Değerli basın mensupları,

Kıymetli vatandaşlarımız,

Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Seçimden önceki son yasama yılının inşallah, bu baskıcı ve yasakçı zihniyetten kurtulmamıza vesile olmasını diliyorum.

Malumunuz bugün “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” yani Dezenformasyon Yasası olarak bilinen teklif Genel Kurul’a geliyor.

Az önce değerli basın örgütleri ile basın mensuplarının temsilcilerinin kanun teklifine ilişkin (10 başlıkta) itirazlarını dinledik.

İstenmeyen haberi yapanın da yayanın da ceza alacağı, yerel gazetelerin ağır şekilde etkileneceği, mesleki mücadele veren gazetecilerin cezalandırılacağı bu kanun teklifine “Hayır” diyor gazeteciler.

Milletvekilleri olarak aylardır biz de tepki veriyoruz.

İktidar ve ortakları ise tüm tepkilere rağmen bu teklifte ısrarcı. Meclisin ilk gündeminin, iktidara yakışır bir biçimde yine yeni yasaklar olmasını istiyorlar.

Bu nedenle, maalesef teklifin Genel Kurul’a gelmesiyle yangından mal kaçırırcasına, tartışılmadan, hızla görüşülüp kabul edileceği açıktır.

Değerli Arkadaşlar,

Kanun teklifi, belirsiz ve muğlak kavramlarla dolu.

Bu belirsizlik ve muğlak kavramlar maalesef tam da iktidar ortaklarının istediği gibi hakimlere bir haber metninin ya da bir fikir açıklamasının suç teşkil edip etmediği konusunda adeta mutlak bir takdir yetkisi tanıyacaktır.

Yani iktidarın yoğun baskısı altında olan mahkemeler herhangi bir haberi, yorumu ya da sosyal medya paylaşımını bu kanuna dayanarak suç olarak değerlendirebilecektir. Haberi yapan gazeteci, yorumu ya da paylaşımı yapan kişiler ise gözünü cezaevinde açacaktır.

Elbette bu muğlak kavramlar, bilinçli bir tercihin sonucudur.

Kanun teklifini hazırlayanlar bu belirsizliğin basın camiasında ve toplumda yaratacağı endişenin farkındadırlar.

Zaten istedikleri şey de tam olarak budur.

Bu kanun teklifiyle amaçlanan şey, toplumda endişe ve korku yaratarak kimsenin konuşamadığı, gazetecilerin haber yapmaktan korktuğu, insanların fikrini söylemekten çekindiği bir toplum oluşturmak ve seçim öncesi kimsenin ağzını dahi açamadığı bir süreci mümkün kılmaktır.

Teklifle ceza kanununa bir madde eklenecek, yani yeni bir suç ihdas edilecek; “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu.”

Hukukçu olmaya, milletvekili olmaya, siyasetçi olmaya gerek yok. Elini vicdanına koymayı bilen herkesi, kanun teklifinin 29. maddesini okumaya davet ediyorum.

Teklif metni şu şekilde;

“(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.

 Değerli basın mensupları,

Peki bilginin gerçeğe aykırı olduğuna kim nasıl karar verecek?

Bir bilgiyi, haberi ya da yorumu dile getiren ya da yayan kişinin “sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle” hareket ettiğinin tespiti nasıl yapılacak?

Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgi” olduğuna ve kamu barışını bozmaya elverişli olduğuna kim, nasıl emin olacak?

Görüldüğü üzere kanun teklifinin birinci fıkrası, “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ile bağdaşması mümkün olmayan, keyfiyete açık ve aslında keyfiyeti amaçlayan muğlak ifadelerden oluşmakta.

Ancak iktidar bununla yetinmemiş, ikinci fıkrada da sosyal medya kullanıcıları için bir sürpriz hazırlamışlar; Gerçek kimliğini gizlemek suretiyle… yani sosyal medyada anonim bir hesap kullanıcısı iseniz artık her an kendinizi Silivri’de bulabilirsiniz.

Bu teklif yasalaşırsa yarın bir haber sitesinde ya da sosyal medyada gördüğünüz “Açlık sınırı arttı.” “İnsanlar yoksullaşıyor.” ya da “Gerçek enflasyon TÜİK’in açıkladığı gibi değil.” tarzında bir haberi paylaştığınız için kendinizi ceza soruşturması ile karşı karşıya bulabilirsiniz.

Bir kişinin sizi ihbar etmesiyle gece vakti evinize baskın düzenlenip gözaltına alınır ve “gerçeğe” aykırı bir bilgiyi yaydığınız gerekçesiyle hapse atılabilirsiniz. Çünkü bu teklifin yasalaşmasıyla birlikte Türkiye’de gerçeğin ne olduğuna karar verecek olan iktidar aparatı olacak; Başta Cumhurbaşkanı, iktidar ortakları ve kraldan fazla kralcıların talepleri….

Hiç olmadığı kadar kraldan fazla kralcılar çıkacak. İktidarın olası iradesine göre hareket eden savcılar ve hakimlerin sayısı çok daha fazla artacak. Aynı zamanda ihbarlar artacak, sosyal medya yargıları ve linç kampanyaları hiç olmadığı kadar görülecek.

İstenmeyen haberi yapana da ceza verecekler, o haberi beğenip retweet edene, yani yayana da.

Yani sosyal medya paylaşımları da bu yasa ile cezaevi tehdidi ile karşı karşıya kalacaktır.

Sevgili vatandaşlarımız,

Dezenformasyon yasa teklifinin sadece 29. maddesi değil, pek çok diğer maddesi de Anayasa’nın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 13. maddesine açıkça aykırıdır.

Bu yasa meclisten geçtiği an Türkiye’de zaten can çekişen ifade özgürlüğü daha fazla tehditle karşı karşıya kalacaktır.

Bu kanun teklifiyle basın özgürlüğünün, haberleşme özgürlüğünün, toplumun haber alma hakkının, siyasal katılma hakkının, düşünce ve ifadeyi özgürce açıklama hakkının daha fazla yok edilmesi tehlikesi hiç olmadığı kadar gerçekleşmeye yakındır.

Değerli Arkadaşlar,

Teklifin kanunlaşmasıyla birlikte artık kimin gazeteci olup olmadığına Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı karar verecek. Çünkü basın kartları İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulacak bir komisyon tarafından verilecek. Yani kimin gazeteci olup kimin olmadığının kararını da Cumhurbaşkanı vermiş olacak.

Hükümetin propaganda bakanı gibi çalışan ve dezenformasyon kavramına çağ atlatan İletişim Başkanlığı beğenmediği gazeteciye basın kartı vermeyecek ve artık o gazeteciyi gözaltına aldıklarında, hapse attıklarında millete dönüp “O zaten gazeteci değildi.” diyecekler.

Diğer yandan bu kanun teklifiyle birlikte internet haber sitelerine de istedikleri gibi müdahale etmenin yollarını aralamış olacaklar. Her zaman olduğu gibi “Kim hangi dilden anlıyorsa, isteyene havuç istemeyene sopa” diyerek internet haberciliğini de A Haber’e benzetecekler.

Kanun teklifiyle internet haber sitelerine künye bulundurma zorunluğu gelecek. Böylece kime baskı yapmaları gerektiğini önceden öğrenmiş olacaklar. Laf dinlemeyenlere, ‘gereğini köşesinde yapmayanlara’ da her türlü yafta ve elbette soruşturma reva görülecek.

Basılı medyada bir dava açmak için tanınan ‘yayın tarihinden itibaren 4 aylık süre’ internet yayınlarında yayın tarihinden itibaren değil, ‘şikayet tarihinden itibaren’ başlatılacak.

Böylece, basılı yayından çok daha fazla haber ve yorum paylaşan internet yayınları, bu yasanın ardından, yıllar boyunca sayısız haber ve yorumla ilgili ceza davası tehdidi ile karşı karşıya kalacaklar.

Ayrıca sopadan korkan ya da havucun tadını alan ve iktidar bülteni gibi hareket eden haber siteleri ise basın ilan kurumu gelirleriyle ayakta tutulacak.

Bu kanun teklifi ile yerel gazetelerin resmi ilan gelirlerinin yüzde 75 oranında azalması bekleniyor. Yani onlarca belki yüzlerce yerel gazeteci işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya.

Değerli vatandaşlarımız,

Türk siyasi hayatı bu kadar yoğun ve kirli bir dezenformasyon sürecine bu iktidardan önce şahit olmamıştı.

Daha dün Mersin’de bir polisimizin şehit olduğu terör saldırısını dahi dezenformasyon yaparak ana muhalefet partisinin sırtına yıkmaya çalışanların bu kanun teklifiyle neyi amaçladığını sizlerin vicdanına bırakıyorum.

Gazetecileri, medya patronlarını, basın emekçilerini bazen sopa bazen de havuç göstererek dezenformasyona zorlayan, sosyal medya trolleriyle halkı manipüle etmeye çalışan,

Eee artık sen de köşenden gereğini yapacaksın” diyerek canlı yayında gazetecilere ayar verenlerin derdinin gerçek bilgi olmadığını milletimiz gayet iyi bilmektedir.

Fakat güneş balçıkla sıvanmaz.

Ne yaparsanız yapın bu millet emanetini sizden geri alacak ve hak edenlere verecek.

 Son olarak,

Bu yasayı oylayacak olan vicdan sahibi AK Partili ve MHP’li milletvekillerine seslenmek istiyorum.

Bu kötülüğü ülkemize, insanımıza yapmayın.

Sizler milletin vekilisiniz. Cumhurbaşkanlığı iletişim ofisindeki propaganda sorumlularının iradenizi tahakküm altına almasına izin vermeyin.

Milletin adeta nefes borusu olan basını susturmaya çalışan, sosyal medyadan suç örgütü çıkartmaya çalışan bu akıl almaz, demokrasi tanımaz ve hukuk dışı teklifin kanunlaşmasına izin vermeyin.

Herkes biliyor ki bu yasa dezenformasyon değil, sansür yasasıdır.

Herkes biliyor ki bu yasanın maksadı iktidarın propaganda aygıtlarının yalanlarını koruma yasasıdır.

İktidarın yürüttüğü dezenformasyonu eleştiriden muaf tutma, eleştiriyi yasaklama ve cezalandırma yasasıdır.

Milletin sesini kesme yasasıdır.

Seçimlere 5 kala böyle bir teklifin yasalaşması, millet iradesini gasbetmekten başka hiçbir işleve sahip olmayacaktır.

Bu yasa aynı zamanda seçim sürecinin de nasıl büyük bir baskı altında yürütüleceğinin işaretidir.

Değerli vatandaşlarımız,

Ülkeyi yöneten irade, sizin sesinizden, düşüncelerinizden, soru sormanızdan, hesap sormanızdan çekiniyor. Ve sizin sesinizi kesmek için her yola başvuruyor.

Ancak umudunuzu yitirmeyin. 8 ay sonra bambaşka bir Türkiye’ye uyanacak, bu hukuk tanımaz dezenformasyon makinasını hep birlikte tarihin çöplüğüne yollayacağız.

Saygılar, sevgiler..

Connect with Me: