Son anda geri çekilen Etki Ajanlığı olarak bilinen kanun teklifi neden büyük bir tehlikeydi?
Tüm ikazlarımıza rağmen komisyondan geçmiş olan kanun teklifinin genel kuruldan geri çekilmiş olması ciddi bir tehlikenin şimdilik bertaraf edilmesidir.
Kanun teklifine göre “devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler” için 3 yıldan başlayarak bazı şartlarla birlikte 24 yıla kadar hapis cezası öngörülmekteydi.
Şimdi birlikte düşünelim;
Bir haberin, bir yorumun, bir sözün, bir fotoğrafın, bir sosyal medya paylaşımının, bir gösteri veya yürüyüşün, bir dernek kurmanın, bir toplantı yapmanın ‘’devletin iç ya da dış siyasal yararları aleyhine olup olmadığını kim, nasıl, hangi kriterlere göre belirleyecekti?
Devletin siyasal yararını belirleyen kimdir?
Sana göre devletin siyasal yararı odur, bana göre budur!
Ceza mahkemesi heyeti devletin siyasal yararlarını belirleme mercii olabilir mi?
Tüm Türkiye toplanıp devletin siyasal yararı budur dese ve bir kişi de hayır şudur dese devletin siyasal yararı o bir kişinin söylediği değil de büyük çoğunluğun söylediğidir diyebilir miyiz?
Teşbihte hata olmaz; Nazi Almanyası’nda devletin siyasal yararı Nasyonel Sosyalizme destek olmaktı ama kalabalıkların içinde Nazi selamı vermeyi reddeden bir adam, değil Almanya’nın belki de tüm dünyanın ‘’siyasi yararı’’ açısından haklı çıktı!
O meşhur fotoğrafı hatırlayın lütfen…
Nicolae Ceauşescu’ya yüzbinlerin arasında bir kişinin ‘Yeter Artık’ diye haykırışını hatırlayın!
Bu örnekte devletin yararını kim temsil ediyordu?
Kalabalıklar karşısında bir kişi çıkıp yanlış yapıyorsunuz diye haykırdığında devletin/toplumun yararını kalabalıklar temsil ediyor diye kesin bir hüküm kurabilir miyiz?
Otoriter rejimler niyet okumayı çok severler, tarih boyunca da niyet okuyarak işlemedikleri suç, yapmadıkları kötülük yoktur! Bu kanuna bilinçsizce destek veren arkadaşlar dahil, herkesi tehdit edebilecek böyle bir rejimde yaşamak isterler miydi?
Devletin sözde yararını böyle kesin tabi olunması gereken buyruk olarak kabul edersek bunun nasıl bir istismara, nasıl bir totaliter rejime ve düşman hukuku uygulamalarına yol açabileceğini anlıyor muyuz?
Maalesef birçok milletvekili ‘bürokratların bildiği vardır’ diye bu maddeyi komisyondan geçirdi.
En ufak bir siyasi eyleminizin hatta en basit bir sözünüzün dahi yabancı bir devletin ya da organizasyonun çıkarları doğrultusunda olup olmadığına kim karar verecekti?
Dikkat edin lütfen, kanun teklifinde sadece yabancı bir devletin değil yabancı bir organizasyonun çıkarından bahsediyor.
Kim biliyor yabancı bir devletin ya da organizasyonun stratejik çıkarlarının ne olduğunu?
Gelip mahkemede ‘evet bu bizim stratejik çıkarımızaydı’ diye ifade mi vereceklerdi? Yoksa mahkemelerin yine bildik tarzda bürokratların notlarına göre karar vermesi mi hesap edilmişti?
Yabancı organizasyonun stratejik çıkarı ne demek?
Bu kadar akıl dışı bir kanun teklifi; bu kadar zırvayla, saçmalıklarla dolu bir yasal düzenlemeyi yakın tarihimiz görmemiştir herhalde diyeceğim ama o kadar saçmalık yaşadım ki iddialı olamıyorum.
Bu düzenleme baştan sonra kanunilik ilkesine aykırıydı.
Ceza hukukunun temel ilkesi olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi hangi eylemler için hangi cezaların öngörüldüğü ve bu hususların net bir şekilde ceza yasalarında düzenlenmesi gerektiğini ifade eden bir ilkedir.
Söz konusu etki ajanlığı düzenlemesi temel olarak bu ilkeye aykırıydı.
Çünkü yapılan düzenleme tamamen soyut ve sınırı belli olmayan kavramlardan oluşmaktaydı.
Somut suç fillinin ne olduğu belli değildi.
Suç için kullanılan kavramların sınırları çizilememekteydi.
Suçun unsurları müphem ve muğlak ifadelerle düzenlenmekteydi.
Evrensel hukuk ilkelerine, Anayasa’ya ve Ceza Hukukun en temel kurallarına açıkça aykırı bir kanun teklifi maalesef TBMM tarafından nerdeyse kabul edilecekti.
Bu kanun teklifine destek verenler sadece bugünü düşünerek değil yarınları da düşünerek şu soruyu kendilerine sormaları yeterli;
Hangisi devletin siyasi yararı, hangisi iktidardaki siyasi partinin yararı ayrımını kim yapacaktı? İktidarın her sözünü emir telakki eden yargı mı?
Bugün sizin sözünüzün emir telakki edildiği bir yargı pratiği karşısında yarın da başkasının sözünün emir telakki edilebileceğini nasıl unutursunuz?
Bugün siz ilelebet iktidarda kalacakmış gibi hareket ediyorsunuz ama tarih boyunca sizden nice iktidar sahibi aynı duygulara sahip değil miydi?
Yarın da sizin gibi düşünenlerin iktidara gelmeyeceğinin garantisi var mı?
O zaman adalet diye haykırmayacak mısınız?
Peki neden bu kötülükleri yaparsınız? Neden tarihten ders almazsınız?
Neden bu güç sarhoşluğu ile yüzleşmezsiniz?
Hep birlikte bu kısır döngüyü kırmak, bu nöbetleşe zorbalığa son vermek zorunda değil miyiz?