“Selçuk’ta ‘Türkiye Açısından Göç Ve Diaspora’ Konulu Konferans Gerçekleştirildi” [Milliyet Gazetesi]

AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Selçuk Üniversitesi Turizm Fakültesi ile Selçuk Üniversitesi Göç ve Diaspora Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Türkiye Açısından Göç ve Diaspora” konulu konferansa katıldı. Yeneroğlu, göç konusunun küresel çapta dikkate alındığında Türkiye’de üzerinde durulması gereken başlıca konulardan biri olduğuna dikkat çekerek “BM’nin verilerine göre bugün dünyada 250 milyon civarında göçmen bulunmaktadır. Yine dünyadaki göçmen sayısı bugün itibarıyla da bundan 15 20 yıl öncesiyle mukayese ettiğimiz taktirde adeta yarı yarıya artmıştır. Bu göçmenlerin büyük bir ekseriyeti bugün itibarıyla 85 milyonu aşan bir kesimi Avrupa’da, 54 milyonu da Kuzey Amerika’da yaşamaktadır. Tabi özellikle göçmenlerin gelişmiş ülkelere gidip oradaki müreffeh hayattan faydalanma noktasındaki çabalarında yine göç olgusunda doğal bir olgu olarak değerlendirmek gerekiyor.” dedi.

Haberin tamamına ulaşmak için lütfen tıklayınız.

“Avrupalı Türkler rahat olsun” [Hürriyet Avrupa Gazetesi]

AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından geliştirilen Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesine dair Hürriyet Avrupa Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu. Yeneroğlu, Türkiye dahil 115 ülkenin imzaladığı sözleşmenin Avrupalı Türklerin yasal menfaatleri açısından olumsuz sonuçlar doğuracağına ilişkin endişelerin yersiz olduğunu ifade etti.

“AVRUPALI TÜRKLER RAHAT OLSUN”

OECD’nin içeriğini belirlediği Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi. Türkiye dahil 115 ülke imzaladığı sözleşmenin Avrupalı Türkler açısından olumsuz sonuçlar doğuracağına ilişkin endişelerin yersiz olduğunu belirten AK Parti İstanbul milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Hürriyet’e şu açıklamayı yaptı:

“Finansal hesaplar, mevduat hesapları ve saklama hesaplarıyla ilgili dönem sonu bakiyenin bildiriminin yanında faiz ve temettü gelirleri ile kısıtlı bilgi paylaşımı olacak. Ancak ilgili kişi örneğin, faiz ve temettü geliri sebebiyle yaşadığı ülkede vergiye tabi ise Türkiye’de ödediği vergi ile mahsuplaşma imkanı da var.

Sözleşme Türkiye’de mukim olmayan kişi ve kurumların mali hesaplarına ilişkin bilgilerin karşılıklı paylaşımını öngörüyor. Burada vatandaşlıktan ziyade ikamet dikkate alınıyor. Bilgi paylaşımının hangi ülkelerle ve nasıl yapılacağı henüz netleşmiş değil. Her iki husus için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor. Bakanlar Kurulu karar verdikten sonra da geriye değil, ileriye dönük bir süreç işleyecektir.”

BAKANLIK BİLDİRECEK

“Türkiye’deki banka ve sigorta şirketi gibi finansal kuruluşlar Türkiye’de mukim olmayan yerli veya yabancı kişi ve kurumların mali hesaplarına ilişkin bilgileri Gelir İdaresi Başkanlığı’na, Maliye Bakanlığı da diğer ülkelerin mali otoritelerine bildirecek. Bu arada anlaşmanın yürürlüğe gireceği tarihten öncesine, yani 1 Temmuz 2017 öncesine dair bir bildirim zaten mümkün değildir. Teknik olarak da hazırlıklar bakımından en erken 2019 öncesi ve geriye dönük bir bildirime ihtimal vermiyorum.

Nasıl ki bilgiler Türkiye’den aktarılıyorsa, diğer ülkelerden de Türkiye’ye aynı yöntemle ulaştırılacak. Dolayısıyla tek taraflı bir bilgi paylaşımı söz konusu değil.”

DAHA KARAR VERİLMEDİ

“Bilgilerin nasıl paylaşılacağı ve hangi ülkelerle hangi tarih itibarıyla paylaşılacağı henüz karara bağlanmış değil. Ancak yurt dışındaki vatandaşlarımız bilsinler ki; yasal menfaatlerinin korunması konusunda gereken hassasiyet gösterilmektedir. Türkiye’deki finans kuruluşları, yani teknik ifadeyle saklama kuruluşları, mevduat kuruluşları, yatırım kurumları ve sigorta şirketleri Maliye Bakanlığı ile bilgileri paylaşacak. Yerli finansal kuruluşlarla birlikte yabancı finansal kuruluşların Türkiye’deki şubeleri de bildirim yapmakla mükellef olacaklar. Ancak yurt dışına tüm bilgiler Maliye Bakanlığımız üzerinden çıkacak.”

TÜRKİYE ÇEKİNCE KOYDU

“Türkiye, bu sözleşmeye taraf olurken koyduğu çekincelerle sözleşmenin Türkiye açısından kapsayacağı vergileri gelir, kurumlar ve katma değer vergileri ile sınırlı tutmuştur. Bu sebeple bildirim sadece finansal hesaplara yönelik olacaktır. Gayrimenkul ve emeklilik gibi konularda da bildirim yapılmayacak. Bu çekinceler, yurt dışındaki vatandaşlarımızın menfaatlerinin dikkate alındığını göstermektedir. Anlaşma, bilgisi paylaşılacak kişilerle ilgili ikamet yerini baz alıyor. Yani Fransa’da yerleşik bir Türk vatandaşının, Türkiye’de şayet varsa, örneğin banka hesabındaki bilgilerinin paylaşılmasını ön görüyor. Aynı şekilde mütekabiliyet esası doğrultusunda Türkiye’de yerleşik bir Fransız ile ilgili de Türkiye’nin Fransa’dan bilgi talep etme hakkı bulunuyor. Bu arada banka kayıtlarında Türkiye’de ikameti görünen bir kişinin banka bilgilerinin paylaşımının söz konusu olmadığını da söylemek isterim. Bu noktada ayrıca tüm vatandaşlarımıza ilgili uzmanlardan konunun detaylarıyla ilgili bilgi almalarını tavsiye ederim.”

Haberin linki için lütfen tıklayınız.

Gazete kupürü için lütfen tıklayınız.

“NSU cinayetleri eşsiz ihmaller zinciridir” [Sabah Avrupa]

Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresinin kendi kendini ifşa etmesinin, başka bir deyişle ortaya çıkmasının üzerinden tam 6 yıl geçti. Geride ise yanıt bulmayan çok sayıda soru ve ihmaller zinciri kaldı.

İstanbul Milletvekili, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, ihmalleri ve açıkta kalan sorular hakkında değerlendirmede bulundu. Münih’te 4.5 yıldır devam eden davada sona yaklaşılmış gibi görünse de NSU cinayetlerinin ardındaki sır perdesi henüz aydınlatılamadı. Yeneroğlu, “NSU cinayetleri eşsiz ihmaller zinciridir” dedi.

ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK GEZDİLER

“NSU terör örgütünün elini kolunu sallayarak işleyebildiği bu elim cinayetler, Almanya tarihinde eşine rastlanmayan ilgisizliği, ihmalkârlığı ve ayıplarıyla skandallar zinciri olarak tarihe geçmiştir” değerlendirmesi yapan Yeneroğlu, “Zira cinayetlerin failleri olarak yıllarca kurbanların yakınlarından şüphelenilmiş, aileler suçlu muamelesi görerek töhmet altında bırakılmış, cinayetlerdeki ırkçı boyut ise hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Cinayetler mafya, uyuşturucu, aldatma vakası olarak görülmüş ve sergilenen bu tavır ailelerde ciddi travmalara sebep olmuştur. Medya organları ise hadiseleri kamuoyuna aşağılayıcı bir şekilde “döner cinayetleri” olarak duyurmuştur” diye konuştu.

Örgüt; 2000-2007 yılları arasında Nürnberg’de Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru ve İsmail Yaşar, Hamburg’ta Süleyman Taşköprü; Münih’te Habil Kılıç, Rostock’ta Mehmet Turgut, Dortmund’ta Mehmet Kubaşık ve Kassel’de Halil Yozgat adlı en genci 21, en yaşlısı 50 yaşında olan 8’i Türk biri Yunan ve bir Alman polis memurunu acımasızca katlettiğini vurgulayan Yeneroğlu, “Olayların ardından; 9 Eylül 2000 tarihinde, Nürnberg şehrinde infazı andıran bir şekilde öldürülen Enver Şimşek’in eşi polis tarafından kocasını öldürtmekle suçlanmıştır. 27 Haziran 2001 tarihinde, yakın mesafeden iki farklı silahtan kafasına sıkılan üç kurşunla katledilen Süleyman Taşköprü’nün ailesine, oğullarının muhtemelen uyuşturucu mafyası tarafından öldürüldüğü söylenmiştir” şeklinde değerlendirme yaptı.

YABANCI DÜŞMANLIĞINI GÖRMEDİLER

Yeneroğlu’nun, diğer cinayetler ve NSU davası hakkındaki görüşleri şöyle;

25 Şubat 2004 tarihinde, Doğu Almanya’nın Rostock şehrinde, yine kısa mesafeden kafasına sıkılan kurşunlarla katledilen Yunus Turgut olayında, birçok olasılık üzerinde durulmuş, yabancı düşmanlığı kimsenin aklına gelmemiştir. 9 Haziran 2004 tarihinde, Köln’ün “Küçük İstanbul” olarak da adlandırılan, Türklerin yoğun olarak bulunduğu bir alışveriş caddesinde patlayan bomba sonrasında 22 kişi yaralanmış, caddedeki esnafın verdiği bilgiler ve kamera görüntülerinde faillerin açık tenli olduklarının belirlenmesine ve diğer olaylardaki faillerin eşkâlleriyle örtüşmesine rağmen, çok kısa zamanda hem savcılık hem siyaset olayın sağ terör eylemi olabileceğini kategorik olarak reddetmiş ve tesadüf olarak nitelemiştir.

Haberin tamamını okumak için lütfen tıklayınız.

“Tedirgin olmanıza gerek yok” [Post Aktüel]

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Hamburg’daki STK temsilcileri ve basın mensuplarıyla görüşerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Yeneroğlu, STK’ların görüşlerinin alınması için bu toplantıları düzenlediklerini belirterek “Böylece vatandaşlarımız da sorunlarıyla ilgilenildiğini ve takip edildiğini görüyorlar. Arzu ettiğimiz yurt dışı vatandaşlar politikasının daha iyi seviyeye gelebilmesi için herkesin bu sürece sahip çıkmasıdır. Dil ve kültür birikiminin muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi lazım” dedi. Yeneroğlu STK temsilcileriyle kültürel geleneklerin korunması, eğitim, kültür, siyaset, mavi kart, öğretmenlerin sorunları ve DİTİB’e yapılan haksız köşeye sıkıştırmalar konusunu da ele aldıklarını belirterek, son ayların merak edilen konusu Otomatik Bilgi Transferi Anlaşması hakkında da detaylı açıklama yaptı. Yurt dışında uzun yıllar ikamet eden ve daha sonra Türkiye’ye yerleşen vatandaşlara yönelik kurumsallaşma noktasında birçok çalışmanın bulunduğunu anımsatan Yeneroğlu, ‘’Bu çalışmalar siyasetin hızına ve gerginliklerine bağlı olarak ilerliyor. Biz elimizden geldiğince çalışmalarımıza ara vermeden, güncel ilişkilerin olumsuzluklarından etkilenmeden yolumuza devam ediyoruz” dedi.

– Mavi kartın kullanım alanı genişliyor? Yeni gelişmeler neler?
Mavi kartın resmi bir belge olarak kabul edilmesiyle ilgili özellikle taşralarda eksiklikler vardı. İki hafta önce İçişleri Bakanı müsteşarı ile yaptığımız görüşme neticesinde Mavi Kartla işlem yapılmasında sorun çıkartılmamasına yönelik taşradaki kurumlara tebligat gönderilecek. Hesap açılamaması ve kredi çekilememesi yönünde sıkıntılar vardı. Bunları asgariye indirerek mavi kartın her yerde tanınır hale getirilmesini sağlamak için uğraşıyoruz. Bunda sonra banka hizmetlerinde mavi kart resmi belge olarak kabul edilebilecek.

– Emeklilik konusundaki son gelişmeler nelerdir?
Türkiye, yurtdışındaki vatandaşına emeklilik imkânı sunan dünyada tek ülkedir. Dolayısıyla bunun mavi karta geliştirilmesi gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü mavi kart vatandaşlarımıza sunulan özel bir imtiyazdır. Yine bunu dünyada sunan tek ülke Türkiye’dir. Vatandaş olmak sadece hak sunmuyor. Bunun yanında bazı yükümlülükler de getiriyor. Yani Türkiye’de yaşayan her vatandaşla aynı haklara sahip olunamayacak kurallar da var. -Emekli olanların Almanya’da çalışamamasıyla ilgili sıkıntılar vardı. Bununla ilgili bir çalışma oldu mu? Bizim vaadimiz neydi? Yurtdışındaki vatandaşımız en azından yarım gün çalışabilsin. Her ülkenin kendine göre kuralları var. Bu meseleleri irdeleme konusunda birçok çalışma yapıldı. Türkiye mevzuatına uyarlanması konusuyla ilgili süreç daha devam ediyor. Ümit ediyorum ki 2018 yılı içerisinde bitirilerek yürürlüğe girecektir. Bu konuda vatandaşlarımıza verdiğimiz söz var ve bunu yerine getirmemiz gerekiyor.

-Otomatik Bilgi Transferi Anlaşması Avrupalı Türkleri ne kadar etkileyecek?
Bu konuda çok yanlış bilgilendirmeler var. Bu durum 2011 yılında imzalanan vergi konularında karşılıklı idari yardımlaşma sözleşmesiyle ilgili bir meseledir. Bunun muhtevası karşılıklı vergilendirmeyi şeffaf hale getirmek, karşılıklı vergi kaçakçılığını mümkün mertebe önlemektir. Vatandaşımızın lehine ve aleyhine boyutları var. Örneğin vatandaşımız Almanya’da sosyal yardım alıyor olabilir. Bir banka o kişinin içerde parası olup olmadığıyla ilgili bilgi verebilir ama içeriğiyle ilgili bilgi veremez. Bu zaten Almanya için de mümkün değil. O akla aykırı olur. Emlak ve gayrimenkulleriyle ilgili de bilgi vermesi söz konusu değil. Burada söz konusu olan hesap bildirimi yapılabilir. Bu sadece gelir vergisi kapsamında değerlendirilebilir. Bunun ötesinde değerlendirme yapılamaz ve ispat aracı olarak da kullanılamaz. Uluslararası anlaşmalarda böyle bir mevzuat yok. Türkiye bu anlaşmaya imza attı ama hangi ülkelerle ilgili bilgi paylaşımı yapılacağıyla ilgili bir çalışma yapmadı daha. Bu özel anlaşma ve çalışmalarla somutlaştırılması gerek. Şu ana kadar bu konuyla ilgili somut bir adım atılmadı.

-Peki geçmişe dönük işlem yapılabilir mi? Türkiye bu bilgileri verir mi?
Kesinlikle hayır. Geçmişe yönelik bir uygulama olmayacağı zaten mevzuatta açık bir şekilde belirtiliyor. Vatandaşın burada tedirgin olmasına gerek yok. Zaten Türkiye’de gayrimenkulü olan birisi Almanya’da vergi ödemez ki. Emlak nerdeyse onun vergisini orda ödersiniz. Bu tüm dünyada aynı şekilde geçerlidir. Bir de şu var. Türkiye’de geçen yıl “Kişisel Verileri Koruma Kanunu” çıkarttık. Yurtdışındaki farklı ülkelerle bilgi paylaşımında bulunulmamasını mevzuata aldırarak vatandaşlarımızı koruma altına aldırdık. Bu çok önemli. Hatta vatandaşımızın menfaatine aykırı bir durum olabilir mi diye de “Kişisel Verileri Koruma Kurulu” adı altında bir kurul koyduk oraya. “Acabalık” sorular olursa bu konu kurula gider, kurul buna karar verdikten sonra ancak bu bilgiler paylaşabilir. Kurum onay vermeden kesinlikle böyle bir şey olması söz konusu değil. Kurul karar verirse de “şu kişinin şu bankada hesabı vardır, parası vardır” denilir. Paylaşılacak en fazla bilgi budur, daha fazlası yok. Kamuoyunda dolaşan bilgilerin yapılan anlaşmayla hiç alakası yok.

– Almanya’daki boşanmaların Türkiye’de tanınması ne zaman geçerli olacak?
Almanya’daki boşanmaların Türkiye’de kabul edilebilmesi için bir kanun çıkardık. Bunun çok önemli bir ihtiyaca cevap verdiğini düşünüyoruz. Vatandaşımız 2-3 bin euro para vermesin, yıllarca beklemesin. Bunun için konsolosluklarda bunu tescil ettirebilsin istiyoruz. Bununla ilgili yönetmelik çalışması sene sonuna kadar bitecek. 2018 itibari ile konsolosluklarımızda ve Türkiye’deki bazı yerlerde vatandaşımızın işlem yapacağı şekilde süreci hızlandırıyoruz. Bu kuraldan herkes istifade eder diye de bir şey olmaz. Kişiden kişiye değişir. Bizim derdimiz genel ve ortak sorunlara çözümler getirmektir. Bu mevzuat herkesin sorununu çözecek anlamına gelmesin.

-Askerlikle ilgili 2018’de herhangi bir değişiklik olacak mı?
Askerlikte 1000 euro ile ilgili herhangi bir değişiklik yok, olmaz da zaten. Bunu fazla konuşursak millette tedirginlik olur. Ama şöyle bir sıkıntı var. Vatandaşlar askerlik ücretini konsolosluklarda ödeyemiyor ve verilen bankadan yapması gerekiyor. Biz onu değiştiriyoruz. Vatandaş bundan sonra dövizli askerlik bedelini yeni yıl itibariyle konsolosluklarda ödeyebilecek diye bir kolaylık sağlayacağız. Yani aracı bankalara ihtiyaç olmayacak. Ayrıca Milli Savunma Bakanıyla görüşerek insanların askerlik bedelini ödeyebilmesi için üç yıl çalışma şartını ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. Örneğin yurtdışında doğmuş, orada tüm eğitimini yapmış gençler de faydalansın bundan. 18 yaş altında en az 5 yıl Almanya’da eğitim almış ve hala yurtdışında yaşayan gençlerimiz, üç yıl şartından muaf olsunlar diye bununla ilgili düzenleme üzerinde çalışıyoruz. Zannedersem yılbaşından sonra bu da yürürlüğe girecektir. 38 yaşını dolduranlar ile ilgili de bir çalışma yapıyoruz ama içeriği hakkında henüz bir şey söylemek erken olur.

-Türkiye-Almanya ilişkilerindeki gerginlik ne zaman biter? Bu gerginlik ticari ilişkileri nasıl etkiliyor?
Almanya ile Türkiye’nin son zamanlarda aralarının gergin olmasından dolayı ticari ilişkilerimizde zarar görülmedi. Almanya’ya ihracatımız 15 milyar euro üzerindeyken, ithalatımız da 21 milyar euro civarındadır. 37 milyar euro’ya yakın ticari hacmimiz bulunmakta. Türkiye ayrıca Avrupa Birliği’nin (AB) beşinci büyük ticaret ortağıdır. AB’nin Türkiye’ye, Türkiye’nin de AB’ye ihtiyacının olduğu rakamlarla ortaya çıkıyor.

Gazete kupürü için lütfen tıklayınız.

“Yurt dışıyla vergi dışında veri paylaşımı yapılamaz” [Türkiye Gazetesi Avrupa]

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, OECD ülkeleri arasında imzalanan ve 1 Ocak 2018’de yürürlüğe girecek olan “Otomatik Bilgi Transferi” Anlaşmasıyla ilgili bilinmeyenleri Türkiye Gazetesi’ne değerlendirdi. Otomatik Bilgi Transferi konusunda kamuoyunda çok fazla bilgi kirliliği oluştuğunu ve vatandaşlarımızın endişelendirildiğine dikkat çeken Yeneroğlu, OECD Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi kapsamındaki Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşmasının vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele etmek maksadıyla imzalandığını vurguladı.

– Türkiye’nin de tarafı olduğu OECD ülkeleri arasında imzalanan Otomatik Bilgi Transfer Sistemi Anlaşması konusunda kafalarda hala soru işaretleri bulunmaktadır. Bu anlaşma tam olarak neyi kapsamakta, hangi bilgiler paylaşıma açılmaktadır?

Yeneroğlu: OECD tarafından geliştirilen 3 Kasım 2011 tarihinde imzalanan “Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi” vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele etmek maksadıyla ülkemiz dışında diğer birçok ülke tarafından da imzalanmıştır. Sözleşme, taraf ülkeler arasında bilgi değişimini, eş zamanlı vergi incelemelerini, yurt dışı vergi incelemelerini, tahsilatta yardımlaşmayı ve tebligat yöntemleri ile işbirliği yapılmasını öngörmektedir.

Türkiye’de sözleşmeye ilişkin “Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” 20.05.2017 tarih ve 30071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bununla birlikte Türkiye, bazı çekincelerle sözleşmenin kapsayacağı vergileri gelir, kurumlar ve katma değer vergileri ile sınırlı tutmuştur.

Bu sözleşmeyle yabancı ülkelerde mukim kişilerin ve bu kişilerin kontrol ettikleri kuruluşların, Türkiye’deki finansal kuruluşlarda tuttukları finansal hesaplarına ilişkin bilgilerin karşılıklı bildirimi öngörülmektedir.

– Kişisel bilgilerin gizliliği ile ilgili anlaşmaları ve kanunları bilmek her vatandaşın anayasal hakkıdır. Sosyal yardım alsın ya da almasın kendileri ile ilgili kişisel bilgilerin, banka hesap detaylarının ve malvarlığı bilgisinin başka ülkelerle paylaşılıp paylaşılmayacağını bilmek de her vatandaşın yasal hakkıdır. OECD ülkeleri arasında imzalanan Otomatik Bilgi Transfer Sistemi Anlaşması bu mahremiyeti ortadan kaldırıyor mu?

Yeneroğlu: Uluslararası bir sözleşmeden bahsediyoruz. Değindiğiniz husus bağlamında ülkemizde ayrıca kişisel verilerin korunmasıyla ilgili özel bir kanun var. Sözleşme ile bu kanun arasındaki ilişkiyi detaylıca incelememiz gerekir. Mesela bu kanunun beşinci maddesinde ‘kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez’ hükmü vardır. Ancak burada bazı istisnalar söz konusudur. Dokuzuncu maddedeyse kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamayacağı ifade edilmekte, hangi şartlarda paylaşımın mümkün olabileceği belirtilmektedir. Örneğin verilerin paylaşılacağı ülkede, bilgilerin yeterli derecede korunup korunmayacağı önemli bir kriterdir.

Ayrıca bu yasa yurt dışında bilgi aktarımı konusunda Kişisel Verileri Koruma Kuruluna kilit görev vermiştir. Kurul yapacağı çalışmalar doğrultusunda bilgilerin paylaşılabileceği ülkeleri tespit etme yetkisine sahiptir. Ancak herhalükarda şunu unutmamak gerekir: OECD Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi’nin Otomatik Bilgi Değişimi başlığını düzenleyen 6. Maddesi; otomatik paylaşım yönteminin ikili anlaşmalarla belirleneceğini hükme bağlamıştır. Dolayısıyla otomatik paylaşım talebinde bulunan ülkeye ilişkin veri paylaşımında bir sakınca görülmesi halinde Türkiye’nin veri paylaşmama hakkı da bulunmaktadır.

– Banka bilgilerinin yanında tapu, hisse senedi, resmi ve özel sigortalar, araç kayıtları da bu kapsamın içinde midir?

Yeneroğlu: Otomatik bildirim mevduat kuruluşu, yatırım kurumu ve belirli sigorta şirketlerindeki finansal hesaplara yöneliktir. Gayrimenkul, tapu, hisse senedi araç kaydı gibi hususlarda bir paylaşım söz konusu değildir. Ayrıca emeklilik fonları, emeklilik ya da emekli maaşı hesapları ve emeklilik dışı tasarruf hesapları da kapsam dışındadır.

– Paylaşılacak bilgiler geçmişe yönelik olarak da bir paylaşım olacak mı? Olacaksa bu geçmişe yönelik paylaşımın sınırı nereye kadardır?

Yeneroğlu: Anlaşmanın yürürlüğe gireceği tarihten öncesine yönelik bir bildirim olmayacaktır. Bunun için hangi ülkelerle hangi kapsamda karşılıklı bildirimin yapılacağının netleşmesi gerekir. Kamuoyunda dolaştığı gibi herhangi bir ülke ile bu anlaşmadan hareketle otomatik bilgi paylaşımı söz konusu değildir. Hangi ülke ile bilgilerin paylaşılacağı hususu ilgili ülke ile karşılıklı anlaşmaya tabidir. Bu 6. Maddede açıkça belirtilmektedir. Uzman iddiası ile kamuoyunda vatandaşımızı endişelendirenlerin bazıları anlaşmayı okumamış gibi.

– Bu bilgilere ilgili ülkeler; otomatik olarak mı, Türkiye’den bilgi istemek sureti ile mi yoksa sadece mahkeme kararları veya adli takip üzerine mi ulaşabileceklerdir?

Yeneroğlu: Türkiye’deki finansal kuruluşlar Türkiye’de mukim olmayan yabancı kişi ve kurumların mali hesaplarını önce Türk Maliyesine, Türk Maliyesi de diğer ülkelerin mali otoritelerine bildirecektir. Aynı zamanda Türk vatandaşlarının yurt dışındaki finansal hesapları diğer ülkelerin finansal kuruluşları tarafından önce kendi vergi dairelerine oradan da Türk Maliyesi’ne ayrıca bildirilecektir. Bilgi paylaşımı talep üzerine veya otomatik olarak yapılabilir.

– T.C Anayasası’nın 62. maddesine göre Devlet, yurt dışındaki vatandaşlarının haklarını korumakla mükelleftir. Bu çerçevede vatandaşlara gerekli bilgilendirmelerin yapılması ve cezai takibata uğramalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu konuda hükümetimizin bir çalışması var mı? Neler yapılıyor?

Yeneroğlu: Bahse konu olan sözleşme kapsamında bilgilerin sadece vergi amaçlı kullanılabileceği yer almaktadır. Bu amaç dışında kullanılması sözleşmeye aykırıdır. Bu kapsam dışındaki kullanımlar Türkiye’nin yazılı izni alınmadan paylaşılamaz ve ispat aracı olarak kullanılamaz. Bu durumda Türkiye’ye ve yaşanılan ülkedeki ilgili makamlara bilgi verilebilir ve gerektiğinde dava açılabilir.

– 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giderecek olan OECD ülkeleri arasında imzalanan Otomatik Bilgi Transfer Sistemi Anlaşması ne tür kolaylıklar getirecek? Vatandaşımızın aleyhine olabilecek mahrem bilgiler nasıl saklanacak? Bu konudaki vatandaşımızın tedirginliği nasıl giderilecek?

Yeneroğlu: Öncelikle bilgi paylaşımının hangi ülkelerle nasıl olacağını henüz netleşmemiştir. Sözleşmede yukarıda değinilen temel hususlara yer verilmektedir. Bunun ötesinde şu aşamada bir şey söylemek mümkün değildir.

Gazete kupürü için lütfen tıklayınız.

Yeneroğlu: “Tüm zorluklara rağmen terörle mücadelede soğukkanlılığımız uluslararı algı operasyonlarına karşı gücümüzü artırır.” [Anadolu Ajansı’na verdiğimiz demeç]

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Tüm zorluklara rağmen terörle mücadelede soğukkanlılığımız uluslararı algı operasyonlarına karşı gücümüzü artırır.” dedi.

Yeneroğlu, Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadele ve insan hakları ihlallerine ilişkin terör örgütlerinin propagandaları hakkında AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Yeneroğlu,”Teröre karşı emniyet güçlerimizin ortaya koyduğu kararlı mücadelenin itibarının sarsılmaması için her türlü hukuk ihlali iddiasının üzerine tabii olarak gidilmektedir. Bunun aksi düşünülemez. Terörle mücadelenin temel amacı zaten hukukun tesisi, yani hukukun ideal anlamda işlemesinin sağlanmasıdır. Zira tüm yurttaşlarımızın temel haklarını azami derecede kullanabilmelerinin en temel koşulu en başta kamu düzeninin korunmasıdır. Bu düzeni bozmaya kasteden silahlı örgütlere karşı terörle mücadele bu anlamda açık bir insan hakları mücadelesidir. İnsan hakları mücadelesi verilirken, bu mücadelenin itibarını sarsacak durumlar karşısında en net tavır koyan da doğal olarak yürütmenin kendisi olacaktır.” diye konuştu.

Çeşitli insan hakları ihlalleri iddialarına karşı komisyon olarak hukuk devletine güvenin yara almaması için incelenmesi maksadıyla suç duyurusunda bulunduklarını ve bunun bazen kamuoyunda tepki ile karşılandığını aktaran Yeneroğlu, bu duruma 15 Temmuz ve terörün yıkıcı travmasının neden olduğunu belirtti.

Yeneroğlu, “Bu ülkenin insanları olarak en değerlilerimizi teröre kurban verirken bunun toplumu sarsan etkilerini şüphesiz gözardı edemeyiz. Özellikle 15 Temmuz’un bıraktığı, aşılmayı bekleyen ciddi bir travma var. Tüm zorluklara rağmen terörle mücadelede soğukkanlılığımız terör örgütlerinin propagandalarına ve uluslararası algı operasyonlarına karşı gücümüzü artırır. Nitekim terörle mücadele sadece askerî alanda yürütülmüyor. Ulusal güvenliğimizi tesis etme mücadelesi aynı zamanda sınırlarımızın çok ötesinde, tüm zeminlerde sürdürülüyor.

Terörle mücadele, ülkemizde özgürlük ve güvenlik kıskacı içerisinde olağanüstü bir hassasiyetle sürdürülmeye çalışılırken, uluslararası zeminde karşı karşıya bırakıldığımız baskılar, bu zemindeki algının daha doğru bir seviyeye çekilmesi gerektiğini gösteriyor. Toplumsal barışımıza ve ulusal bütünlüğümüze yönelik tüm sarsıcı darbelere rağmen hukuk devletinin ve özgürlükçü ideallerinin temel esasımız olduğuna dair güveni de her gün tesis etmek ve bu açıdan dünyaya örnek olmak durumundayız. Bu, terörle mücadelede kalıcı zaferin de şartıdır. Bu açıdan teröre karşı ortaya koyulan mücadelenin itibarını sarsacak tüm fiillerle tabii ki en kararlı şekilde mücadele ediyoruz. Aksi hâlde Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışanlara argüman vermiş oluruz.” şeklinde konuştu.

Terör örgütlerinin, Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sistematik bir şekilde yapıldığına dair Avrupa ülkelerinde propaganda yaptığına dikkat çeken Yeneroğlu, şu şekilde konuştu:

“Toplumumuzun içinde bulunduğu tehdit ve bunun neden olduğu kolektif travma itibariyle medyanın da önemli sorumlulukları var. Zaman zaman ölçüsüz, hedef gösteren, ötekileştiren yaklaşımlara rastlıyoruz. Batı Avrupa ülkelerinde yaklaşık 20 yıl Müslümanların dışlanmasına karşı ayrımcılıklarla bizzat mücadele ettim. Üzülerek ifade etmek durumundayım ki, özellikle sosyal medya aracılığıyla şahsıma yöneltilen tehdit ve küfürlerle Avrupa’da bu yoğunlukta karşılaşmadım. Bu durum oldukça üzücü. Sosyal medyayı âdeta hukuk dışı bir alanmış gibi düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Üstelik bunların bir kısmı bu suçları sözde doğruları savunma adına işliyorlar. Örneğin bundan birkaç hafta önce Van’ın Gevaş ilçesinde güvenlik güçlerimize yönelik işkence ithamının inceleneceğini ifade ettiğimizde binlerce küfürle karşı karşıya kaldık. Oysa asıl yayılan o utanç verici görüntülerin kendisi terörle mücadelemize en büyük darbeyi vurmakta, haklı davamızı ve terörle mücadele konusundaki hassasiyetimizi itibarsızlaştırma olasılığını doğurmaktadır. Bu ülkenin insanları olarak aramızda hiçbir istisna olmaksızın, hepimiz hukuk devletinin kurallarına tabiyiz. Bırakın masum insanları, kadim geleneğimiz savaş esirlerine bile nasıl muamele edilmesi gerektiğini tartışmasız biçimde ortaya koyuyor. Devletin işleyen sistemi içerisinde bir yerde tıkanma olduğu zaman kuvvetler ayrılığı gereği ilgili kuvvet erki üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle mükelleftir.”

Terör örgütleriyle mücadelenin Türkiye’nin en doğal hakkı ve sorumluluğu olduğunun altını çizen Yeneroğlu, “Terör örgütü, hendek kazarak bölgeleri işgal ediyorsa buralara devletin girmemesi gibi bir şey olamaz. Güvenlik olmadan devlet olgusundan bahsedilemez. Devlet olmadan özgürlükçü bir hukuk düzeni var olamaz. Kendi meşruiyetini tartışmaya açmamak için devletin olmazsa olmaz önceliği kuvvet tekeli, kayıtsız şartsız egemenliğini tesis etmesi ve kamu düzenine hâkimiyettir. Kamu düzenini sağlamayan bir devlet kendi meşruiyetini tartışmaya açar. Dolayısıyla içi boş barış türküleri ile milleti kandırıp gençleri dağa yönlendirenler en büyük insan hakları düşmanıdır.” diye konuştu.

İnsan hakları ihlalleri konusunda hükûmetin gerekli adımları attığını da belirten Yeneroğlu, “Hukuk ihlali ile ilgili iddiaları yürütmeye bildirdiğimiz zaman gereken incelemelerin hemen başlatıldığını, birçok olayda soruşturmanın sıhhati bakımından suçlanan kişilerin açığa alındığını, soruşturmanın ivedilikle yürütüldüğünü ve yargıya teslim edildiğini bizzat takip ve müşahede ediyoruz.” dedi.

Batı ülkelerinin Türkiye’ye yaklaşımını da eleştiren Yeneroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunların onda biri Batı ülkelerinin herhangi birinde yaşanmış olsaydı ortaya koyacakları tepkiler kesinlikle totaliter tepkiler olacaktı. Avusturya birkaç onbin mülteci karşısında ciddi bir krize girdi, ırkçı söylemlere destek yüzde elliyi buldu. Söz konusu insan hakları olunca her konuda dünyaya kendisini örnek gösterme çabası içerisinde olan Fransa ve İngiltere’nin 20 bin mülteciyi almamak için nasıl direndiklerini görüyoruz. 70’li yıllarda bir terör örgütünün 7 yıl içinde toplam 34 kişiyi katletmesi karşısında Alman devletinin yıllarca âdeta cinnet hâlinde hareket ettiğini biliyoruz.”

“Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği” (BAHAD) temsilcilerini kabul ettik

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu 1989 yılında Bulgaristan’da Türklere uygulanan sert asimilasyon politikalarının yol açtığı göçün mağdurları olan ve bu mağduriyetlerle mücadele etmek amacıyla kurulan “Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD)” temsilcilerini kabul etti.

Yapılan toplantıda öncelikli olarak, Bulgaristan‘da 1984-1989 yılları arasında Belene Kampı’nda yaşanan ve işkenceye varan kötü muamelelerin ve yürütülen asimilasyon politikalarının hukuki yönden cezalandırılması ve takibi konusunda yaşanan sıkıntılara değinildi. Dernek temsilcileri, iki etnik grup arasında kin, nefret ve düşmanlık yaptığı iddiasıyla aralarında İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve merkez komite üyelerinin de bulunduğu kişilere ilişkin 1991 yılında Bulgaristan Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma hakkında ayrıntılı bilgi verdiler. Soruşturmanın üzerinden 26 yıl geçmiş olmasına rağmen bir ilerleme yaşanmadığını, davanın sivil başsavcılıktan askeri başsavcılığa devredildiğini ve davanın sürüncemede bırakıldığı anlattılar.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Komisyon olarak konunun takipçisi olacaklarını, ilgili kurumlardan bilgi alındıktan sonra gerekirse İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin bu konuyla ve Bulgaristan Türklerinin maruz kaldığı ayrımcı politikalar ve sorunlarla ilgili olarak görevlendirilerek, Bulgaristan’a bir inceleme ziyareti gerçekleştirebileceklerini ifade etti.

Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği bu konu dışında ayrıca Türkiye’de yaşadıkları çift isimlilikten kaynaklı sorunları ve 3292 sayılı Kanuna ilişkin şikâyet ve taleplerini Yeneroğlu’na ilettiler.

Almanya’da referandum startı verildi [Türkiye Gazetesi]

AK Parti’nin seçim çalışmalarını yürütmek üzere Hamburg Seçim Koordinasyon Merkezi (SKM) referandum çalışmalarına başladı. 27 Mart ve 9 Nisan 2017 tarihleri arasında Hamburg Başkonsolosluğu’nda yapılacak olan referandum seçimlerinin organizesi için çalışmalara başlayan SKM ekibi, çalışmalarının öncelikli hedefinin insanları sandığa gitmelerini sağlayarak seçimlere katılımın yüksek olmasını amaçladıklarını söylediler.

Haberin kupürü için: https://www.mustafayeneroglu.com/wp-content/uploads/2017/02/a-12r-16.pdf

Mustafa Yeneroğlu: Anti-Turkish attitudes in Europe are due to Turkey demanding equal footing in relations

Chairman Yeneroğlu of Parliament’s Human Rights Investigations Committee said anti-Turkish attitudes in Europe, which have overlapped with the rise of far-right politics, are due to Turkey demanding equal footing in relations with Europe

As the German Bundestag approved last week the draft legislation which defines the 1915 incidents as “genocide,” relations between Turkey and Germany continue to be tense. Daily Sabah spoke with Mustafa Yeneroğlu, the chairman of parliament’s Human Rights Investigation Committee, who has resided in Germany for a lengthy period of time and follows German politics closely. Talking about the timing of the draft and the future of Turkish-German relations, Yeneroğlu stated that anti-Turkish postures continue to be the bread and butter of far-right and racist parties in Europe. Yeneroğlu also noted that there are serious and legitimate concerns for the well-being of the Turkish community in Germany, as the draft may exacerbate social marginalization and pave the way for assaults against Turks. Expressing that the rise of far-right politics in Europe is a threat against existent liberal social order in Europe, Yeneroğlu claimed that the basis of anti-Turkish postures is Turkey’s demand for an equal footing in relations with Europe.

DS: In your opinion, why did this draft was put in action now in the German Bundestag? What is your take on the timing?

READ MORE…

Armenier-Resolution – “Man muss Belege für die Behauptung haben”

Der Bundestag bezeichnet die Massaker an den Armeniern während des Ersten Weltkriegs offiziell als Völkermord. Nach Ansicht von Mustafa Yeneroglu (AKP) sei kein Parlamentarier in der Lage, die damaligen Ereignisse so zu beurteilen, dass daraus unzweifelhafte juristische Schlüsse gezogen werden könnten. Eine systematische Zerstörungsabsicht sei nicht nachzuweisen, sagte er im DLF.

Dirk-Oliver Heckmann: Schon im vergangenen Jahr wollte der Bundestag eine Resolution verabschieden, anlässlich des 100. Jahrestages der Massaker an den Armeniern, und schon damals sollte der Begriff “Völkermord” verwendet werden. Doch vor einem Jahr noch schreckte man aus Rücksicht auf die Türkei und aus Rücksicht auf die hier lebenden Türken davor zurück. Diesmal aber ist es anders. Der Bundestag berät derzeit über eine entsprechende Resolution von CDU/CSU, SPD und Grünen. Die Debatte läuft noch, aber es wird mit einer breiten Mehrheit gerechnet.

Mitgehört hat Mustafa Yeneroglu von der regierenden AK-Partei, Vorsitzender des Menschenrechtsausschusses des türkischen Parlaments. Schönen guten Tag!

WEITERLESEN…