Kamuoyuna Yansıyan İşkence Görüntüleri Hk. Soru Önergesi

19.07.2023 tarihi itibariyle sosyal medyada yer alan bir videoda ellerinde sopa olan iki asker kıyafetli olan kamu görevlisinin yine askeri bir alan içerisinde üstleri soyulmuş iki kişiye işkence yaptıkları, işkence yapan askeri şahıslardan birisinin yere yatırdığı üstü çıplak olan kişinin önce kafasına çıkmak suretiyle ayaklarıyla kafasına bastığı, diğer kamu görevlisinin de elinde olan sopa ile kafasına vurduğu ve bu kişileri aşağıladıkları görülmektedir. Söz konusu bu videodaki olayların sınırda gerçekleştiği, üstü çıplak olan kişilerin de sınırı geçen yabancı uyruklu kişiler olduğu ileri sürülmektedir.

Bu bağlamda;

  1. Söz konusu olan bu işkence olayları ne zaman gerçekleşmiştir?
  2. İşkence suçuna konu oluşturan olaylar nerede gerçekleşmiştir ve videodaki kişiler neden bu alana alınmıştır?
  3. Suça konu olan bu olayla ilgili olarak herhangi bir idari ve adli soruşturma söz konusu olmuş mudur?
  4. Videoda görünen ve olayın failleri olan askeri personelin kimlikleri tespit edilmiş midir? Yine videoda arkası dönük olan askeri personel tanık sıfatıyla dinlenmiş midir?
  5. Videoda görünen ve işkenceye uğrayan kişilerin kimlikleri tespit edilmiş midir?
  6. Videoda işkenceye uğrayan kişiler ile ilgili hangi resmî işlemler yapılmıştır? İşkence sonrasında sağlık durumları hakkında bir bilgi bulunmakta mıdır?
  7. Söz konusu olayla ilgili adli işlem yapılmış ise hangi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılmıştır?

15 Temmuz Darbe Teşebbüsü Hk. Basın Açıklaması

“Suç ve Terör Örgütleriyle Kararlılıkla Mücadele Edilmeli, Hukuksuzluklara Derhal Son Verilmelidir”

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 15 Temmuz darbe teşebbüsü nedeniyle yapmış olduğu basın açıklamasında “Tüm suç ve terör örgütleriyle olduğu gibi FETÖ ile mücadeleyi demokratik hukuk devletinin asli bir görevi olarak görüyoruz. Bunun yanında, büyük haksızlıklara yol açan OHAL KHK’ları ile ihraçlar ve terör mevzuatının keyfi şekilde uygulanmasından kaynaklanan haksız yargılamalar Türkiye’nin acilen çözüme kavuşturması gereken önemli bir sorundur. 15 Temmuz darbe teşebbüsünde bulunanlarla, devlet içinde devletleşen mahrem yapı veya paralel devlet yapıları ile nasıl kararlı bir biçimde mücadele edilmesi zorunlu ise 15 Temmuz sonrasında uygulanan hukuksuzluklara da aynı kararlılıkla derhal son verilmesi bir zorunluluktur.” dedi.

‘Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizi şükranla anıyorum’

15 Temmuz 2016’nın demokrasi tarihimizin en acı günlerinden birisi olduğunu belirten Yeneroğlu, “FETÖ’nün başını çektiği alçak darbe teşebbüsünde; TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve çeşitli kurumların hedef alınarak bombalanması sonucu 251 vatandaşımız şehit, 2196 vatandaşımız ise gazi olmuştur. 15 Temmuz darbe teşebbüsünü lanetliyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizi şükranla anıyorum.” diye konuştu.

Paralel devlet yapılanması, 15 Temmuz öncesinde de bir suç örgütüydü

Paralel devlet yapılanmasının 15 Temmuz öncesinde de bir suç örgütü olduğunu belirten Yeneroğlu, “Bu yapıya mensup bazı kişilerin gizlilik şiarıyla devlette önemli görevlerde, bilhassa güvenlik, yargı ve sivil bürokraside paralel bir hiyerarşik yapılanma içerisine girdiği ve suç teşkil eden eylemlerde bulunduğu çok önceden bilinmekteydi. Ancak, ne yazık ki, o dönemlerde bu yapıyla gerektiği şekilde mücadele edilmemiş, edilememiştir.” ifadelerini kullandı.

OHAL’de çok sayıda vatandaşımız mağdur edilmiştir

Darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan tehlikeler karşısında, mevcut ve potansiyel tehditleri bertaraf etmek ve hukuk devletini tesis etmek için OHAL ilan edildiğini belirten Yeneroğlu, “Ne yazık ki, halkımızın sergilediği onurlu direnişle darbe girişimini engelleyen Türkiye’nin yönü OHAL döneminde ve sonrasında demokrasi ve adalet olmamış, o günden bu güne çok sayıda vatandaşımız büyük mağduriyetler yaşamıştır. Hak ihlallerinin bilançosu ağırdır, 130 bin vatandaşımız hakkında ‘kamu görevinden çıkarma tedbiri’ uygulanmıştır. Silahlı terör örgütü bağlamında başlatılan soruşturma sayısı ise toplamda 2 milyon civarındadır. Bu bir akıl tutulmasıdır.” dedi.

MGK, ilk defa terör örgütü tanımını darbe teşebbüsünden 50 gün önce kullanıyor

MGK tarafından dahi bu yapıya ilişkin terör örgütü nitelemesinin ilk defa darbeden 50 gün öncesinde yapıldığını belirten Yeneroğlu, “Bu gerçeğe rağmen darbe öncesinde bu örgütün görünen yüzü olan yasal faaliyetleriyle irtibatı olmuş kişilerin, sadece yakıştırmalar üzerinden terör örgütü üyeliği ile suçlanması; bırakın hukuku, akılla ve mantıkla izah edilebilir değildir.” dedi.

Darbe teşebbüsü sonrası belki de birkaç bin kişiden ibaret suç örgütünün suçlarının 2 milyon civarında insana mal edildiğini vurgulayan Yeneroğlu, “Üstelik 2 milyon kişinin tamamı aileleriyle beraber terör örgütü üyesi muamelesi görmüştür.” ifadelerini kullandı.

‘Büyük acılar yaşanmaktadır’

Haksız ihraçlar ve yargılamalar nedeniyle büyük acılar yaşandığını belirten Yeneroğlu, “FETÖ soruşturması geçiren kişilerin büyük çoğunluğu, bu örgüte dini saiklerle girmiş ve dini saiklerle hareket ettiklerini ortaya koyan faaliyetlerde bulunmuştur. Devletin en tepesi tarafından örgütün açıkça desteklendiği bir dönemde, insanların bu örgütün öğrenci evlerinde kalmaları, derneğe gitmeleri, bankada hesap açmaları, şifreli uygulamadan suç olmayan içeriklerle mesajlaşmaları, dershanelerine gitmeleri suç teşkil etmez. Ne yazık ki yüzbinlerce kişi bu nedenlerle soruşturma geçirmiş ve ceza almıştır. İnsanlara suç olmayan eylemleri nedeniyle zulmedilmiş, suçun maddi ve manevi unsurları yok sayılmıştır.” ifadelerini kullandı.

Açıklamasında KHK ile ihraçlara da değinen Yeneroğlu, “İhraçlarda usuli güvenceler yerine getirilmemiş, bir soruşturma ve kovuşturma yapılmaksızın, kişilere savunma hakkı dahi verilmeden bir daha kamu görevine girmeleri yasaklanarak işlerinden atılmıştır. KHK’lıların özel sektörde dahi iş bulmaları engellenmiştir. Bu kişiler, aileleriyle beraber büyük bir dram yaşamaktadır.” dedi.

‘Acilen hukuka dönülmesi şarttır

Bu hukuksuzluklara son verilmeden, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve rasyonel zemine dönmesinin mümkün olmadığını belirten Yeneroğlu, DEVA Partisi olarak açıkladıkları KHK Mağduriyetleri Eylem Planı ile adaletsizliklere kendi çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaştıklarını belirtti.

Yeneroğlu, iktidara seslenerek “KHK’lar yoluyla işlerini kaybetmiş ve yargı kararıyla suçsuz bulunmuş veya hakkında adli bir işlem tesis edilmemiş kişilerin hak ve itibarlarının iadesi ile ilgili düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Ayrıca, KHK’ların sosyal hayata ve özel sektöre yansıyan sonuçları ile kapatılan özel kurumlarda çalışan kişilerin özel sektörde çalışmalarının önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Benzer şekilde, terör örgütü üyeliği veya terör örgütüne yardım suçlamasıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmalarla oluşturulan mağduriyetlere son verilerek adil yargılanma hakkının gereklerine uyulmalıdır. Bu kapsamda, suç işleme kastı olmayan, herhangi somut bir suçu bulunmadığı halde hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütülen ya da mahkûmiyet kararı verilen masum kişilerin mağduriyetleri giderilmelidir.” dedi.

Ek MTV İhdası ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine İlişkin Basın Toplantısı

Saygıdeğer Basın Mensupları,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.


Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. Yasama Döneminin ülkemiz ve vatandaşlarımız için
hayırlı olmasını diliyorum.
Umut ederim ki yeni yasama dönemi hukuk devletine, doğru olana, adil olana dönülmesine
vesile olur.
Maalesef Meclis’te görüşülecek ilk kanun teklifi bizlere göstermektedir ki, iktidar rasyonel
zemine dönerek ekonomimizin ve adalet sisteminin derinleşen sorunlarını çözmek yerine eski
alışkanlıklarını sürdürerek günü kurtarmaya çalışmaktadır.
Malumunuz, Meclisin bu haftaki gündemi geçen cuma günü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda
kabul edilen Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi’dir.
Bugün görüşülmeye başlanacak olan kanun teklifinde yer alan iki maddeye dikkatlerinizi
çekmek istiyorum.
Her ikisi de Anayasaya aykırı bir şekilde hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Dilerim ki, Genel
Kurul’da bu hatadan dönülür.
İlk madde, 2023 yılında bir defaya mahsus olarak motorlu taşıtlar vergisinin iki katına
çıkartılmasını öngören düzenlemedir.
Bu düzenleme ile; rasyonel zeminin çok uzağında keyfi politikalarla enflasyonu ve yoksulluğu
derinleştiren iktidar, kendi hatalarının faturasını ek vergiler koyarak vatandaşına ödetmeye
çalışmaktadır. Gerekçe olarak da deprem felaketini göstermektedir.
Elbette, hepimiz ek vergilerin nedeninin deprem olmadığının farkındayız.
Bu vergilerin, faiz sebep enflasyon sonuç iddiasının ve israfın oluşturduğu milyarlarca açığın
kapatılması için getirildiği açıktır. Dolayısıyla bu düzenlemenin depreme ilişkin olmadığını
kendi açıklamalarından da anlamaktayız.
Motorlu Taşıtlar Vergisinin iki katına çıkarılmasını öngören teklif ile 2023 yılında ikinci kez
ek vergi tahakkuk ve tahsil edilerek vergi yükü araç sahipleri bakımından eşit olmayacak
şekilde ağırlaştırılmaktadır.
Bu durum, mali güce göre vergilendirmeyi ve vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit
dağılımını engellemektedir.
Üstelik, devletin vergilendirme yetkisini kullanırken sosyal adalet anlayışını da göz önünde
bulundurmamaktadır.
Dolayısıyla bu teklif, Anayasa’nın 73. maddesinde öngörülen vergilendirme ilkelerine
aykırıdır.
Benzer bir düzenleme, 2003 yılında Meclis gündemine gelmiş ve yasalaşmıştır. Ancak Anayasa
Mahkemesi tarafından belirttiğim gerekçelerle iptal edilmiştir.
Bu nedenle, Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olan ve vatandaşlarımızın
sırtına ek bir yük olan MTV düzenlemesi Genel Kurul’da geri çekilmelidir.

Değerli Arkadaşlar,
Kanun teklifinde değerlendireceğim ikinci husus ise iktidarın yine günü kurtarmak için
torba kanuna son anda eklediği, 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na eklenmesi teklif edilen Geçici 10.
maddedir.
Öncelikle vurgulamak isterim ki bu düzenleme, örtülü özel bir aftır. Ülkemizde bugüne
kadar 47 adet af kanunu çıkarılmış olmasına rağmen bunlardan 20 tanesine erteleme, şartla
salıverme gibi isimler verilmiştir.
Siyasetçiler aslında siyaseten af düzenlemesi yapmak istediklerini açıkça itiraf
edememiştir.
Bugün de iktidar tarafından yapılan budur.
İktidar, infaz yasaları ve kurumları ile oynanarak af yasasının nitelikli çoğunlukla çıkarılması
gibi zahmetlerden kendisini kurtarmak istemektedir.
Yapılan bu düzenleme örtülü bir özel aftır. Çünkü cezanın infaz şeklini değil, doğrudan cezayı
etkilemekte ve hafifletmektedir.
Eğer bir kişiyi mahkûm edildiği hapis cezasından kanun değişikliği yaparak infazı
tamamlamasını beklemeksizin serbest bırakıyorsanız, siz itiraf edemeseniz de bu bir aftır.
Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun 65. maddesinde de Anayasa Mahkemesi kararlarında da özel
af tanımı tam olarak bu şekildedir.
Teklifin af niteliğinde olması dolayısıyla da İçtüzüğün 92. maddesi gereğince teklifle beraber,
teklifin içinde bulunduğu torba kanunun tümünün oylamasında Meclis üye tamsayısının beşte
üç çoğunluğunun kabulü gerekmektedir.
Aksi halde kanunun tamamı şekil bakımından Anayasa’ya aykırı olacaktır.
İkinci olarak, bu düzenleme toplumun geniş kesimini etkileyen önemli bir kanun teklifi
olmasına rağmen ne yazık ki uzun zamandır TBMM’nin yasa yapma sürecindeki keyfiyet, yeni
yasama döneminin ilk kanun teklifinde de kendini göstermektedir.
Partilerin, baroların, akademisyenlerin ve sivil toplumun görüş ve önerilerini bırakın dikkate
almayı dinlemeye bile fırsat vermeden Genel Kurul’dan geçirilmeye çalışmaktadırlar.
Cuma günü gece yarısı komisyona sunulan teklifin, bu hafta yasalaşması planlanmaktadır.
Böylesi önemli bir konuda bu keyfiyet ve oldu-bitti anlayışı kabul edilemez.

Kıymetli Basın Mensupları,
Üçüncü olarak, teklif ile öngörülen infaz sistemi bütüncül olarak ele alındığında adaletsiz,
eşitlikten uzak ve hukukun üstünlüğü iddiasına aykırı bir yaklaşımla hazırlanmıştır.
Özellikle de teklif kapsamında istisna tutulan suçların belirlenmesi aşamasında, suçların niteliği
ve kamu vicdanında oluşturduğu sonuçlar göz ardı edilmiştir.
Toplumun adi suçlar dediği tüm suçlar, bu teklif kapsamındadır.
Af düzenlemeleri kamu vicdanının yaralayacağı için kapsam dışı bırakılan kasten öldürme,
uyuşturucu ticareti, cinsel suçlar gibi suçlar bu yasa kapsamına alınmıştır.
Gerek covid izni kapsamındaki denetimli serbestlik uygulamasından gerekse de açığa ayrılma
süreleri açısından bahsettiğim bu suçlardan hüküm giyenler yararlanacaktır.
Diğer taraftan ise şiddet ve cebirle alakaları olmamalarına rağmen hukuksuz bir biçimde Terörle
Mücadele Yasasından ya da silahlı örgüt üyeliğinden ceza alan hükümlüler kapsam dışında
bırakılmıştır.
Teklife ilişkin dördüncü ve bence üzerinde en çok düşünmemizi gerektiren husus ise bu
düzenlemenin amacıdır. Asıl amaç, ceza adaletini sağlamak değil, hukukun yanlış uygulanması
sonucu dolup taşan cezaevlerindeki doluluğu kontrol altında tutmaktır.
İktidar, infaz düzenlemesi ile kendi ürettiği vahim yanlışları bahaneler bularak günü kurtarma
maksadıyla düzeltmeye çalışıyor.
Bunu yaparken yine yanlış yöntemler kullandığı için sorunları daha da derinleştiriyor.
Cezaevlerini biraz boşaltalım ki tekrar doldurabilelim anlayışı ile hareket ediyorlar.
Çünkü iktidarın derdi adalet değil, maalesef keşke öyle olsa da biz de itiraz etmek yerine
alkışlasak.
Üstelik bir de kamuoyunda ceza infaz kurumlarının sayısını artırmakla övünüyor.
Cezaevlerinde yer olsa, belki de böyle bir düzenleme önümüze dahi gelmeyecek.
Ülkemizin içinde bulunduğu derin adalet krizinin kısa bir fotoğrafını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bugün Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 140 ülke arasında 116. sırada yer alıyoruz. İran,
Sudan, Etiyopya gibi ülkelerle aynı klasmanda; Lübnan, Rusya, Meksika gibi ülkelerin ise daha
gerisindeyiz.
AİHM içtihatlarına aykırı olarak devamlı bir şekilde tutukluluk kararı veriliyor. Avrupa
cezaevlerindeki en fazla tutuklu sayısı bizim ülkemizde bulunmaktadır.
AİHM’e 47 ülkeden yapılan toplam başvuru sayısı 74 bin ve bunların yüzde 26’sı Türkiye’den.
Birinci sıradayız. Maalesef kötülüklerde genelde birinci sıradayız. Anayasa Mahkemesi’nde
bekleyen başvuru sayısı ise 110 bin ve bu dosyaların yarısı adil yargılanma hakkına ilişkin.
Mahkeme’nin bugüne kadar verdiği ihlal kararlarının yüzde 85’i yine adil yargılanma hakkının
ihlaline yönelik.
Günde ortalama 300’den fazla insanın diğer hukuk yollarını tüketmiş olarak Anayasa
Mahkemesi’ne başvurduğu bir ülkede adaletten söz edilebilir mi?
İktidara seslenmek istiyorum,
Adil yargılamayı temin etmediğiniz sürece, tutukluluğu tedbir değil ceza olarak uygulattığınız
sürece istediğiniz kadar ceza infaz sistemini manipüle edin, yol alamazsınız.
İstediğiniz kadar cezaevlerini doldur boşalt yapın, insan onurunu esas alan hukuk devletini
reddettiğiniz sürece – geçmişte olduğu gibi – yarın yine aynı sayılarla karşı karşıya kalacaksınız.
Bakın, 2005 yılından bu yana İnfaz Kanunu 39 defa değiştirilmiş ve yine de bu sorun
çözülememiş. Bugün de adil ve kapsayıcı bir infaz düzenlemesi yapmaz, adalete dönmezseniz
bu kanayan yarayı kapatamaz; ortaya koyduğunuz anlayışla bu sorunları çözemezsiniz.
Nedenini bir örnekle anlatayım.
2020 yılında pandemi nedeniyle İnfaz Kanunu’nda benzer bir değişiklik yapılmıştır. Bu
değişikliğin yapıldığı Nisan 2020’de toplam cezaevi nüfusu 310 bindir. Değişiklikle 90 bin kişi
tahliye edilmiş, cezaevi nüfusu 220 bine düşürülmüştür. Ancak henüz ilk yılın sonunda, yani
Nisan 2021’de, bu sayı tekrar 314 bini bulmuştur.
Peki ne anladık?
Dolayısıyla kanun yapmakla olmaz, zihniyet değişmeli.
Bugün ise tablo çok daha endişe verici.
Cezaevlerinin kapasitesi, 296 bin 202 kişi ama Temmuz 2023 itibariyle cezaevlerinde 360 bin
722 kişi bulunuyor. Yani kapasite aşımı 65 bin. Adalet Bakanlığı verilerine göre, bu kişilerin
321 bin 250’si hükümlü, 39 bin 472’si tutuklu.
Bakın Avrupa Konseyi’nin 2022 Ceza İstatistikleri Raporu’na göre Avrupa’da 48 ülke arasında
en çok tutuklu ve hükümlü Türkiye’de bulunmaktadır. Bizden bir sonraki ülke olan İngiltere’de
cezaevlerinde bulunan insan sayısı 80 bindir.
Bize yakın nüfusa sahip olan Almanya cezaevlerinde 57 bin insan var. Bir de 120 bin üzerinde
covid sebebiyle cezaevlerinden ‘izinli’ olanları hesap edersek esasen bizde cezaevinde
bulunması gereken insan sayısı takriben 480 bin kişi eder.
Bakın belirttiğim gibi nüfus birbirine yakın; ama bir ülkenin cezaevlerinde bulunan insan sayısı
480 bin, diğerinde 57 bin!
Yani 9 misli fark!
Sonra da AB kapısında bekliyoruz lafları. “Bizi almıyorlar” tekrarları.
Sayın Cumhurbaşkanı, bizi AB kapısında bekleten sizsiniz. Sizin hukuk devletini ve demokrasi
kültürünü reddeden uygulamalarınız.
Devamlı konserlerin iptal edildiği, milletvekillerinin cezaevinde tutulduğu, insan onurunun
devamlı ayaklar altına alındığı bir ülke Kopenhag Kriterleri’ne uyuyor da AB mi görmüyor?
Peki Almanya ile aramızdaki bu büyük fark nasıl izah edilebilir?
Elbette en önemli sebep adaletsiz toplumsal düzenimizin çok daha fazla suçlu; adaletsiz ceza
ve yargı sistemimizin ise çok daha fazla mahkum üretmesidir!
Toplumsal sorunlarımızla samimi olarak yüzleşip kısa, orta ve uzun vadeli bütüncül yapısal
dönüşüm planı yapılmamasıdır!
Temel sorunlarımızı çözme iradesi ortaya koymadığımız sürece korkunç toplumsal maliyeti
görmez ve hatta ‘bacasız fabrika’ diye cezaevlerimizin sayısını artırmakla övünürüz.
Bu nedenle, bütüncül bir şekilde değişim ve dönüşüm şarttır. Aksi takdirde sorunlarımızın, daha
fazla artacağı ve daha fazla kronikleşeceği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, sırf infaz kurumlarındaki kalabalığı azaltmak için toplumsal uzlaşı
sağlanmadan, günü kurtarmak için TBMM’ye sunulan bu düzenleme, cezasızlık algısının daha
da pekişmesine hizmet edeceği gibi eşit ve adil bir uygulama da olamayacaktır.
Umarım yeni dönemde iktidar bu yanlışlardan döner. Bütün olarak hukuk devletine dönerek,
Türkiye’nin acil ihtiyacı olan yapısal değişim ve dönüşüm sürecini başlatır ve temel
sorunlarımızı çözme iradesini ortaya koyar.
Biz DEVA Partisi olarak hukuk devletine ve rasyonel zemine dönüşü ortaya koyan tüm adımları
elbette destekleyecek, hukuk devletini yok sayan uygulamalara da şimdiye kadar yaptığımız
gibi aynı kararlılıkla hayır diyeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yurt Dışındaki Vatandaşlarımıza Verilen Vaatlerin Yerine Getirilmemesi Hk. Basın Açıklaması

Yurt Dışındaki Vatandaşlarımıza Verilen Vaatler Derhal Yerine Getirilmeli

AK Parti’nin 2023 seçim beyannamesinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıların çözümüne yönelik acil olarak yerine getirilmesi beklenilen üç vaat hala yerine getirilmemektedir.

Geçtiğimiz ay verdiğim üç soru önergesiyle bu vaatlerin ne zaman yerine getirileceğini sormamıza rağmen verilen sözler unutulmuştur. Bu vaatlerin unutulmaması için sürecin takipçisi olacağız.

Mobil cihazlar

Vatandaşlarımızın tatil dönemini anavatanlarında geçirirken maruz kaldıkları önemli bir sıkıntının yurt dışından getirilen kayıtsız mobil cihazların kullanım süresidir. AK Parti seçim beyannamesinde bu süreyi 120 günden 180 güne çıkartacağını belirtmektedir. Ancak buna rağmen hala sözünü tutmamıştır. Oysa vatandaşlarımızın sıkıntıları, Elektronik Kimlik Bilgisini Haiz Cihazların Kayıt Altına Alınmasına Dair Yönetmelik’te yapılacak basit bir değişiklikle anında hayata geçirebilir.

Araçların kalma süreleri

AK Parti’nin verdiği sözlerden bir diğeri de geçici ithalat kapsamında Türkiye’ye getirilen araçların 730 günlük kalma süresini tamamladıktan sonra tekrar Türkiye’ye getirebilmesi için yurt dışında en az 185 gün kalma şartının 30 güne düşürülmesidir.

Yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın Türkiye’ye getirerek kullandıkları özel araçlara yönelik bu vaat de ne yazık ki hala yerine getirilmemiştir. Geçici İthal Edilen Kara Taşıtlarına İlişkin Gümrük Genel Tebliği’nde hemen yapılacak bir değişikle bu vaat de anında hayata geçirilebilir.

Yurt dışı borçlanmayla emekli olanlara tam zamanlı çalışma hakkı

AK Parti’nin seçim vaatleri arasında yurt dışı borçlanması yoluyla emekli olanlara yurt dışında tam zamanlı çalışma hakkı tanınacağı söylenmektedir. İktidar, sözünde durarak vatandaşlarımızın tam zamanlı çalışmasına ilişkin engelleri ortadan kaldırabilir. Bu vaat 3201 sayılı Kanun’da yapılacak bir değişiklikle hayata geçirilebilir ve vatandaşlarımızın ellerinden alınan hakları iade edilebilir.

Yurt Dışı Vatandaşlar Hk. Yönelik Seçim Beyannamesine Yönelik Soru Önergesi

“Seçim Vaatleri Derhal Yerine Getirilmelidir”

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, AK Parti’nin seçim beyannamesinde yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik vaatlerin önemli bölümünün hemen yerine getirilebileceğini ilgili Bakanlara hatırlattı. TBMM’ye üç soru önergesi birden veren Yeneroğlu, vaatlerin ne zaman hayata geçirileceğini sordu.

Yeneroğlu, “Mobil cihazlara ilişkin vaat, Elektronik Kimlik Bilgisini Haiz Cihazların Kayıt Altına Alınmasına Dair Yönetmelik’te yapılacak değişiklikle anında hayata geçirilebilir” dedi. Araçların kalma sürelerine de değinen Yeneroğlu, “Geçici İthal Edilen Kara Taşıtlarına İlişkin Gümrük Genel Tebliği’nde hemen yapılacak değişikle bu vaat de hayata geçirilebilir” ifadelerini kullandı.

İktidarın sözünde durarak bu vaatlerini derhal yerine getirmesi gerektiğini belirten Yeneroğlu, yurt dışı borçlanmayla emekli olanlara tam zamanlı çalışma hakkı tanınmasına ilişkin vaadin 3201 sayılı Kanun’da yapılacak bir değişiklikle hayata geçirilebileceğini ekledi.

Mobil cihazlar

Yeneroğlu, yurt dışından getirilen kayıtsız mobil cihazların kullanım süresinin 120 günden 180 güne ne zaman çıkartılacağını Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na sordu:

“Yurt dışından getirilen mobil telefonların kullanım süresinin 120 günden 180 güne çıkartılması ile ilgili olarak vaat edilen düzenleme ne zaman hayata geçirilecektir?”

Araçların kalma süreleri

AK Parti’nin verdiği sözlerden bir tanesi de geçici ithalat kapsamında Türkiye’ye getirilen araçların 730 günlük kalma süresini tamamladıktan sonra tekrar Türkiye’ye getirebilmesi için yurt dışında en az 185 gün kalma şartının 30 güne düşürülmesiydi. Yeneroğlu bu sözün ne zaman tutulacağıyla ilgili sorusunu Ticaret Bakanı Ömer Bolat’a yöneltti:

“Geçici ithalat kapsamında olan yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın araçlarının Türkiye’ye getirilme süresi ile ilgili olarak araçların Türkiye’de belli bir süre kaldıktan sonra yurt dışında kalma süresinin kısaltılması ile ilgili olarak vaat edilen düzenleme ne zaman hayata geçirilecektir?”

Yurt dışı borçlanmayla emekli olanlara tam zamanlı çalışma hakkı

AK Parti’nin seçim vaatleri arasında yurt dışı borçlanması yoluyla emekli olanlara yurt dışında tam zamanlı çalışma hakkı tanınacağının yer aldığına da dikkat çeken Yeneroğlu, düzenlemenin ne zaman hayata geçirileceğine yönelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a iki soru yöneltti:

“Yurt dışında yaşayan ve borçlanma yolu ile emekli olan vatandaşlarımıza yurt dışında tam zamanlı çalışma hakkı tanınması ile ilgili olarak vaat edilen düzenleme ne zaman hayata geçirilecektir?”

“Bu konuda bir çalışma başlatılmış mıdır? Başlatılmış ise ayrıntıları nelerdir?”

Kişisel Verilerin Sızdırılması Hk. Soru Önergesi

“Sorgu Paneli.org” isimli bir web sitesinden 85 milyon vatandaşımızın E-Devlet’te yer alan tüm kimlik bilgilerine, açık adreslerine, telefon numaralarına, banka hesap bilgileri ile tapu ve diğer özel bilgilerine ulaşılabilmektedir. Aynı zamanda vatandaşlarımızın kişisel bilgilerini, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çiftlik hayvanlarını kaydettiği sistem üzerinden pandemi döneminde ikametinden çalışan bazı memurların sızdırdığı da iddia edilmektedir.

Benzer iddialar, geçmişte de kamuoyunun gündemine gelmiştir. Bu hususta, konunun ehemmiyetine dikkat çekmek amacıyla selefiniz Sayın Bozdağ’a 25 Nisan 2022 tarihli bir soru önergesi vermeme rağmen ne yazık ki bu önerge cevaplandırılmamıştır. “Sorgu Paneli.org” isimli web sitesinde ve benzer sitelerde kişisel verilerin paylaşılmasından anlaşılmaktadır ki, Kişisel Verileri Koruma Kurumu ve ilgili makamlar geçmişteki iddiaları ve uyarılarımızı dikkate almamış ya da zaruri önlemleri hayata geçirmemiş, dolayısıyla kişisel verilerin korunmasına ilişkin yükümlülükler yerine getirilmemiş ve bu güvenlik açığı giderilememiştir.

İlgili web sitesi ve kamuoyundaki diğer iddialardan vatandaşlarımızın kişisel verilerinin KVKK ve TCK’ya aykırı bir şekilde ele geçirildiği veya çeşitli devlet kurumlarından sızdırıldığı anlaşılmaktadır. Kişisel verilerin ele geçirilmesi veya sızdırılması vatandaşlarımızın hukuki güvenliği açısından da büyük bir tehlike oluşturan ciddi bir hizmet kusurudur.

Kişisel Verileri Koruma Kurumu’nun Adalet Bakanlığı’nın ilişkili kurumu olması hasebiyle, ilgili soruları tarafınıza yöneltilmiştir.

Bu bağlamda:

  1. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının toplu olarak kimlik bilgilerinin ve diğer kişisel verilerinin ele geçirildiği veya sızdırıldığı iddiaları doğru mudur?
  2. Bu iddialar doğru ise veriler kimler tarafından ele geçirilmiş veya hangi kurumlardan sızdırılmıştır? Bu durumun tespiti için herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?
  3. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çiftlik hayvanlarını kaydettiği sistem ve pandemi döneminde ikametinden çalışan memurlar nedeniyle kişisel verilerin sızdırıldığı iddiası doğru mudur? Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı tarafından ilgili kurum ve memurlar hakkında inceleme başlatıldığı iddiasının gerçeklik payı var mıdır?
  4. Geçmişte de aynı iddiaların var olduğu göz önüne alındığında kişisel verilerin korunması ele geçirilen veya sızdırılan kişisel verilerin engellenmesi ile ilgili bugüne kadar hangi çalışmalar yapılmıştır? Kişisel Verileri Koruma Kurumu, bu konuda bir rapor hazırlamış mıdır?
  5. Kişisel verileri koruma yükümlülüğünü yerine getirmeyen tüm sorumlular tespit edilerek, haklarında inceleme başlatılmış mıdır? Bugüne kadar kaç memur hakkında disiplin soruşturması yapılması için ilgili kurumlara bildirimde bulunulmuştur?
  6. Ele geçirilen veya sızdırılan kişisel verilerin herhangi bir suçta kullanılması nedeniyle açılan bir soruşturma veya kovuşturma var mıdır?
  7. Kişisel verilerinin ele geçirilmesi veya sızdırılması nedeniyle mağdur olan vatandaşlarımızın zararları nasıl karşılanacaktır? Vatandaşlarımız bu konuda bilgilendirilmiş midir? Bu konularda bir çalışma yapılmış mıdır?
  8. Vatandaşlarımızın kişisel verilerinin yayınlandığı site sayısı kaçtır? Bu veriler ne zamandan beri internet ortamında yayındadır? Bu konuda bir önlem alınmış ya da bir yaptırım uygulanmış mıdır?

KİM Adlı Uygulama Hk. Soru Önergesi

“Bakan olarak hangi kanuna dayanarak vatandaşların kişisel verisini cep telefonunuzda taşıyorsunuz?”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, katıldığı programlarda kişisel telefonuna yüklediği “KİM” adlı bir uygulamayı göstermişti. Soylu, bu uygulamayla görüntüsü alınan kişilerin iki saniyeden daha kısa sürede fotoğraflarının da aralarında olduğu kimlik bilgilerinin tespit edildiğini söylemişti. Uygulamayı “Dünyada benzeri olmayan” ve “WhatsApp” tan daha kıymetli bir şeydir” şeklinde niteleyen Soylu, uygulamanın tüm personel tarafından kullanıldığını açıklamıştı.

Soylu’nun bu davranışına tepki DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’ndan geldi. TBMM’ye soru önergesi veren Yeneroğlu, Soylu’dan şu sekiz sorunun yanıtını istedi:

‘85 milyonun tüm kişisel verilerine bu uygulama ile ulaşılabilmekte midir?’

1.“KİM” adlı uygulama ne zaman ve hangi faaliyetlerde kullanılmak üzere hazırlanmıştır?

2.“KİM” adlı uygulama ile kimlerin, hangi kişisel verilerine ulaşılmaktadır? 85 milyonun tüm kişisel verilerine bu uygulama ile ulaşılabilmekte midir?

3.Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre sıkı bir şekilde korunması öngörülen özel nitelikli kişisel verilere (kişinin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, ceza mahkûmiyeti, biyometrik verileri gibi hassas bilgilere) bu uygulama ile ulaşılabilmekte midir?

4.Biyometrik verileri de içeren kişisel veriler hangi yasal dayanağa istinaden ve hangi amaçlarla işlenmektedir?

5.Bakan olarak hangi kanuna dayanarak vatandaşların kişisel verisini cep telefonunuzda taşıyorsunuz?

‘Güvenlik risklerine karşı herhangi bir önlem alınmış mıdır?’

6.“KİM” adlı uygulama kimlerin erişimine ve kullanımına açıktır?

7.Vatandaşların kimlik tespitinin saniyeler içinde yapılmasına elverişli bu uygulamanın keyfi amaçlarla kullanılmamasına yönelik bir güvence sağlanmış mıdır?

8.Türkiye’deki vatandaşlara ait biyometrik verileri de içeren kişisel verilerin, ABD merkezli Apple şirketi tarafından üretilen iPhone model telefonlara indiriliyor ve yine bu telefonlarda kullanılıyor olması karşısında, vatandaşlarımızın kişisel verilerine ilişkin olarak ortaya çıkan güvenlik risklerine karşı herhangi bir önlem alınmış mıdır?

Yeneroğlu soru önergesinde aynı zamanda konunun hukuki boyutunu açıklayan şu ifadeleri kullandı:

“Kişisel verilerin korunması temel bir haktır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre kişisel veriler ancak ilgilinin açık rızası olması ve kanunlarda öngörülmesi halinde işlenebilecek olup biyometrik veriler de “özel nitelikli kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Oysa söz konusu uygulama kapsamında, kişilerin yüz taraması yapılmak suretiyle kişisel verilere erişebilmesinin mümkün olduğu görülmektedir. Dolayısıyla uygulama ile kişilere ait biyometrik verilerin işlendiği anlaşılmaktadır.”

“TCK 135 ve 136’ya aykırılık hususunda ciddi endişeler var”

“Öte yandan, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında kişisel verilerin işlenmesi konusunda bazı faaliyetler istisna kapsamında tutularak kanun kapsamı dışında tutulmuşsa da her halükarda Anayasa’nın özel hayatın gizliliği ve mahremiyet hakkına ilişkin hükümleri kamu kurumlarına bu bilgiler ilişkin olarak ölçülülük kriterine uyulmasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu yayınlarda, İçişleri Bakanı tarafından erişilen bilgilerin kapsamına ilişkin herhangi bir sınırdan bahsedilmemesi vatandaşların tüm kişisel verilerine keyfi şekilde erişildiği ve bu uygulamanın Anayasa’ya, kanunlara ve TCK’nın 135 ve 136. maddelerine aykırı olarak hazırlandığı ve kullanıldığı hususunda kamuoyunda ciddi endişeler bulunmaktadır.”

Devlet Kaynaklarıyla Seçim Kampanyası Yürütülmesi Hk. Soru Önergesi

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri için seçim yasakları 4 Mayıs tarihinde başlamıştır. 298 sayılı Kanun’un 65. maddesine göre seçim yasakları kapsamında, 4 Mayıs tarihinden itibaren Cumhurbaşkanı ve Bakanlar yurt içinde yapacakları gezilerde makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtaları kullanmazlar. Aynı şekilde bu gezilerde, protokol icabı olan karşılamalarla törenler yapılamayacağı gibi resmi ziyafetlerin de verilmesi kanun gereğince yasaktır.

Ancak seçim yasakları döneminde, Cumhurbaşkanı ve bakanların devletin tüm imkanlarını kullandığı, devletin uçağını, tırlarını, helikopterlerini, otobüs ve sair tüm imkanlarını da kullanarak seçim kampanyası yaptıkları görüntüler kamuoyuna yansımaktadır. Bu durum kamu vicdanını yaraladığı gibi açıkça kanuna aykırılık teşkil etmekte, seçimlerin eşit ve adaletli bir şekilde yürütülmesini de imkansızlaştırmaktadır.

Bu bağlamda;

  1. Cumhurbaşkanı seçim kampanyası kapsamında kaç adet makam otomobili, uçak ve resmi hizmete mahsus vasıta kullanmaktadır?
  2. Hangi bakanlar genel seçim kampanyasında bakanlığın imkanlarını kullanmaktadır?
  3. Bakanların hangileri seçim kampanyası kapsamında kaç adet makam otomobili ve resmi hizmete mahsus uçak ve vasıta kullanmaktadırlar?
  4. Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası kapsamında Cumhurbaşkanlığı bütçesinden harcanan ve harcanması planlanan miktar nedir?
  5. Bakanların seçim kampanyası kapsamında ilgili bakanlıkların bütçesinden bugüne kadar harcadıkları ve harcamayı planladıkları miktar nedir?
  6. Her iki seçim kampanyası kapsamında kamu araçlarının yakıtlarının masrafı 85 milyonun vergilerinden mi karşılanmaktadır?

Yurt Dışındaki Oy Kullanma İşlemleri Hk. Basın Açıklaması

‘Tüm vatandaşlarımızı demokratik değişimin yanında olmaya davet ediyorum’

Yurt dışındaki vatandaşlara seslenen DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, “Bu seçim aslında bir referandum. Bizim sunduğumuz seçenek demokrasidir. Sandıkta, ‘Yurt dışındaki vatandaşlarının talep ve ihtiyaçlarını karşılayan güçlü bir ülke mi yoksa yurt dışındaki vatandaşlarına yük olan bir ülke mi istiyoruz’ sorusunu yanıtlayacağız” dedi.

14 Mayıs seçimleri için yurt dışında yaşayan vatandaşların oy kullanma işlemleri başladı. Sandık kurulları 75 ülke ve 156 yerdeki yurt dışı temsilciliğinde hazırlandı. Oy verme işlemi gümrük kapılarında 14 Mayıs’a, yurt dışı temsilciliklerde ise 9 Mayıs’a kadar sürecek. Vatandaşlar 24 saat boyunca oy kullanabilecek.

Seçim sonucunu doğrudan etkileyebilir

Yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı toplam 3 milyon 416 bin 98 seçmen bulunuyor. Türkiye’deki seçmenin yüzde 5’ine tekabül eden bu oran seçim sonuçlarını doğrudan etkileme potansiyelini taşıyor. Yurt dışından gelecek oylar hesaplandıktan sonra illerin yüzdelerine göre dağıtılıyor. Bu oylar Meclis sandalyelerinin hangi partiye gideceğine etki edebiliyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde verilen oylar ise doğrudan adaya gidiyor.

Yeneroğlu İstanbul’dan aday

Milletvekili aday listelerinde yurt dışı deneyimi olan isimler de göze çarpıyor. Bu isimlerden birisi uzun yıllar boyunca Almanya’da sivil toplum çalışmalarını sürdürdükten sonra Türkiye’ye dönen DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu.

Geçtiğimiz hafta partisinin “Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı”nı açıklayarak yurt dışındaki vatandaşların 106 taahhütte bulunan Yeneroğlu, Millet İttifakı’nın ortak listelerinden CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili adayı gösterildi. 

‘Sorunlar açık, çözümlerimiz hazır’

Yurt dışında yaşayan vatandaşların seçme hakkını sandıklara yansıtmalarının anavatan için büyük bir önem arz ettiğini vurgulayan Yeneroğlu, “Yurt dışı vatandaşlarımızın seçimlere katılma oranlarına bakıldığında dünya genelinde sandığa ve demokrasiye en çok sahip çıkan vatandaşlar olduğu görülecektir” dedi.

Yeneroğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Ülkemiz çözülmeyi bekleyen ve gün geçtikçe artan çok büyük sorunlarla boğuşuyor. Hukuksuzluklar, yoksulluk, enflasyon, işsizlik, çevre, eğitim ve saymakla bitmeyecek onlarca derin yara var. Cumhur İttifakı’nın görmezden geldiği, günleri umutsuzlukla, kaygıyla geçen gençler; sattığı malı yerine koyamayan esnafımız yaşadığı sıkıntıların çözümü için bizden çözüm bekliyor. Bizim çözümlerimiz hazır.”

‘Demokrasimizi yeniden yeşerteceğiz’

“Millet İttifakı olarak biliyoruz ki ortak akılla, istişareyle ve uzlaşmayla çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Son yıllarda bir kez daha solmuş ancak her seferinde filizlenmeyi başaran demokrasimizi birbirleriyle konuşmayı ve uzlaşmayı başarabilen aklıselim insanlar olarak yeniden yeşerteceğiz.”

‘Bu seçim aslında bir referandum’

“Bu seçim aslında bir referandum. Vatandaşımız bu seçimlerde siyasi partiler arasında bir tercih yapmayacak. Bir tarafta kendi gibi düşünmeyen herkesi korku ve baskıyla dışlayan tek tipçi yönetim var. Bizim seçmene sunduğumuz seçenek ise demokrasidir. Her vatandaşlarımızın özgürce yaşadığı sistemdir.”

‘Yurt dışındaki vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye mi, yoksa vatandaşlarına yük olan bir ülke mi?’

“Bu seçim Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırıldığı, huzur ve barış içerisinde yaşayan bir Türkiye ile baskı ve korku ile vatandaşların ötekileştirildiği, hukukun ayaklar altına alındığı bir sistem arasında olacaktır. Sandıkta, ‘Yurt dışındaki vatandaşlarının talep ve ihtiyaçlarını karşılayan güçlü bir ülke mi yoksa yurt dışındaki vatandaşlarına yük olan bir ülke mi istiyoruz’ sorusunu yanıtlayacağız.”

“Yurt dışındaki vatandaşlarımıza ‘Türkiye her zaman benimle’ hissini yaşatmak boynumuzun borcudur”

“DEVA Partisi olarak, günlük siyasi çekişmelerden uzak, yurt dışında yaşayan insanlarımızın kazanımlarını muhafaza eden, onları çekiştiren değil, yaşadıkları ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin en temel köprüsü olarak gören ve geliştiren, insanlarımızı günlük siyasete alet etmeyen bir diaspora politikamız olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planımızı hazırladık. Google’a ‘DEVA Partisi yurt dışı vatandaşlar’ yazıldığında hemen karşımıza çıkıyor. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir insanın sorunlarını çözmek ve ona ‘Türkiye her zaman benimle’ hissini yaşatmak bizim boynumuzun borcudur.”

‘Anavatana hassasiyetin bir kez daha gösterilmesini ümit ediyorum’

“Yurt dışındaki tüm vatandaşlarımızı vatandaşlık görevlerini yerine getirmeye ve demokratik değişimin yanında olmaya davet ediyorum. Bu vesileyle, 2023 seçimlerinin Türkiye’ye ve anavatandan uzak yaşayan bütün vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor, yurt dışındaki insanlarımızın bu seçimde de anavatanına olan hassasiyetini bir kez daha göstermelerini ümit ediyorum.”

Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı Lansman Toplantısı

Saygıdeğer Genel Başkanım,

Değerli Genel Başkan Yardımcılarımız ve Genel Merkez Yöneticilerimiz,

Saygıdeğer konuklar,

Kıymetli basın mensupları,

Sosyal medya üzerinden ve yurt dışından bizleri takip eden aziz vatandaşlarımız,

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı tanıtım toplantımıza hoş geldiniz.

***

Kıymetli Misafirler,

Ben de 19756 yılında Bayburt’ta doğmuş, 1976 yılında aile birliği çerçevesinde daha önce Almanya’ya gitmiş babasının yanına annesiyle ve ablasıyla beraber gitmiş bir kişiyim.  

40 yaşına kadar hayatımın çok büyük bir kısmı Almanya’da geçti.

Orada okudum, çalıştım; Almanya’da evlendim, çocuklarım orada dünyaya geldi.

Yine Almanya başta olmak üzere tüm Batı Avrupa’da Türkiye’den gelen göçmenlerin haklarını savundum, yaşadıkları ayrımcılıklarla mücadele ettim. Özellikle Müslüman topluluğun yaşadığı kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı ve eşit haklar mücadelesi verdim. Yani hep ötekileştirmenin karşısında durdum ve azınlıkların yegane teminatı olan çoğulcu demokratik hukuk devleti modelini savundum.

En az 25 yılım böyle geçti.  

Öteki olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Anavatandan uzakta olup yaşanılan yeri yurt edinme çabasının da ne demek olduğunu yaşayarak bilenlerdenim.

Bu nedenle, Göç ve Diaspora Politikaları benim için özel bir öneme sahiptir ve bu çerçevede Yurt Dışı vatandaşlarımıza yönelik Eylem Planı da benim için ayrıcalıklı bir çalışmaydı.

Aslında Türkiye’ye dönüşümde de özellikle Türkiye için rasyonel bir diaspora politikası inşa etmek benim için öncelikliydi.

Ancak diaspora politikası lüks bir politik alandır.  

Başarılı bir diaspora politikasının temel şartı kendi toplumsal sorunlarını çözmüş, işleyen bir ileri demokrasi, refah seviyesini artıran bir güçlü ekonomi ve bunların üzerine bina edilen saygın bir dış politikadır. Bunlar olmazsa yurt dışında yaşayan vatandaşlarınıza fayda sağlayamayacağınız gibi ancak yük olursunuz.

Şu anda Türkiye’nin durumu da maalesef bu.   

Ve bu tablo, biraz da benim hikayem.

Yani Türkiye bugün demokrasisini ve ekonomik refahını güçlendiren güzergahta devam etmiş olsaydı ben de temellerin duruşması yerine Türkiye’nin diaspora politikası ve özellikle AB entegrasyonuna odaklanan bir siyasetçi olacaktım.

***

Kıymetli Konuklar,

Bugün dünya genelinde, beş milyonu Avrupa’da olmak üzere, Amerika’dan Avustralya’ya uzanan geniş bir coğrafyada yaklaşık 6,5 milyon vatandaşımız yaşıyor.

Bu sayının içinde, Türk vatandaşlığına sahip yaklaşık 4,5 milyon kişinin yanı sıra, vatandaşlıktan çıkmış olsa da mavi karta sahip 1 milyona yakın insanımız yanında Türkiye ile bağlarını şu veya bu biçimde devam ettiren 1 milyon yurttaşımız var.

Yani yurt dışında çok geniş diasporik bir topluluğumuz bulunuyor.

Bugün diasporamızın oluşum süreçlerine baktığımızda şüphesiz işçi göçlerinin büyük bir yer kapladığını biliyoruz.

1960’lı yıllarda bazı ülkelerle imzalanan işgücü anlaşmaları neticesinde ülkemizden yurt dışına yönelen işçi göçü başlarda kısa süreli “misafir işçilik” şeklinde programlanmıştı.

Fakat aradan geçen zaman içerisinde göç eden vatandaşlarımız gittikleri ülkelerde kalıcı oldular.

Yurt dışındaki yurttaşlarımızın sayısı aile birleşimleri, eğitim, ekonomik ve başka nedenlerle yapılan göçlerle genişlemeye devam etti. Bu doğrultuda, insanlarımızın öncelikleri ve sorunları da farklılaştı.

Başlarda ne ev sahibi ülkeler ne de Türkiye bu göçün kalıcılığını planlamamıştı.

On yıllarca Gurbetçi veya Misafir işçi tanımı hem anavatan hem de mukim olunan ülkeler için varlığını sürdürdü.

Fakat hayatın olağan akışı bu tanımları zamanla çok geride bıraktı.

Bugün orada misafir işçi yok denecek kadar azdır. Giden insanların neredeyse tamamı orada yerleşik ve kalıcı hale gelmiştir.

***

Değerli Misafirler,

Eylem planımız çerçevesinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın tarihsel süreç içerisinde misafir işçilikten anavatanları ve yaşadıkları ülkeler için değer üreten birer asli unsura dönüşmesinin hikâyesini de göreceksiniz.

Ancak maalesef Türkiye bu dönüşüme yeterince ayak uyduramamış, yurt dışındaki insan kaynaklarını yeterince ortak değer ve zenginlik olarak görememiş, bunu inşa edecek pozitif bir ajandaya sahip kuşatıcı bir diaspora politikasını kurumsallaştıramamıştır.

Bugün, diasporamızın iç siyasete dönük gündelik kısır çekişmelere ve tartışmalara kurban edildiği bir süreç içerisindeyiz.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın araçsallaştırıldığı vatandaşlarımızın yerleşik oldukları ülkelerde huzur ve refahının göz ardı edildiği bir dönemi yaşıyoruz.

Bu durum, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın anavatanla olan bağlarını da zedelemektedir. Maalesef Türkiye’de bunun farkındalığı çok zayıftır.  

İşte tam da bu nedenle, DEVA Partisi olarak, tutarlı ve rasyonel, günlük siyasi çekişmelerden uzak, yurt dışında yaşayan insanlarımızın kazanımlarını muhafaza eden, onları çekiştiren değil, yaşadıkları ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin en temel köprüsü olarak gören ve geliştiren, insanlarımızı günlük siyasete alet etmeyen bir diaspora politikamız olması gerektiğine inanıyoruz.

Bugün dünyanın dört bir yanındaki akrabalarımızı, arkadaşlarımızı ve vatandaşlarımızı “gurbetçi” olarak tanımlayan yaklaşımın çoktan geçmişte kaldığının bilincindeyiz.

Türkiye kamuoyunun artık bu yaklaşımını yenileme vakti geldi.

Çünkü dünyada büyük bir diaspora topluluğumuz var. Ve bu sebeple de Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü bir diaspora politikasına ihtiyacı var.

Diaspora; anavatanından ayrılarak uzun zamandır başka yerlerde yerleşik olarak yaşayan, anavatanlarıyla maddi ve manevi bağlarını güçlü bir şekilde devam ettiren ulus veya inanç gruplarını tarif eden bir kavram. Bu kavram, bütün dünyada da kullanılır. Güçlü ülkelerin güçlü diaspora politikaları olur.

Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planımız farklı ülkelerin başarılı diaspora politikalarını dikkate alarak hazırlandı ve özellikle tüm siyasi partilerden niteliksel olarak ayrışan en temel farkı da yapısal dönüşümü esas alması ve öncelemesi. Biz sadece güne değil geleceğe odaklandık.

Bu planın hayata geçirilmesi için Anayasa değişikliği, mecliste temsil ve ihtisas komisyonu, ilgili kurumların yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi, danışma, denetim ve raporlama mekanizmalarının oluşturulması, sivil toplum örgütleriyle iş birliği ile katılımcı bir süreç elzemdir.

Yoğun ve titiz bir çalışma ile hazırladığımız eylem planımız, yurt dışı vatandaşlara ilişkin 12 ana başlık ve 40 alt başlıkta ele aldığımız toplam 106 somut çözümden oluşmaktadır.

***

Değerli Konuklar,

Öncelikli olarak, Türkiye’nin kapsayıcı bir diaspora politikasına sahip olması için gereken yapısal reformları gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.

DEVA Partisi olarak, kapsayıcı ve bütüncül bir diaspora politikası ile yurt dışındaki insanlarımızın tüm sorunlarının görünür olmasını ve bunlara kalıcı çözümler üretmeyi amaçlıyoruz.

Bu başlıkta yer alan 7 hedefi, 24 eylemle hayata geçirmeyi planlıyoruz.

İlk hedefimiz, Diaspora haklarının anayasal zeminini güçlendirmek olacak.

 • Diasporamızın mevcut durumunu yansıtmayan Anayasa’nın 62’nci maddesini revize edeceğiz. Anayasa’da diasporamızdan “yurt dışında çalışan Türk İşçileri” olarak bahsedilmektedir. Yapacağımız değişiklikle diasporamızın haklarının anayasal zeminini güçlendireceğiz.

• Bulundukları ülkelerde yerleşik olduklarını kabul ederek sınır ve vatandaşlığın ötesinde bir tanımlamayla diasporamızın Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olmasını anayasal teminat altına alacağız.

• Anayasanın 62’nci maddesinde yapılacak değişiklikle devlete, diasporamızın hak ve menfaatlerini koruması, dil ve kültürel değerlerin muhafazası ve anavatanla bağlarını geliştirilmesi için aktif sorumluluk yükleyeceğiz.

İkinci olarak, ‘‘Diaspora Çerçeve Yasası’’ hazırlayacağız.

• Diasporamıza yönelik çalışmalar birden fazla kurumun sorumluluğu altındadır. Hazırlayacağımız ‘‘Diaspora Çerçeve Yasası’’ ile hizmetlerin genel çerçevesini belirleyeceğiz.

 • Kurumlarımızın yetki ve sorumluluklarının sınırlarını netleştireceğiz.

• Yasada, yurt dışındaki vatandaşlarımıza sunulacak hizmetlere yönelik eşgüdümün esaslarına yer vereceğiz.

Üçüncü olarak, Diasporaya yönelik kurum ve hizmetlerin etkin eşgüdümünü sağlayacağız.

• Diasporamıza yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulan, benim de kurulmasında çok büyük emeğimin geçtiği Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının kurumsal kapasitesini güçlendireceğiz.

 • Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının diasporaya yönelik hizmetlerde yetki ve sorumluluklarını artıracağız.

• İlgili kamu kurumlarının katılımı ile Diaspora Politikaları Koordinasyon Kurulu oluşturacağız.

 • Farklı kurumlar tarafından yürütülen görevlerin eşgüdümünü sağlayarak Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu’nu ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandıracağız.

• Denetim ve raporlama mekanizmalarını güçlendireceğiz.

 • Her konsolosluk bölgesi için ilgili ülkelerdeki kanaat önderleri, bilim insanları, sanatçılar ve başarılı girişimcilerle bölgedeki dış misyon temsilcilerinin yer alacağı bir “danışma kurulu” oluşturacağız.

Kapsayıcı bir diaspora politikası için dördüncü olarak, Konsolosluk hizmetlerine erişimi kolaylaştıracağız.

 • Vatandaşlarımızın yoğunluk durumu ve konsolosluklara uzaklıkları dikkate alınarak dış temsilciliklerimizin sayısını artıracağız.

• Gezici konsolosluk sistemini yaygınlaştırarak aynı hizmetleri konsolosluk açılamayan yerlerde de sunacağız.

 • Konsolosluk hizmetlerinin geliştirilmesi için insan kaynağının nitelik ve niceliğini artıracağız.

 • Kamu kurumlarının yurt dışı teşkilatlarında görevlendirilen personelin yurt dışında yaşayan insanlarımıza yönelik hizmet sunumlarını daha nitelikli hale getireceğiz. Bu birimlerde diasporamıza mensup kişilerin istihdam edilmelerini sağlayacağız.

 • Vatandaşlarımızın konsolosluklara mümkün olduğunca az gitmesini sağlamak amacıyla dijitalleşmenin getirdiği imkanları azami ölçüde kullanarak işlemlerin ve belgelerin internet üzerinden gerçekleştirilmesini ve teslimini sağlayacağız.

Beşinci olarak, Diaspora-kamu iş birliğini geliştireceğiz.

• Alacağımız tedbirlerle diasporamızla ilgili veri ve bilgi güvenliğini sağlayacağız.

• Uluslararası anlaşmalar çerçevesinde paylaşılacak bilgilerde diasporamızın hassasiyetlerini dikkate alarak zamanında ve doğru bilgilendirme yapacağız.

• Diasporamızla ilgili güvenli istatistiki bilgiler oluşturup kamuoyu ile paylaşacağız. Kamuoyunun diasporanın birikimi ve Türkiye için önemi hakkında bilgilendirilmesini sağlayacağız.

• Türkiye’nin köklü üniversitelerinde Diaspora Araştırma ve Eğitim Enstitüleri kuracağız.

• Diasporamızla ilgili ortak gündemlerin ele alınması ve kamuoyunda diasporanın farkındalığının artırılması amacıyla diaspora temsilcilerimiz, sivil toplum örgütleri, ilgili kurum ve kuruluşlarımızı bir araya getiren bir “Diaspora Haftası” ilan edeceğiz.

Kapsayıcı bir diaspora politikası için diğer bir alt başlığımız “Çifte vatandaşlık hakkını savunmak” olacak.

Bugün geldiğimiz noktada iktidarın seçim beyannamelerine yansıyan çifte vatandaşlığı destekleme sözüne aykırı olarak politikalar ürettiği, dövizle askerlik meselesinde attığı adımlar neticesinde pek çok vatandaşımızın Türk vatandaşlığından çıkmak durumunda kaldığı bir gerçektir.

DEVA Partisi olarak bizler çifte vatandaşlık hakkını savunurken bu duruma ters düşen politika ve uygulamaları da ortadan kaldıracağız.

• İkili ve çoklu görüşmelerde ve uluslararası kuruluşlar nezdinde çifte vatandaşlık hakkını savunacağız.

 • Mavi Kart sahiplerinin karşılaştıkları hukuki ve idari sorunları çözüme kavuşturacağız.

Bu başlık altındaki yedinci hedefimiz, vatandaşlarımızın özel bilgilerini korumaktır.

• Ülkeler arasında vergi konularına ilişkin verilerin otomatik olarak paylaşılacağı yeni sisteme hazırlık yapılmasını ve yurtdışında ikamet eden ve Türkiye’de banka hesapları olan kişilerin sürece ilişkin ayrıntılı olarak bilgilendirilmesini sağlayacak, Otomatik Bilgi Paylaşımını şeffaflaştıracağız.

• İlgililerin vergi mükellefiyetlerine ilişkin hak ve yükümlülüklerini açık olarak öğrenebilmelerine imkân sağlayacağız.

• Yalnızca bilgilendirme sonrasında başlayan vergi dönemindeki verilerin paylaşıma konu olabilmesini ve önceki vergi döneminin verilerinin yabancı ülkeyle paylaşılmamasını sağlayacağız.

***

Kıymetli Misafirler,

Eylem planımızın ikinci ana başlığını “Yurt dışındaki vatandaşlarımıza TBMM’de temsil hakkı” oluşturmaktadır.

Bu başlıkta 2 hedefi 2 eylemle hayata geçireceğiz.

Öncelikle, Diaspora milletvekilliğini getireceğiz.

• Öncelikle yurt dışında yaşayan 3 milyonun üzerindeki seçmenin iradesini doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yansıtmak amacıyla yurt dışı özel seçim bölgesi oluşturup diaspora milletvekilliğini getireceğiz. Bu yapısal reformla birlikte yurt dışında verilen oylar ile yurt dışındaki vatandaşlarımızın gündemini ve önceliklerini TBMM’ye taşıyan vekiller seçilmesini sağlayacağız. Böylece yurt dışında verilen oyların Türkiye’de bölgelere dağıtılmasıyla oluşan ve Türkiye’de hakkaniyetli temsili zedeleyen durumu da ortadan kaldıracağız.

İkinci olarak, TBMM’de Yurt Dışı Vatandaşlar İhtisas Komisyonu kuracağız.

• Ülkemizdeki yasama faaliyetlerinde yurt dışındaki vatandaşlarımızın ihtiyaç ve beklentilerinin yeterli bir şekilde temsil edilmesi için TBMM’de özel bir ihtisas komisyonu kuracağız. Böylece yurt dışındaki vatandaşlarımızın meselelerini TBMM’nin devamlı gündemi yapacağız ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren yasal düzenlemelerin bütüncül bir bakış ile ele alınmasını sağlayacağız.

***

Eylem planımızın üçüncü ana başlığını “Yurt dışındaki gençlerimizin anavatanla bağlarını güçlendirmek” oluşturmaktadır.

Bu amaçla, profesyonel orduya geçerek bedelli askerliği kaldıracağız.

 • Toplumda adalet duygusunu zedeleyen zorunlu ve bedelli askerliğin bir arada uygulanmasını sona erdirerek profesyonel orduya geçeceğiz.

• Dövizle askerliğin yurt dışında yerleşik gençlerimizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından ayrılmalarına bir neden olmasını ortadan kaldırılacağız.

İkinci olarak ise gençlere pasaportu ücretsiz vereceğiz.

 • Yurt dışındaki gençlerimizin ülkemizle bağlarını korumaları adına, “İlk pasaportum” uygulaması ile 30 yaş altı gençlerden pasaport defter ve harç bedeli almayacağız.

• Gençlerin Türkiye’ye seyahatlerini destekleyecek özel programlar geliştireceğiz.

• Ülkemizdeki gençlerin yaz tatillerinde yurt dışı tecrübesi edinebilmeleri ve yurt dışı öğrenci değişim programlarına katılabilmeleri için kendilerine misafir olma imkanı sunmaları için diaspora ailelerimizi teşvik edeceğiz.

***

Değerli Konuklar,

Dördüncü ana başlığımız altındaki hedeflerle beraber amacımız, anavatana uzanan güçlü köprüler kurmak olacak.

Bu kapsamda ilk olarak, her yıl 10.000 genci özel programlarla Türkiye’ye getireceğiz.

 • Planlı ve kapsamlı değişim programları için “KÖPRÜ” Eğitim, Gençlik ve Kültür Platformunu oluşturacağız. KÖPRÜ’yü bu alandaki proje ve desteklerin çatı platformu olarak inşa edeceğiz.

• Yurt dışındaki gençlerin ülkemizle ilişkilerini güçlendirmek, daha fazla gencin Türkiye’nin tarih ve kültürünü tanımalarını sağlamak ve tecrübe paylaşımını artırmak üzere staj, eğitim, yaz kampı gibi hareketlilik programları başlatacağız.

İkinci olarak, Anavatan Gönüllülük Programı oluşturacağız.

• Sivil toplum, sanayi ve kamu kurumlarının ortaklığı ile yurt dışındaki gençlerimizin ülkemizde insani yardım, eğitim, sağlık, tarım vb. alanlarda gönüllü olarak katkı verecekleri “Anavatan Gönüllük Programı” oluşturacağız.

 • Yurt dışında yaşayan gençlerimizin yabancı dil, yüksek teknoloji, sosyal hizmet gibi alanlardaki tecrübesinden yararlanacağız.

Üçüncü olarak, ailelere özel “Sıla Bileti” uygulamasını başlatacağız.

• Bağların korunması ve yenilenmesi amacıyla anavatan ziyaretlerinde özellikle aile olarak yapılacak seyahatlerin teşviki için özel program oluşturacağız.

***

Kıymetli Misafirler,

Eylem planımızın beşinci ana başlığı Eğitim ve Kültür Programlarını desteklemek oluşturmaktadır.

Bu ana başlıkta ilk olarak, okulları ve kursları destekleyeceğiz.

• Eğitimde de başarılı bir diaspora için okula destek kurslarını artıracağız.

• Başarı örneklerini öne çıkararak başarıyı ödüllendireceğiz.

• Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın kendi imkanları ile kurduğu özel okulların çoğalmasını ve bu okullardaki anadil ve kültür eğitimlerinin desteklenmesini sağlayacağız.

• Diasporada kurulan okulların ülkemizin önde gelen okulları ile kardeş okul olmasını destekleyeceğiz ve misafir öğrenci değişimini teşvik edeceğiz.

İkinci olarak, üniversitelerde özel kontenjanlar ve burs programları oluşturacağız.

 • Türkiye’deki üniversitelere girmek isteyen ve yurt dışında eğitim alan vatandaşlarımıza özel bir kontenjan tahsis edeceğiz.

• Lisans ve lisansüstü düzeyde diasporadaki gençlerin, yabancı ülke vatandaşlarından daha avantajlı bir konumda kabulünü ve değerlendirilmelerini sağlayacağız.

• Türkçe öğretmenliği gibi belirli branşlarda eğitim alanlar için özel burs programları oluşturacağız.

Üçüncü olarak, diasporamız için liselerde özel kontenjanlar oluşturacağız.

• Ülkemizdeki liselere uluslararası kriterler getirerek Anadolu, Fen ve diğer tematik özel ve devlet liselerine yurt dışından gelmek isteyenler için özel kontenjanlar oluşturacağız.

• Liyakat esasına dayanan yerleştirme şartları ile başarılı öğrencilere Türkiye’deki iyi liselerde eğitimlerine devam etme şansı vereceğiz.

• Fazla kontenjan ile Türkiye’deki öğrencilerin haklarında herhangi bir azalmaya izin vermeyeceğiz.

Eylem planımız doğrultusunda atacağımız altıncı adım, yurt dışından alınan diplomalara hızlı denklik sağlamak olacak.

Öncelikle, denklik işlemlerini ve üniversite kabul süreçlerini kolaylaştıracağız.  

• Yurt dışında eğitim almış mezunların denklik işlemlerini kolaylaştıracağız.

• Uzun bekleme sürelerini ortadan kaldırılarak denklik sürelerinin kısaltılmasını sağlayacağız.

• Lisansüstü eğitime başvuru ve kabul süreçlerini kolaylaştıracağız.

Ardından, meslek diplomalarının karşılıklı tanınmasını sağlayacağız.

• Mesleki eğitimin denkliğini ve meslek diplomalarının Türkiye’de daha kolay tanınmasını sağlayacağız.

 • Türkiye’de alınmış mesleki eğitim ve diplomaların yurt dışında tanınması için girişimlerde bulunacağız.

***

Kıymetli Misafirler,

“Tatil Dönemlerindeki Sıkıntıları Gidermek” eylem planımızın yedinci ana başlığını oluşturuyor.

Öncelikle, gümrüklerde bekleme sürelerini en aza indireceğiz.

• Tatil dönemlerinde ülkemizi ziyaret sırasında gümrük kapılarında yaşanılan sorunları çözeceğiz.

• Gümrük işlemleri sırasında bekleme sürelerini en aza indirmek için gerekli tedbirleri alacağız.

İkinci olarak, diasporamızın Türkiye’de kullandıkları araçlarıyla ilgili sorunları gidereceğiz.

• Yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın Türkiye’ye getirerek kullandıkları özel araçlarının 2 yıl kalma süresi sonrasında tekrar yurt dışına çıkartma şartını 30 güne düşüreceğiz.

Üçüncü olarak, telefonların kayıt yaptırmadan kullanımını 180 güne çıkartacağız.

 • Yurt dışındaki vatandaşlarımız tarafından getirilen telefonların kayıt yaptırmadan kullanımını 180 güne çıkartacağız.

 • E-devlet üzerinden oluşturulacak kayıt sistemi ile diasporamızın anavatan ziyaretlerinde telefonlarını sorunsuz bir şekilde kullanmalarını sağlayacağız.

***

Eylem planımızın sekizinci ana başlığını “Sosyal güvenlik haklarını güçlendireceğiz.” oluşturmaktadır.

Bu kapsamda öncelikle, sosyal güvenlik sistemini iyileştireceğiz.

Yanlış politikalar sebebiyle son yıllarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

• Sosyal güvenlik alanında ikili anlaşmalardan kaynaklı hakların kullanımını kolaylaştıracağız.

• Anlaşmaları günümüz şartlarına uygun ve vatandaşlarımızın lehine olacak şekilde güncelleyeceğiz.

İkinci olarak, emeklilikte yaşanan haksızlıkları gidereceğiz.

 • Yurtdışı borçlanması yoluyla emeklilik şartlarını, diasporamızın ihtiyaçları ve sosyal güvenlik kapasitemiz çerçevesinde yeniden düzenleyerek uygulamadaki ayrımcılığı gidereceğiz. Böylece yurt dışından emekli olan vatandaşlarımızın tam zamanlı çalışma yasağını kaldıracağız.

Üçüncü olarak, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza özel bireysel emeklilik fonları oluşturacağız.

 • Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de emekli olabilmesi için özel bir Bireysel Emeklilik Sigortası programı oluşturacağız. Bu programa dâhil olanların Genel Sağlık Sistemine otomatik olarak dâhil olmalarını sağlayacağız. Böylece ülkemizin sağlık sisteminden daha hızlı ve doğrudan faydalanmalarını sağlayacağız.

Dördüncü olarak, yerel sivil toplumun ve Türkiye’nin yurt dışındaki kapasitesini artıracağız.

• Yurt dışında yaşayan insanlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda sosyal hizmet sunan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını destekleyeceğiz. Ülkemizin bu alandaki hizmetlerini güçlendireceğiz.

 • Kültürel kimlik ve değerlerine uygun çocuk koruma, yaşlı ve özellikle hasta bakım ve huzurevleri hususunda işbirliği sağlayacağız.

• Koruyucu ailelik kurumunu teşvik edeceğiz.

Bu başlıkta son olarak, sağlık hizmetlerinden faydalanmanın önündeki engelleri kaldırmayı amaçlıyoruz.

• Çifte vatandaşlık sahibi tüm vatandaşlarımızın Türkiye’de bulundukları süre içerisinde, yerleşik oldukları ülkenin sağlık sigortasından faydalanabilmesini sağlayacağız.

• Sağlık hizmetleri sunumunda muhatap ülkelerle ikili anlaşmalar çerçevesindeki koordinasyonu artırıp yıllık takibini yapacağız.

***

Değerli Konuklar,

Eylem planımızın dokuzuncu ana başlığını “Dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi yaşatacağız” oluşturmaktadır.

Bu amaçla öncelikle, diasporamızda Türkçemizin geleceğini garanti altına alacağız.

• Diasporamızın anadillerini korumaları ve geliştirmeleri için Türkçe eğitim desteklerini artıracağız. • Güncel ihtiyaçları, ülke ve bölge farklılıkları ile yaş gruplarını dikkate alan Türkçe anadil eğitimi müfredat ve materyallerini geliştireceğiz.

• Türkçe kitapları yaygınlaştıracak, eğitim, müfredat ve materyallere erişimi kolaylaştıracağız.

• Ayrıca, Türkçe eğitici kapasitesini güçlendirmek üzere üniversitelerde özel bölümler (Lisans Düzeyinde Çift Dilli Türkçe Öğretmenliği ve Okul Öncesi Çift Dilli Eğitici Lisans Programları ile Anadil Olarak Türkçe Öğretimi ve Çift Dillilik Yüksek Lisans Programı) açarak nitelikli insan kaynağının zenginleşmesini sağlayacağız.

 • Üniversite mezunu diaspora gençlerine yönelik hazırlanacak Türkçe eğitici yetiştirme programları ile bu alanda istihdam edilmelerini teşvik edeceğiz.

• Farklı kurumların gündeminde olan Türkçe eğitimi için Yunus Emre Vakfı’nın görevlerini diasporayı da içerecek şekilde güncelleyeceğiz. Anadil olarak Türkçe’nin öğretimi ile ilgili görev ve koordinasyonu bu vakfa vereceğiz.

• Yurt dışındaki üniversitelerde verilen Türkçe derslerini destekleyeceğiz.

İkinci olarak, eğitim ve kültür iş birliği anlaşmalarını yenileyeceğiz

 • Diasporamızın yoğun olarak yaşadığı ülkeler başta olmak üzere mevcut eğitim ve kültür iş birliği anlaşmalarını günümüz şartlarına uygun olarak yenileyeceğiz.

 • Anlaşma olmayan ülkelerle (Danimarka ve Avusturya gibi) de bu alanda anlaşmalar yapacağız.

Üçüncü olarak, diaspora kültür politikası oluşturacağız

 • Diasporamızın sahip olduğu kültür ve sanat kapasitesini geliştirmeye yönelik destekleri artıracağız. (Yunus Emre Enstitülerini bu hedefe uygun hale getireceğiz.)

• Diasporanın sözlü ve yazılı tarihini kayıt altına alarak göç arşivi oluşturacağız.

• Diaspora Göç Müzesi kuracağız.

• Farklı ülke ve bölgelerde yaşayan diasporamızın kendi aralarında iletişim ve etkileşimlerini artırmaya yönelik çalışmaları teşvik edeceğiz.

***

Değerli Misafirler,

Eylem planımızın onuncu ana başlığında “Irkçılık ve İslam Düşmanlığı ile Mücadele” etmeyi amaçlayan somut hedeflerimiz yer almaktadır.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları en büyük sorun ve tehlikelerden biri de ırkçılık ve İslam düşmanlığıdır. 23 Kasım 1992’de Mölnn’de, 29 Mayıs 1993’te Solingen’de yine yakın geçmişte Hanau’da yaşanan katliamların acısı yüreğimizde hala taze.

Irkçı saiklerle işlenen bu cinayetlerde kurban verdiğimiz vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Burada zikretmediğim daha pek çok katliam, ibadethanelerimize yönelik saldırı ve ırkçı saiklerle işlenen cinayet de yurt dışında yaşayan insanlarımızın karşı karşıya kaldığı ırkçılığın boyutlarını bizlere bir kez daha hatırlatıyor.

NSU Davalarında yaşanan süreçler ve cinayetlerin aydınlatılamaması, göçmen kökenli insanların ev bulmaktan tutun kariyer planlamasına kadar pek çok alanda zorluklarla karşı karşıya kalması ise kurumsal ırkçılığın boyutunu gözler önüne sermesi açısından ibretliktir.

Bu yüzden, öncelikle diasporamızın ayrımcılıkla mücadele kapasitesini güçlendireceğiz.

 • Diasporamızın maruz kaldığı ayrımcılık ve yabancı düşmanlığına karşı mücadelelerinde her daim yanlarında olacağız. Bu alanda kapasitenin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için sistematik ve sürekli destekler sağlayacağız.

 • Ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadelede nitelikli insan kaynağı oluşturmak için özel eğitim programları tasarlayıp bu alanda çalışacakların erişimine sunacağız. Kuruluşlar arasında iş birliğinin artırılması ve ortak mücadele kapasitelerinin geliştirilmesini destekleyeceğiz.

İkinci olarak, ırkçılık, İslam düşmanlığı ve ayrımcılıkla mücadeleyi güçlendireceğiz.

• Diasporamızın yaşadığı ülkelerde dini hakların kullanımında yaşanan ayrımcı uygulamalar ile dini mekânlarına yönelik saldırılarda önleyici tedbirler alınması için aktif bir şekilde mücadele edeceğiz.

• İslam düşmanlığının uluslararası anlaşma ve sözleşmelerde nefret suçları kapsamına alınması için çalışacağız.

• İslam düşmanlığı kapsamında İslam İşbirliği Teşkilatı ve üyelerinin etkin mekanizmalar kurması ve koordineli çalışılması için diplomatik girişimlerde bulunacağız.

• Ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı ile mücadelede nefret saldırılarının tespiti ile düzenli bir şekilde raporlanması ve kamuoyu ile paylaşılması sağlayacağız.

• Diasporamızın maruz kaldığı ayrımcı uygulamalar üzerine ve genel olarak yabancı ve İslam düşmanlığı konularındaki araştırmaları teşvik edeceğiz.

Üçüncü olarak ise diasporamızın yasal haklarının kullanımını sistematik olarak takip edeceğiz.

• Diasporamızın ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklı haklarını kullanma ve hak ihlallerinin giderilmesine yönelik çalışmalar yapacağız.

• Diasporamızın hukuki haklarının tespiti ve takibini amaçlayan araştırmaları destekleyeceğiz.

***

Kıymetli konuklar,

Eylem planımızın on birinci başlığı “Yatırım ve istihdam fırsatlarını artırmak”tır.

Bu amaçla öncelikle, diasporaya özel destek programları oluşturacağız.

• Diasporadaki vatandaşlarımıza özel olarak yatırım programları oluşturacağız.

• Yüksek teknoloji başta olmak üzere çeşitli alanlara yatırım yapmalarını teşvik edeceğiz.

• Yatırım programlarının Sayıştay’ın ve uluslararası denetim firmalarının denetimine açık ve şeffaf olmasını sağlayacağız.

• Türkiye’deki bir üniversite araştırma grubunu veya şirketi Avrupa Birliği’nin çok ortaklı ARGE projelerine dahil eden diaspora şirketlerimize ödül ve destek vereceğiz.

 İkinci olarak, diasporamıza avantajlı statüde yatırım imkânı sunacağız.

• Tasarruflarını Türkiye’deki reel piyasada veya finans piyasalarında değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza avantaj sağlayacağız.

Üçüncü olarak, diasporaya Türkiye’den ihracat desteği sağlayacağız.

• Türkiye’den bulundukları ülkelere ihracat yapan diaspora yatırımcılarına özel destek programı hazırlayacağız.

 • Ülkemizin ürünlerini yurt dışında pazarlayan vatandaşlarımıza teşvik desteği sağlayacağız.

***

Kıymetli Misafirler,

Eylem planımızın son ana başlığını “Yetişmiş İnsan Gücümüzü Türkiye İçin Seferber Etmek” oluşturmaktadır.

Bu kapsamda öncelikle, beyin göçünü Türkiye’ye döndüreceğiz.

• Türkiye’de başta yüksek teknoloji ve sağlık çalışanları olmak üzere ihtiyaç duyulan alanlardaki insan kaynağına katkı sağlamak üzere “Tersine beyin göçü” destekleri vereceğiz.

 • Yurt dışına gitmiş sağlık çalışanlarımız için “Yurda Dönüş” projesi başlatacağız.

• Diasporamızın Türkiye’deki üniversitelere ve kamu kurumlarına doğrudan bulundukları ülkeden katkı sağlayacağı programlar geliştireceğiz.

• Üniversiteleri dünya sıralamasında ilk 1000’de yer alan yurt dışındaki öğretim üyelerimizin, misafir öğretim üyesi olarak ülkemizdeki üniversitelerde çalışmaları için gerekli teşviki sağlayacağız.

• Ülkemizdeki öğretim üyelerinin diasporadaki üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri yanında misafir öğretim üyesi olması ve ortak proje yapması için ARGE fonları oluşturacağız.

• Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) fonu almış diaspora öğretim üyelerini ülkemizdeki bir üniversiteyi veya kurumu ev sahibi olarak seçmeleri halinde TÜBİTAK fonlarından ek fon sağlayacağız.

İkinci olarak, uluslararası düzeyde saygın bilim insanlarıyla çalışacağız.

 • Dünyada önde gelen bilim insanlarımızla yakın çalışarak fikir göçünün istikametini Türkiye yapacağız.

• Dünyada önde gelen isimlerden oluşan Bilim ve Teknoloji İstişare Kurulu kuracağız. Bu heyetin Türkiye’nin ‘takip değil sıçrama’ eksenli teknoloji politikasının belirlenmesi için önerilerde bulunmasını sağlayacağız.

Üçüncü olarak, teknoloji ve inovasyon bölgelerine elçi atayacağız.

• Teknoloji ve inovasyon bölgelerine “elçi” atayacağız. Elçilerin iki tarafın yetkinliklerini ve kapasitesini değerlendirerek iş birliğini artırmasını sağlayacağız.

 • Ülkemizde kurulan veya diasporamızın kurduğu teknoloji ve girişimcilik yapılanmalarında kamu üniversite-özel sektör iş birliğini geliştireceğiz.

Son olarak ise diasporadaki girişimcilerimizi kanatlandıracağız.

• Konsolosluklarımızın üniversitelerdeki öğrenci derneklerimiz, kurucusu diasporamızdan olan “start-uplar” ve şirketler ile iletişimini ve katkılarını geliştireceğiz.

• Ülke olarak katkı verdiğimiz ama geri dönüşünde yetersiz kaldığımız Avrupa Birliği ARGE fonlarını ülkemize çekmek için diasporamızdaki bilim adamlarını, mühendisleri ve girişimcileri teşvik edeceğiz.

***

Sayın Genel Başkanım,

Kıymetli Konuklar,

Aziz vatandaşlarımız,

Uzun bir emek ve çabanın ardından tamamladığımız Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planımızı özetlemeye çalıştım.

Bugün burada zikrettiğimiz pek çok hususun kapsamlı diaspora politikamızın yalnızca temellerini inşa ettiğini düşünüyoruz.

Göç, dinamik bir olgudur.

Yıllar içerisinde Türkiye’den yurt dışına yönelen göçün karakteri ve nedenleri de değişiklik gösterir.

Dolayısıyla yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçları ve sorunları da günden günde değişmekte ve çeşitlenmektedir.

Bu yüzden yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını güncel olarak takip edecek ve sorunların giderilmesi noktasında somut politika önerileri geliştirilecek mekanizmalar inşa edeceğiz.

Eylem planlarımızda bahsi geçen adımlar işte tam olarak bu mekanizmaları inşa etmek içindir.

Dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir insanın sorunlarını çözmek ve ona “Türkiye her zaman benimle” hissini yaşatmak için gerekli olan tüm adımları atacağız.

DEVA Partisi olarak gerçekleştireceğimiz pek çok reformun da temelini oluşturacak olan eylem planımızın ayrıntılarına partimizin internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

Eylem planının hazırlanma sürecinde benimle birlikte ter döken, emek harcayan kıymetli çalışma arkadaşlarıma, eylem planımızın hazırlanmasına katkı sunan değerli diaspora temsilcilerine ve akademisyenlere teşekkür ediyorum.

27 Nisan’da başlayacak yurt dışında oy kullanma işlemlerinde tüm vatandaşlarımızı vatandaşlık görevlerini yerine getirerek sandığa gitmeye davet ediyorum.

Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.