Söyleşi: 68. yıl dönümünde İnsan Hakları Günü [TPB Parlamento Dergisi]

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün kabulünün 68. yıl dönümü münasebetiyle TPB Parlamento dergisine bir röportaj verdi.

Ülkemiz ve dünya 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne nasıl giriyor?

Yanı başımızda devam eden Suriye iç savaşını, Irak’ta yıllardır süren açmazı, Arakan’da ve Doğu Türkistan’da devam eden sorunları, Filistin meselesini diğer yandan da Batı Avrupa’da kendisini her geçen gün giderek daha da güçlü bir şekilde gösteren ırkçı akımları, yükselen aşırı sağı düşündüğümüzde 10 Aralık’ın küresel bazdaki sorumluluklar açısından idrak edilmesi oldukça zor bir gün olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan Türkiye olarak da oldukça zor günlerin içerisinden geçiyoruz. Etrafımızda çökmüş devletler mutlak katliamdan kaçan milyonlara ülkemizi açmamız, onlarla imkanlarımızı paylaşmamız, Suriye ve Irak’tan ülkemize yönelen terör örgütleri, yine bölücü terör örgütü PKK’nın adeta her gün vatandaşlarımızın canına kastetmesi ve ülkemizde bunun üzerine oluşan toplumsal gerilimler… Bütün bunlara rağmen Türkiye, toplumun güvenliğini sağlarken aynı ölçüde özgürlükler konusundaki iddialarımızdan vazgeçmeme anlamında dünyaya örnek olacak bir çaba içerisinde. İçinde bulunduğumuz şartlar ve kamu güvenliği adına alınması zorunlu tedbirlere rağmen bu çabamızı sürdürmek durumundayız.
Bugün insan haklarıyla ilgili sorumluluklarımız oldukça büyük. Diğer yandan insan hakları söylemlerinin, içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde içi boş söylemler hâline getirilmesi, insan hakları ideallerinin tabiri caizse bir maymuncuk gibi görülerek siyasi çatışma unsuru olarak kullanılması aşılması gereken başka bir engel olarak önümüzde duruyor. Siyasiler, hatta uluslararası kurumlar tarafından dahi insan haklarının araçsallaştırıldığını; propaganda ve siyasi malzemeye dönüştürülebildiğini, böylece bu temel değerlerin içinin boşaltılarak tartışmaya açıldığını görüyoruz. İnsan haklarıyla ilgili tartışmanın politikleştirilmeden, mensubiyetler ötesinde, ilkesel bir zeminde sürdürülmesine ihtiyaç duyuyoruz. İnsan hakları ideallerinin her ulus ve devlet için her gün sınanan bir iddia olduğunu unutmamamız gerekir.

Söyleşinin tamamını okumak için lütfen tıklayınız.

Yeneroğlu: “Ein bisschen mehr Anerkennung wäre angebracht”

Das Verhältnis zwischen der Türkei und der EU ist frostig. Auch AKP-Politiker Mustafa Yeneroglu beklagt “antitürkische Stimmungsmache”. Europa bleibe zwar wichtigster Partner – müsse aber auch seine Pflichten erfüllen.

SPIEGEL ONLINE: Herr Yeneroglu, das Europaparlament in Straßburg hat sich für den vorläufigen Abbruch der EU-Beitrittsverhandlungen mit der Türkei ausgesprochen. Welche Konsequenzen zieht die türkische Regierung aus dieser Entscheidung?

Mustafa Yeneroglu: Für uns kam diese Resolution nicht überraschend. Sie ist das Ergebnis einer beispiellosen antitürkischen Stimmungsmache insbesondere in den europäischen Medien. Das Europaparlament betreibt Symbolpolitik. Ich gehe davon aus, dass sich Rat und Kommission der EU davon nicht beeindrucken lassen.

Zum weiterlesen: http://www.spiegel.de/politik/ausland/tuerkei-ankara-haelt-am-ziel-des-eu-beitritts-fest-a-1123486.html

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Kararının Arkasında Yatan Sebepler [Gerçek Hayat Söyleşi]

Gerçek Hayat’tan Emeti Saruhan ile bir söyleşi gerçekleştiren TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyon Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin geçici olarak dondurulmasına yönelik teklifi oy çokluğuyla kabul etmesinin ardından Türkiye – Avrupa Birliği ilişkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SÖYLEŞİYİ OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ.

AP kararının ardından Türkiye – Avrupa Birliği ilişkileri [Star Gazetesi]

Star gazetesinden Fadime Özkan ile bir söyleşi gerçekleştiren TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyon Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin geçici olarak dondurulmasına yönelik teklifi oy çokluğuyla kabul etmesinin ardından Türkiye – Avrupa Birliği ilişkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Perşembe günü Avrupa Parlamentosunda Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici süre dondurmayı tavsiye eden tasarı 37’ye karşı 479 oyla kabul edildi. 107 üye ise çekimser kaldı. AP’nin üyelik müzakerelerini sonlandırma veya dondurma yetkisi yok ama AB Konseyi ve üye ülke yönetimlerine bir tür tavsiyede bulunuyor ve durum o ki Avrupa Parlamentosu’nun kafası karışık falan değil. Türkiye’yi istemiyorlar. Öyle mi?

AB içerisinde Türkiye’yi hiçbir zaman görmek istemeyenler elbette var. Ayrıca üyelik müzakerelerinin başından beri oldukça kırılgan bir zemin üzerinde sürdürüldüğünü unutmamak gerek. Bu sürecin önünü açan Almanya’daki Schröder iktidarından kısa bir süre sonra, yani henüz 2005 yılında Merkel iktidarının imtiyazlı ortaklıkta ısrar etmiş olmasını göz ardı etmemeliyiz. Bu dönemde Avrupa liderleri tarihi bir fırsat kaçırdı. Ben Merkel’in o dönemde de bunun farkında olduğunu, fakat parti için muhalefete gücü yetmediğini düşünüyorum. Yani Türkiye’nin AB’ye üyeliği müzakerelerinde tüm taraflar başından beri zorlu bir sürecin içindeydiler. Diğer tarafta bugün 479 parlamenter üyelik müzakelerinin geçici olarak durdurulmasını talep ederken unutmayalım ki Aralık 2004’te 407 üye de Avrupa Parlamentosunda üzerinde Türkiye ve AB bayrağının olduğu ‘Evet’ pankartını kaldırıyordu. “Türkiye’nin üyeliğini zaten hiç istemiyorlardı.” diyerek tepkisel bir tutum da takınabiliriz, “Geçmişte neden kabul ettiler de bugün bu manzarayla karşı karşıyayız?” diye de sorgulayabiliriz. Her iki yaklaşım için de fazlasıyla gerekçe öne sürülebilir.

RÖPORTAJIN DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ.

SÖYLEŞİNİN KÜPÜR HALİ İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ.

Hürriyet Söyleşi: Türkiye-Almanya ilişkileri ve Türkiye Avrupa’dan uzaklaşıyor iddiaları

Çeşitli temaslarda bulunmak için Berlin’de bulunan TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Hürriyet Almanya muhabiri Celal Özkan ile bir söyleşi gerçekleştirdi ve Türkiye’ye uyum, Türkiye-Almanya ilişkileri, Türkiye Avrupa’dan uzaklaşıyor iddiaları üzerine ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu.

* Gergin bir dönemden geçen Türkiye Almanya ilişkilerinin geleceğini, nasıl görüyorsunuz?

Türkiye Almanya ilişkilerinde özellikle son yıllarda bu ilişkilerin olumlu seyretmesinin önünde çok negatif etkenler ön plana çıktı. Sol Parti bugün PKK ile açık ittifak içerisinde. Yeşiller PKK’ya yakın olan unsurlarla çok yakın ilişkiler içerisinde. Bunlar Almanya’nın milli menfaatlerinin önüne geçerek, Türk Alman ilişkilerini belirleyebilecek, yönlendirebilecek bir potansiyele sahip.

* Ama buna Türkiye’deki gelişmeler fırsat sunmuyor mu?

Tabii, dilimiz çok hissi. Türkiye’de dil maalesef çok tepkisel olabiliyor. Oysa çok daha soğukkanlı ve teknik bir dil kullanmalıyız… Avrupai bakış açısının kavranması konusunda Türkiye’de eksiklikler olduğu bir gerçek. Avrupa’nın Türkiye’yle ilgili eleştirilerinin bir boyutu itibariyle Avrupalıların düşünce mantığını daha iyi kavramak gerekiyor. Ama diğer tarafta Avrupa’da Türkiye’yle ilgili yayınlar da bunu destekliyor.

* Avrupa, Türkiye nereye gidiyor sorusunu tartışıyor. Rusya ve Çin’e yöneliyor tartışmaları var. Türkiye Avrupa’dan uzaklaşıyor mu?

Ben AB’nin önümüzdeki bir yıl içerisinde çok ciddi kriz ve sorunlarla karşı karşıya kalacağını görüyorum. 2017 yılı içerisinde de Türkiye’ye yönelik somut perspektifin oluşturulamayacağı kanaatindeyim. Burada Türkiye ile sorunlar ön plana çıkartılıyor ama şu anda Avrupa da geldiği nokta itibarıyla Türkiye’yi ya da yeni üyeleri kaldırabilecek bir durumda değil. Terör bitmeden Türkiye’yi normal şartlara kavuşturmak mümkün olmayacağı gerçeğini de dikkate alarak, terörün bitirilmesi noktasında olağanüstü halin şartlarından istifade ederek en kısa zamanda tekrar Türkiye’nin AB’deki taleplerinin mücadelesini vermesi gerektiğini düşünüyorum. Normal üyelik olmasa bile bundan bağımsız bir biçimde Avrupa’nın temel kıstaslarının Türkiye’de de geçerli kılınması noktasında mücadelemizi sürdürmemiz gerekir.

Röportajın tamamı için lütfen tıklayınız.

PKK desteği Almanya’nın iç istihbarat raporlarında

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, PKK’yı terör örgütü olarak kabul eden ancak PKK’nın eylemlerine izin veren ülkelerin tutumundan rahatsızlık duyduğunu belirtti.

Özellikle Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa, Avusturya gibi ülkelerde PKK’nın çok rahat hareket edebildiğini, istedikleri şekilde propaganda yapabildiklerini anlatan Yeneroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“PKK, Almanya ve Avrupa ülkelerinde, kağıt üzerinde terör örgütleri listesinde yer alıyor ama işin gerçeği böyle değil. Almanya’nın iç istihbarat raporları elimizde, bu raporlarda, PKK terör örgütünün Almanya’da istediği gibi terör eylemleri için militan topladığı, Türkiye’ye ve Kuzey Irak’a bunları getirdiği, istediği gibi haraç, bağış topladığı açık bir şekilde yazıyor. PKK terör örgütü yayımladığı günlük gazete aracılığıyla propaganda faaliyetlerini sürdürüyor. Almanya samimiyse, kendi istihbarat raporlarını okusun, PKK’nın yasaklı bir terör örgütü olmadığını, fiili olarak çok rahat hareket edebildiğini hatta neredeyse, kamu yararına çalışma statüsüne sahip dernek konumunda faaliyetlerini sürdürebildiğini görecektir. Türkiye’de her gün insanlar katledilirken, terör örgütü ülkemizde kanlı eylemlerini sürdürürken, aynı terör örgütünün mensupları Almanya’da kutsanamaz.”

Röportajın devamını okumak için tıklayınız: ‘PKK desteği Almanya’nın iç istihbarat raporlarında’

AB Üzerine Düşeni Yapmıyor

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, sığınmacılara yönelik tutumu nedeniyle Macaristan’a tepki gösterdi: “Macaristan’ın sığınmacılara yönelik izlediği politikayla ilgili AB üzerine düşeni yapmıyor.”

Avrupa’nın sığınmacılara yönelik tavrını Sputnik’e değerlendiren TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Partili Mustafa Yeneroğlu, “Macaristan’daki ‘sığınmacı referandumu’ yetersiz katılımdan ötürü iptal oldu. Özellikle de Macaristan’da. Gerçekten oraya gelen mültecilerin çoğu yerde can güvenlikleri yok. Kaldıkları yerler insani şartların en asgarisine uymuyor. Aynı zamanda bunu da Macaristan yetkili makamları bir nevi teşvik ediyor. Bu sadece bizim tarafımızdan dile getirilen bir husus değil. Macaristan ile ilgili bağımsız insan hakları kuruluşları da bu ciddi sorunları, bu insanı tutumları dile getirmektedir. Bununla ilgili AB bize göre üzerine düşeni yapmıyor. Kendi üyesiyle ilgili bu konularla ilgili çok daha kararlı, üzerine giden bir tutum içerisinde olması gerekirken Macaristan’ın da altından kalkamayacağını düşünerek ki, Macaristan mülteci sorunun altından kalkamıyor, kalkamamasının sebebi de ideolojik, yani sadece fiili durumla ilgili değil. Aslında halk bu konularla ilgili hükümet gibi düşünmediğini referandumda da ortaya koydu, sandığa gitmeyerek ortaya koyduğu tutumla da çok net gösterdi. Fakat Macaristan’da hükümetin, sığınmacılar Macaristan rotasını kullanmasınlar diye özellikle Macaristan’da gayri insani tutumlar ve mültecilere yönelik insan haklarını hiçe sayan tutumların kamuoyunda duyulması noktasında hiç rahatsız değil. Tam tersi bunların özellikle duyulmasını, demek ki istiyorlar ki, Macaristan’a insanlar gitmesin. Bu da kabul edilebilecek bir durum değil.” dedi.

Söyleşinin devamı için: http://sptnkne.ws/cuky

Yaşananların yüzde biri Avrupa’da olsa reaksiyonları totaliter olurdu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın yüzde biri Avrupa ülkelerinin herhangi birisinde olsaydı, Avrupa ülkelerinin reaksiyonu, totaliter bir reaksiyon olurdu. O devletlerin tamamı totaliter devletlere dönüşürdü.” dedi.

Yeneroğlu, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı değerlendirmede, Almanya’da 2015 yılında emniyet güçlerinin halka yönelik şiddetinin sayısının 2 bin 300’ün üzerinde olduğunu, tahkikat başlatılanların sayısının 53’ü, yargılamaların ise 3-5’i geçmediğini, insan hakları ideallerinin şu veya bu ülkeyi temsil etmediğini, tanımlamadığını, her ülke için her gün sınanan değerler olduğunu, devamlı Türkiye’ye ders vereceğim edasıyla bu meselelerin gündeme getirilmesinin hiçbir karşılığının olmadığını bildirdi.

Röportajın devamı için lütfen tıklayınız: http://aa.com.tr/tr/politika/yeneroglu-yasananlarin-yuzde-biri-avrupada-olsa-reaksiyonlari-totaliter-olurdu/643363

Türkiye’nin Terörü Desteklediği İddiasının Tutarsızlığı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Almanya devlet televizyon kanallarından ARD tarafından yapılan haberde, Almanya Federal İstihbarat Servisi’nin bir raporuna atıfla yer alan iddiaları Deutschlandfunk’a değerlendirdi.

Haberde, Federal Hükûmet’in Türkiye’yi “İslamcıların eylem platformu” olarak nitelediği iddiaları yer alıyordu.

Yeneroğlu Türkiye’nin terör örgütü DAEŞ’le hiçbir zaman beraber olmadığını, hatta diğer ülkeler sadece bu örgüt hakkında konuşurken Türkiye’nin yıllardan beri bunlarla mücadele ettiğini vurguladı. Türkiye’nin terörizmle mücadelede destek beklediğine de dikkat çekti.

Türkiye’nin bölgede barışı sağlamak için bütün aktörlerle çok kapsamlı diyaloglar gerçekleştirdiğinin altını çizen Yeneroğlu; Suriye, Mısır veya Gazze ile olan ilişkilerin Ankara tarafından İsrail’le olan ilişkilerle çelişkili olarak görülmediğini belirtti.

Yeneroğlu Federal Hükûmet’in gizli olarak deklare ettiği dokümanın, bu soru önergesinin arkasında olan kişiler tarafından kamuoyuna sızdırılacağını hesap etmiş olması gerektiğini de vurguladı.

RÖPORTAJIN TAMAMI:

Tobias Armbrüster: Almanya-Türkiye ilişkilerinde yeni bir çatırdama söz konusu. Özellikle de bu hafta Federal Hükûmet’in Türkiye’yi “İslamcıların eylem platformu” olarak itham etmesinden sonra. Federal İçişleri Bakanlığı’na göre bunun kamuoyuna sızması hatadan kaynaklanan bir durum. Ankara Hükûmeti ise öfkeli ve bunu Türkiye’yi yıpratma amaçlı bir başka hamle olarak değerlendiriyor. Zararın boyutu nedir? Bunu konuşacağız. AK Parti Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Ankara’da telefon hattımızda. Günaydın.

Mustafa Yeneroğlu: Merhaba, günaydın!

Armbrüster: Sayın Yeneroğlu, “AK Parti İslamcıları destekliyor”. Bu haber birilerini şaşırtabilir mi?

Yeneroğlu: Her şeyden önce, Türkiye’ye bakıştaki paradigma değiştiğinde algıların ve gelişmelerin nasıl da dönüştüğünü görmek oldukça enteresan. Yalnızca geçtiğimiz haftaya bakmanız yeterli. Hakikatte olup bitene bakacak olursak, Türkiye’nin Orta Doğu’da etkin konumda bulunan aktörlerle yürüttüğü çok yönlü müzakerelerden kısa süre öncesine kadar nasıl da övgüyle bahsedildiğini görüyoruz. Türkiye bölgedeki bütün yasal yapılarla bölgenin demokratikleşmesi ve barışın sağlanması için çok kapsamlı bir diyalog içerisinde bulunmuştur. Aynı zamanda AB ve Almanya’dan giden maddi desteğin yanında acil yardıma muhtaç Gazze halkının ve Mısır’daki kanlı darbenin mağdurlarının yanında yer almış, son günlerdeki gelişmelerden de anlaşılacağı üzere bütün bunları İsrail’le ilişkilerin normalleşmesine ters hareketler olarak değerlendirmemiştir. Türkiye Suriye’de yaşananlara kulaklarını tıkamamış, diğer ülkeler bu savaştan mağdur olan insanları nasıl kendilerinden uzak tutacaklarının yollarını ararken milyonlarca insanı ülkeye kabul etmiştir.

“TÜRKİYE DAEŞ’LE YILLARDIR EN SERT ŞEKİLDE MÜCADELE ETMEKTEDİR.”

Armbrüster: Peki bu yüzden mi bugün DAEŞ ile beraber çalışmak gerekliydi?

Yeneroğlu: Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Türkiye’nin DAEŞ ile herhangi bir şekilde ortak çalıştığı iddiası hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. Tam aksine, Türkiye yıllardan beri DAEŞ ile en sert şekilde mücadele etmektedir. Diğerlerinin mücadelesi ise sözde kalmaktadır.

Armbrüster: Yani Türk Hükümeti ile DAEŞ arasında hiçbir şekilde iş birliği olmadı mı? Görmezlikten gelme, İslamcılara yardımcı olma gibi şeyler?

Yeneroğlu: Tabii ki olmadı. Bugün ortada dolaşan bu haberler bir algı oluşturma süreciyle ve belli bir noktaya odaklanmakla açıklanabilir. Anlatılanların hakikatle hiçbir şekilde uzaktan yakından alakası yok. Hâlbuki daha da sağlam argümanlarla Almanya’nın PKK, YPG ve KPT gibi terörist örgütlere eylemlerini gerçekleştirebilmek adına platform sunduğunu iddia etmek mümkün. Bence bilhassa Federal Hükûmet içerisindeki ilgililerin de zaten gergin olan ilişkileri daha da germemesi uygun olacaktır; hele ki PKK sempatizanları Alman Parlamentosu’nda koruyucu destek sağlarken. Sözde gizli dosyaların ortalarda dolaşması konusuna hiç değinmeye bile gerek yok.

Armbrüster: PKK Almanya’da terörist bir örgüt olarak kabul ediliyor, Hamas aynı şekilde. Buna rağmen AKP Hamas’ı destekliyor.

Yeneroğlu: AK Parti Hamas’ın Filistinlileri temsil eden seçilmiş meşru yasal kanadına, aynen Almanya’nın, AB’nin yaptığı gibi Gazze’de acil yardıma muhtaç insanlara altyapı hizmetlerinin sunulması noktasında finansal destekte bulunmuştur. Bu altyapılar maalesef İsrail tarafından sürekli olarak tahrip edilmiş ve bunun sonucunda da daha fazla mülteci, daha fazla kriz ve tabii ki daha fazla terörizm ortaya çıkmıştır.

Armbrüster:
Sayın Yeneroğlu, bu Hamas’ın Orta Doğu’da terörü destekleyen bir örgüt olmadığı anlamına mı geliyor?

Yeneroğlu: Hamas’ın terörist eylemlerde bulunan bir kanadı da mevcuttur ve bu kesim Türkiye tarafından hiçbir şekilde desteklenmemiştir.

Armbrüster: Ama bunu nasıl ayırt edebilirsiniz ki?

Yeneroğlu: Soruyu bir de şu şekilde soralım: Bir tarafta PKK’nın terörist eylemleri, bir tarafta da Alman Parlamentosu önünde ve bütün büyük şehirlerde PKK’nın bütün yapılanmalarıyla Türkiye’de yürüttükleri terörün propagandasını yapması. Bu ikisini nasıl birbirinden ayırt edebilirsiniz?

Armbrüster: Sayın Yeneroğlu, bunu Federal İçişleri Bakanı’na soracağım. Eğer ona mikrofon uzatma imkânım olursa emin olun ki bunu soracağım. Ama ben size Hamas’ı soruyorum. Hamas’ın terörist kısmı ile sizin bahsettiğiniz sivil kısmını nasıl birbirinden ayırt ediyorsunuz.

Yeneroğlu: AB nasıl ayırt ediyorsa biz de öyle ediyoruz. AB, Gazze’deki insanların yaşanan felaketlerden dolayı daha da çaresiz hâle gelerek İsrail tarafında sivillerin ölümüne yol açacak terör eylemlerine meyletmemeleri için Gazze’deki duruma yüz milyonlarca avroluk destekte bulunuyor.

“İLİŞKİLERİ DAHA DA KÖTÜLEŞTİRMEMEK ALMAN TARAFININ SORUMLULUĞUNDA.”

Armbrüster: Federal İçişleri Bakanı son günlerde bu dokümanla ilgili olarak yaşananların çok da kötü olmadığını ifade etti. Bu dokümanda yazılanları Türkiye’deki gerçeklerin bir özeti olarak değerlendirdi. Bu ifade hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yeneroğlu: İlişkileri daha da kötüleştirmemek adına daha bariz adımlar atma sorumluluğu Almanya tarafındadır. Zira teröre destek verme ithamı öylece kenara bırakılacak bir husus değildir. Türkiye birçok cephede uluslararası teröre karşı mücadelesini sürdürmektedir ve müttefiklerinden haklı olarak bu zorlu mücadelede destek beklemektedir. Fakat tam aksine, her geçen gün bu tarz gereksiz kışkırtmalarla ilişkiler akamete uğratılmaktadır. Burada çok önemli bir husus daha vardır; Federal Hükümet’in bu cevabı Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen’in soru önergesine karşı formüle etmiş olması çok rahatsız edicidir. Burada bu bilgilerin medyaya iletileceğinin en azından öngörülebilmesi gerekirdi. Çünkü herkesin bildiği üzere Sevim Dağdelen diğer bazı milletvekilleri gibi yasaklı terör örgütü PKK’nın çıkarları için hareket etmekte ve Türkiye ile Almanya arasında iyi ilişkilerin olmaması adına elinden geleni yapmaktadır.

Armbrüster: Sayın Dağdelen Alman Parlamentosu’nda seçilmiş bir milletvekili olarak görev yapmaktadır ve hangi partiden gelirse gelsin, Federal Hükûmet soru önergelerini normal olarak cevaplamaktadır.

Yeneroğlu: Evet, ama ikimiz de bu bilgilerin gizli olduğunu biliyoruz. Ayrıca PKK aktivistlerinin PR çalışmalarıyla Alman dış politikasına yön verebiliyor olduğunu görmek oldukça endişe vericidir. Siz bunda bir sorun görmüyorsanız, bir şey demiyorum.

“SORU ÖNERGESİNİN ARKASINDA OLAN KİŞİLERİN PLANLI BİR EYLEMİ”

Armbrüster: Yani bunun Federal Hükümet’in planlı bir eylemi mi olduğunu düşünüyorsunuz?

Yeneroğlu: Hayır, Federal Hükümet’in değil ama soru önergesinin arkasında olan kişilerin planlı bir eylemidir bu.

Armbrüster:
Sayın Yeneroğlu, ben şimdi bu dokümanda yer alan DAEŞ ile iş birliği yapıldığı ithamına gelmek istiyorum. Ben bu konuyu…

Yeneroğlu: Bu dokümanda öyle bir şey yazmıyor.

Armbrüster: Müsaade edin. Ben bu konuyu dış basından da takip ediyorum. Bu yayın organlarında uzmanlara DAEŞ ile Türkiye hakkında soru sorulduğunda sürekli olarak tekrarlanan, Türkiye’nin geçmiş yıllarda, özellikle de DAEŞ’in ilk yıllarında bu terör örgütünü aktif ve pasif olarak desteklediğinin çok açık olduğu. Ama siz diyorsunuz ki bu iş birliği hiçbir zaman gerçekleşmedi. Bu sizin inandırıcılığınızı zedelemiyor mu?

Yeneroğlu: Uzmanlar Türkiye’nin DAEŞ’i desteklediğini söylemiyorlar. Uzmanların söylediği şu: Türkiye Suriye’deki muhaliflerin oluşturduğu ittifakı destekledi ve bu ittifakta o zamanlar DAEŞ’in bazı kolları bulunmaktaydı, daha doğrusu bunlar daha sonraları DAEŞ’e dönüştüler. Bu ikisi arasında büyük bir fark var. Ayrıca bu kanlı diktatöre karşı muhaliflerin desteklendiği o zamanlarda Türkiye uluslararası toplum ile beraber hareket etti, AB ve ABD ile birlikte bu ittifakı destekledi.

Armbrüster: Yani DAEŞ militanlarının Türkiye üzerinden Türk resmî makamlarının bilgisi dâhilinde Suriye’ye geçiş yaptıklarını söyleyen raporların yanlış olduğunu mu iddia ediyorsunuz?

Yeneroğlu: Bunlar yanlış değil, kısmen doğru. Bunlar en az bu militanların Almanya’dan, Fransa’dan ve diğer Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye gelip Suriye’ye geçiş yaptıkları kadar doğru.

Armbrüster: Ama Türkiye’nin burada hiçbir suçu yok.

Yeneroğlu: Almanya ne kadar suçluysa, Fransa ne kadar suçsuzsa Türkiye de o kadar.

Armbrüster: Deutschlandfunk radyosunda AK Parti Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Ankara’dan konuğumuz oldu. Görüşme için teşekkür ederiz!

Yeneroğlu: Teşekkürler.

Batı Darbe Karşısında Sınıfta Kaldı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 15 Temmuz darbe girişimi ve Batı’nın bu konudaki tavrı üzerine Hayat Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunulurken neredeydiniz? İlk tepkiniz ne oldu?
O gece alçak uçuş yapan savaş uçaklarını gördüğümde başlarda bunun eğitim uçuşu olduğunu düşünmüştüm ancak Boğaz Köprüsü‘nün bir tarafının kapatıldığı haberleri üzerine olağanüstü bir durum olduğunu anladım. Hemen akabinde gerçekleştirdiğim telefon görüşmelerinin ardından yaşananların bir darbe kalkışması olduğunu öğrendim. O andaki ilk düşüncem demokrasi, özgürlük ve direnişin sembolü olan meclise gitmek oldu. Ana muhalefet partisi CHP ve Milliyetçi Hareket Partisi’nden çok sayıda vekille birlikte mecliste toplandık.

Darbe girişimine karşı halkın ortaya koyduğu demokratik tepkiyi nasıl buluyorsunuz?
Türkiye tarihindeki en haince terör kalkışmalarından biri olan askeri darbe girişiminin o gece sokağa çıkan sivil halk tarafından engellenmiş olması, hafızalara kazınması gereken bir hadisedir. 15 Temmuz gecesi Türkiye halkı milli iradeye ve seçilmiş meşru hükümete destek için sokaklara dökülmüş, yaşanan kirli müdahale karşısında kendilerini siper etmiştir. Milletimiz demokrasi tarihimizde görülmemiş bir sivil mücadele, fedakârlık ve adanmışlıkla kanlı darbe girişimine karşı koymuştur. 15 Temmuz’u sıradan sıcak bir yaz gecesi olmaktan çıkaran bu şanlı direniş, Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.

Devamı için lütfen tıklayınız: https://www.mustafayeneroglu.com/wp-content/uploads/2016/08/hayat_online_agustos.pdf