşatılan hukuksuzluklar yüzünden hayatı zindan olan yüzbinlerce çocuğumuz var.

İktidar temsilcileri bu gerçekleri görmeli ve üzerine derin derin düşünmeliyiz.

‘İnsan olmak ve insan kalmak, kendimize karşı sorumluluğumuzdur’

Yüz binden fazla Boşnak’ın öldürüldüğü, yüzbinlerce insanın evsiz kaldığı, camilerin, evlerin, hastanelerin yerle bir edildiği acı günlerde Aliya diyor ki:

“İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur.” Ona göre bu iki kavram, siyasi anlamda, insanlara güven ve huzur veren, adaleti ve hukukun üstünlüğünü varlık sebebi kabul eden bir devlet kurmaya çalışmak demektir. Hiç kimsenin farklılığından dolayı ayrımcılığa ve zulme uğramaması demektir.

“İnsan olmak ve insan kalmak…” Herhalde bundan daha kötü bir kayıp düşünülemez!

Emin olma vasfını yitirdikten sonra, etrafına huzur veremedikten sonra kaybetmekten korkulabilecek bir değer kalır mı?

‘Güç sarhoşu bu iktidarı kötülükleri ile hatırlayacağız’

İşte bizler, tam da bu karanlık dönemde dert sahibi milyonlarca vatandaşımızın da desteğiyle, ülkemizi akıl ve vicdan tutulması yaşayan bu zorba iktidardan kurtarmak için mücadele ediyoruz.

Bu mücadelenin tüm toplum için zaferle sonuçlanacağına; kimseyi ötekileştirmeyen ve zulmetmeyen, huzurlu ve mutlu insanların ülkesi Türkiye’yi inşa edeceğimize yürükten inanıyorum.

Güç sarhoşluğu içinde ülkeyi uçuruma götürdüğünün farkında bile olmayan bu iktidarı ise üzülerek söylüyorum ki kötülükleri ile hatırlayacağız.

Hepinizi DEVA Partisi adına saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.

“Silivri Cezaevinde Gerçekleşen İşkence İddiaları” Hk. Soru Önergesi

Deva Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Silivri 5 No’lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan mahpusların gördükleri işkence ve kötü muamele iddialarını Adalet bakanı Bekir Bozdağ’a sordu.

Mahpusların süngerli odada gördükleri işkence ve kötü muamele sonrasında toplu intihar girişiminde bulundukları neticesinde bir mahpusun hayatını kaybettiğini ifade eden Yeneroğlu, soru önergesinde şu ifadelere yer verdi:

‘İddialar etkin ve hızlı bir şekilde soruşturulmalıdır’

“Alanda çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarının ceza infaz kurumuna düzenledikleri ziyaretler sonrasında hazırlanan raporlar kamuoyu ile paylaşılmıştır. Gerek medyaya yansıyan görüntüler, gerek mahpuslara ait ses kayıtları gerekse de bir mahpusun ölümüyle sonuçlanan işkence ve kötü muamele iddiaları oldukça vahim olup, hızlı ve etkin bir şekilde bu iddiaların soruşturulması gerekmektedir.”

‘Mahpuslara işkence ve kötü muamele uyguladığı iddia edilen memurlar tedbiren uzaklaştırıldı mı?

Yeneroğlu, Bozdağ’a şu soruları sordu:

  • Koğuşlarda bulundurulan hap ve/veya ilaç sayısında herhangi bir kısıtlama var mıdır? Hap içerek intihar girişimde bulunduğu ileri sürülen mahpuslar, bu hapları nasıl temin etmişlerdir?
  • Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına göre mahpus Ferhan Yılmaz hap içmesi sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişse burnu nasıl kırılmış, nasıl dudakları patlamış ve şişmiş, cenazesinin taşındığı tabutun içi ise nasıl tamamen kana bulanmıştır?
  • Silivri 5 No’lu Ceza İnfaz Kurumu’nda, söz konusu işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin olarak adli ve idari soruşturma başlatılmış mıdır? Bu soruşturmalar başlatılmışsa, hangi aşamadadır?
  • Başlatılan soruşturmalar kapsamında, tedbiren mahpuslara işkence ve kötü muamele uyguladığı iddia edilen infaz koruma memurları görevden uzaklaştırılmış mıdır?
  • Toplu intihar girişiminde bulunan mahpusların başka ceza infaz kurumlarına sevk edilme gerekçeleri nedir? Bu mahpuslar hangi ceza infaz kurumlarına sevk edilmiştir? Aileleri bu konuda bilgilendirilmiş midir? Sevk edilen mahpusların sağlık durumları nasıldır?

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı- Mardin, Yeşilli İlçesi’nde Acele Kamulaştırma Hk. Soru Önergesi

 DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Mardin’in Yeşilli ilçesine bağlı Gül ve Tepebaşı mahallelerini kapsayan alanın acele kamulaştırılmasını gündeme getirdi.

TBMM’de soru önergesi veren Yeneroğlu, söz konusu alanın 2016 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edildiğini ancak Danıştay’ın bu ilanı iptal ettiğini hatırlattı. Buna rağmen aynı alanın geçtiğimiz şubat ayında Cumhurbaşkanı Kararıyla acele kamulaştırıldığını ifade eden Yeneroğlu, bölgedeki konutlarda elektriğin ve suyun kesildiğini, taşınmazların düşük değerle kamulaştırıldığını ve insanların tahliyeye zorlandığını vurguladı.

‘Usulsüz yıkım hakkında inceleme başlatıldı mı?’

Yeneroğlu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a şu soruları sordu:

1- 2016 yılında 6306 sayılı yasaya istinaden Yeşilli İlçesi, Gül ve Tepebaşı mahallelerinin belirli bölümlerinin riskli alan ilan edilmesine dair alınan Bakanlar Kurulu Kararı’nın Danıştay tarafından iptaline rağmen neden 5180 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “acele kamulaştırma” yapması yöntemine başvurulmuştur?

2- Yeşilli İlçesi’nde kaç adet ruhsatlı ve iskanı alınmış bina mevcuttur ve ilçedeki iskanlı binaların elektrik, su gibi hizmetler için abonelik tesis edilmiş toplam binalar içerisindeki oranı nedir?

3- Acele kamulaştırma sonucu maddi olarak mağdur olacakları için direnç gösteren vatandaşların, belediye ile anlaşmaya ve evlerini terke zorlanması için elektrik ve sularının kesildiği iddiaları doğru mudur? Doğru ise hangi gerekçelerle kamu hizmeti sunulmamaktadır? Elektrik ve su hizmetlerinin kesilmesinin sebebi olarak binaların ruhsatsız olması gösteriliyorsa Yeşilli İlçesi’ndeki diğer ruhsatsız ve iskansız binaların kaçında benzer uygulama yapılmıştır?

4- Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılardan 31.12.2017 öncesi yapılmış olup 2018’de ilan edilen imar barışından yararlanabilen bina sayısı kaçtır? Bunlara herhangi bir işlem yapılmakta mıdır? Bu yapıların da zorunlu bir kentsel dönüşüme tâbi tutulması planı var mıdır?

5- Gül ve Tepebaşı mahallelerinde vatandaşların konutlarından tahliyeye zorlandığı ve usulsüz yıkım uygulamalarında bulunulduğu iddiaları hakkında herhangi bir inceleme başlatıldı mı?

6- Üretici fiyat endeksinin 2021’de %100’ün üzerinde arttığı, yapı malzeme fiyatları, benzin, mazot ve benzeri giderlerin 2022’de de yüksek enflasyon sürecine teslim olduğu, emlak fiyatlarının ve kiraların astronomik seviyelere ulaştığı bir ortamda, vatandaşların acele kamulaştırmaya tâbi tutulan taşınmazlarına değer biçilirken hangi kriterler baz alınmakta ve hangi yöntemle hesaplama yapılmaktadır?

 

5 Nisan Avukatlar Günü Hk. Basın Açıklaması: ‘Baskı ve ekonomik zorluklar altında çalışan tüm avukatları kutluyorum’

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 5 Nisan Avukatlar Günü vesilesiyle yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

 

‘Yargı itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor’

Avukatlık mesleği yargının üç temel unsurundan biri olarak adalete erişim, temel hak ve hürriyetlerin korunması ve hukuk düzeninin tesisi bakımından hayati öneme sahiptir. Ancak bu sene de avukatlık mesleğinin öneminin görmezden gelindiği ve mesleğe ilişkin sorunların giderilmediği bir dönemde, 5 Nisan Avukatlar Günü’nü karşılamaktayız. Yargıya güvenin ortadan kalktığı, yargılamanın adaletin sağlanması amacına hizmet etmediği ve verilecek hükmün daha başından muktedir lehine kurgulandığı bu dönemde; boyunduruk altına alınamayan, baskı ve tehdit ile sindirilemeyen, mesleklerini hakkıyla icra etmeye çalışan avukatlar, çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya bırakılmakta, sistematik olarak itibarsızlaştırılmaya ve yargı sisteminde etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.”

 

Çoklu baro sisteminin avukatlar arasında ayrımcı uygulamalara neden olduğunu ve hukuk devleti ilkesini zedelediğini söyleyen Yeneroğlu şöyle devam etti:

 

‘Avukatlar, avukatlık faaliyetlerinden dolayı tutuklanıyor’

“Avukatlar, mesleki görevlerini yerine getirirken müvekkilleri ile ilişkilendirilerek müvekkillerinin suçlandığı aynı veya benzer suçlar nedeniyle ve esasen ‘avukatlık faaliyetlerinden’ dolayı yargılanmakta, tutuklanmakta ve ceza yaptırımlarına maruz bırakılmaktadır. Öte yandan, avukatların karşılaştığı önemli sorunlardan bir diğeri de mesleklerini icra ederken sistematik olarak sözlü ve fiziksel şiddete maruz bırakılmalarıdır. Kamuoyuna da yansıdığı üzere, avukatlara yönelik bir kısmı ölümle sonuçlanmış şiddet vakalarına rağmen, avukatların güvenliğini sağlayacak herhangi bir düzenleme hala yapılmamıştır.”

 

Yeneroğlu’ndan avukatlara yönelik engellere tepki

“Avukatların adliye girişlerinde hiçbir hukuki ve yasal dayanağı olmaksızın keyfi bir biçimde duyarlı kapı ve x-ray uygulamalarına maruz bırakılmaları, mahkeme kalemlerine girişlerde turnikelerden geçirilmeleri, özel yetkili mahkeme koridorlarına ancak güvenliklerden izin alarak girebilmeleri, soruşturma ve dava dosyalarını incelemelerinin muhtelif bahanelerle engellenmesi ya da savcı/hakimin onayına bağlanması, vekalet olmadan dosyayı incelemelerinin engellenmesi, keyfi nedenlerle duruşmalara alınmamaları, duruşmalardan çıkarılmaları, söz haklarının sınırlanması gibi hukuka aykırı yerleşik uygulamalar, avukatlık mesleğinin gereği gibi sürdürülmesini ve dolayısıyla yargı bağımsızlığının ve adaletin tesis edilmesini zorlaştırmıştır.”

 

‘Avukatlar için ekonomik önlemler alınmalı’

“Yargının kurucu unsurlarından biri olarak bir kamu hizmeti icra etmelerine rağmen, avukatlar ekonomik açıdan da kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Pandemi süreciyle ciddi boyutlara ulaşan bu kriz hali, enflasyondaki artışla birlikte birçok avukatın intihar etmesine neden olmuştur. 2021 Ekim ayı enflasyon verileriyle hazırlanmış olan 2022 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin avukatların zorunlu giderlerini ve sürdürülebilir çalışma maliyetlerini karşılayamadığı, avukatlık mesleğine yaraşır ve meslek onuruna uygun bir hayat standardı sağlayamadığı ortadadır. Pandemi sürecinde de herhangi bir ekonomik destek görmeyen, kirasını ödeyemeyen avukatlar için Bakanlıkların acilen ekonomik önlemler alması gerekmektedir. KDV oranları indirilmeli, SGK prim ve vergi mükellefiyetleri hafifletilmeli, genç avukatlar için vergi / prim muafiyetleri genişletilmeli, Adli Yardım ve CMK ödenekleri Asgari Ücret Tarifesine çekilmeli; CMK, Adli Yardım ödeneklerinin ve beraat vekalet ücretlerinin geciktirilmeksizin acilen ödenmesi sağlanmalıdır.”

 

‘Avukatların maruz kaldıkları sorunların giderilmesi zorunluluktur’

“DEVA Partisi adına, 5 Nisan Avukatlar Günü vesilesiyle insan haklarına saygılı demokratik bir hukuk devletinin gerçekleştirilmesi için avukatların mesleki, ekonomik ve sosyal açıdan maruz kaldıkları bu sorunların giderilmesinin zorunluluk ve aciliyet arz ettiğini hatırlatmak isterim. Bu minvalde, baskı ve ekonomik zorluklar altında mesleklerini icra etmeye çalışan tüm avukatların; Avukatlar Gününü kutluyor, mesleki faaliyetleri sırasında öldürülen ve yaşadığı sorunlar nedeniyle intihar eden tüm avukat meslektaşlarıma Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyorum.”

Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Gümüşörgü (Timok) Köyünde Yaşandığı İddia Edilen İşkence Olayı Hk. Soru Önergesi

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 31 Mart 2022 tarihinde Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Gümüşörgü (Timok) köyünde yaşandığı iddia edilen işkence olayını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sordu.

 

Gözaltına alınan 15 kişiden Yahya Karabaş’ın askerler tarafından başına çuval geçirilerek işkenceye uğradığını beyan ettiğini söyleyen Yeneroğlu, medyaya yansıyan görüntülerde Karabaş’ın gözünde ve yüzünde izlerin görüldüğünü ifade etti. Yeneroğlu, soru önergesinde şu ifadelere yer verdi:

 

‘İşkenceyi önlemenin en etkili yolu faillerin cezalandırılmasıdır’

“Batman Barosu İnsan Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Derneği Batman Şubesi konu ile ilgili ayrı ayrı açıklamalar yapmıştır. Gerek taraf olunan uluslararası sözleşmeler gerekse de Anayasa uyarınca, işkence ve kötü muamele mutlak yasaktır ve hiçbir şekilde istisnası bulunmamaktadır. İnsanlık suçu olan işkencenin ve kötü muamelenin önlenmesinin en etkili yolu, iddialara ilişkin etkin bir soruşturma yapılması ve faillerinin cezalandırılmasıdır.”

 

‘Adı geçen kamu görevlileri tedbiren uzaklaştırıldı mı?’

Yeneroğlu, Soylu’ya şu soruları sordu:

 

1- 31 Mart 2022 tarihinde yapılan soruşturmada kaç kişi, hangi suçlama ile gözaltına alınmıştır? Hala gözaltı süreci devam eden şüpheli bulunmakta mıdır?

 

2- Yahya Karabaş ile birlikte işkence ve kötü muamele iddiasında bulunarak şikayetçi olan kaç kişi vardır?

 

3- Yahya Karabaş’ın şikâyeti ile varsa diğer şüphelilerin şikâyeti üzerine işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin olarak cezai ve idari süreç başlatılmış mıdır? Adı geçen kamu görevlileri idari süreç nedeniyle görevlerinden tedbiren uzaklaştırılmışlar mıdır?

 

4- Yahya Karabaş’ın darp raporu almasının engellendiği iddiasına yönelik, adı geçen polis veya polisler ile hastaneye ilişkin bir inceleme başlatılmış mıdır?

İnsan Hakları Eylem Planı Takip Raporu Hk. Basın Toplantısı

DEVA PARTİSİ, İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI’NIN KARNESİNİ ÇIKARTTI

İktidar, verdiği sözlerin yarısını bile yerine getiremedi’

 

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Mart 2021’de açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’nı masaya yatırdı. Konuya ilişkin bir rapor yayınlayan Yeneroğlu, üstünden bir yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen eylem planında yer alan hedeflerin çoğunun halen yerine getirilmediğini vurguladı. Yeneroğlu, şu ifadelere yer verdi:

 

‘İktidar insan hakları eylem planını hiç ilan etmemiş gibi yapamaz’

“İktidar İnsan Hakları Eylem Planı’nı büyük bir gürültüyle ilan ettiğini unuttu ve şimdi bu eylem planının adını bile anmıyor. İnsan Hakları Eylem Planı hiç ilan edilmemiş gibi yapılamaz. Buna izin vermeyeceğiz. Bu amaçla DEVA Partisi olarak ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın karnesini çıkardık. İktidarın vatandaşlarımızı aldatmasının önüne geçmek için konunun sonuna kadar takipçisi olacağız.”

 

‘261 hedefin 165’i unutuldu’

“Sayın Cumhurbaşkanı, kamuoyu ile bizzat paylaştığı İnsan Hakları Eylem Planı’nda ülkemiz ve vatandaşlarımız için hukuk devletine ve insan haklarına uyma sözü vermişti. Fakat kamuoyunda oluşan umutlar yine boşa gitti. 1 yıldır ortaya konulan hedefler büyük oranda gerçekleşmedi. Toplam 261 hedefin yalnızca 96’sı hayata geçirilirken, 165 hedef ise unutuldu. İktidar, verdiği sözlerin yarısını bile yerine getiremedi. Örneğin, sulh ceza hakimliklerine yapılacak görevlendirmelerde asgari kıdem şartı uygulanacaktı fakat uygulanmadı. İfade özgürlüğü teminat altına alınacaktı ama uygulama tam tersine oldu, RTÜK ağır cezalarla televizyonları yıldırma politikasına devam etti. Hükümlülerin cezaları ailelerinin ikametine yakın cezaevlerinde infaz edilecekti ancak sürgün eder gibi uzak illere gönderme uygulaması devam ediyor. Bu örneklerde de görüldüğü üzere kendi aldığı kararlara bile uymayan bir anlayışla karşı karşıyayız.”

 

‘İnsan Hakları Eylem Planı rafa kaldırıldı’

Yeneroğlu, İnsan Hakları Eylem Planı’nda ilerleme kaydedilmeyen hedeflerin bir kısmını şöyle sıraladı:

 

“Kolluk güçlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ölçüsüz müdahalesi, işkence ve kötü muamele vakaları, şüpheli ve sanık hakları ihlalleri, ifadesi alınacak kişilerin aşırı süreler boyunca bekletilmesi, iletişimin tespiti ve dinlenmesi ile bu kayıtların silinmesi konularında gerekli hassasiyet gösterilmemektedir. Ayrıca eşe ve boşanmış eşe karşı koruma önlemlerindeki yetersizlikler gibi konularda ilerleme kaydedilemedi.”

 

İşkencecileri cesaretlendirmek eylem planının neresinde yazıyor?

Yapılan iyileştirmelerin bir kısmında başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere bakanlıkların ve idarelerin işbirliği ve koordinasyonunun gerektiğini hatırlatan Yeneroğlu şöyle devam etti:

 

“İlgili bakanlıklar ve kurumlar görevlerini yerine getirmek mecburiyetindedir. Fakat iktidar mensupları işkenceyi ve şiddeti meşrulaştırılmaktadır. İktidar ortağının geçtiğimiz günlerde Adana’da anayasal haklarını kullanan vatandaşlarımıza kameralar önünde şiddet ve işkence uygulayan polislere sahip çıkması, iktidarın insan haklarına saygı gösterme konusundaki tavrını net bir biçimde ortaya koymaktadır. İşkencecileri alınlarından öperek cesaretlendirmek İnsan Hakları Eylem Planı’nın neresine uyar? Eylem planında işkencede idari soruşturma zaman aşımını da kaldıracağız dedikten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nün işkence ve kötü muameleler ortaya çıkmasın ve ispat edilemesin diye toplumsal olaylarda ses ve görüntü alınmasının engellenmesi talimatı içeren genelgesi neyle izah edilebilir?

 

‘İnsan Hakları Eylem Planı’ndan sonra Türkiye daha da kötüye gitti’

Avrupa Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki ‘AB Genişleme Politikasına İlişkin 2021 Bilgilendirmesi’ raporuna atıfta bulunan Yeneroğlu, raporda tespit edilen eksiklikleri hatırlattı. Raporda; İnsan Hakları Eylem Planı’nda yargı bağımsızlığı konusundaki önemli eksikliklere değinilmediği belirtilirken, Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesine riayet edilmediği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısının ve üyelerinin seçim sürecinin iyileştirilmesine yönelik hiçbir tedbir öngörülmediği tespit edildi.

 

Yeneroğlu açıklamasını şöyle sürdürdü:

 

“Avrupa Komisyonu raporunda darbe girişiminin ardından ihraç edilen hakim ve savcılardan hiçbirinin, beraat etmiş olmalarına rağmen görevlerine iade edilmediği, hakim ve savcıların mesleğe alınmasında ve terfiinde nesnel, liyakate dayalı, tekdüze ve önceden belirlenmiş kriterlerin bulunmadığı tespit edilmiş ve bu durum endişe verici olarak nitelendirilmiştir. Keyfi tutuklamaların devamı ve bu nedenle oto-sansürün yaygınlaşması, ifade özgürlüğünün gerilemesi eleştirilmiştir. Avrupa Komisyonu’nun doğru olarak tespit ettiği üzere 2 Mart 2021’de ilan edilen İnsan Hakları Eylem Planı’nda kayda değer yapısal iyileştirmeler öngörülmediği gibi bu eylem planı bir iyi niyet açıklaması olarak görülse dahi o tarihten bugüne Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti standartlarında iyileşmek yerine her geçen gün daha da kötüye gitmiştir.”

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nun hazırladığı raporun tam metnine linke tıklayarak ulaşabilirsiniz: link