Ekranları Başında Bizleri Takip Eden Saygıdeğer Vatandaşlarımız,
Çok Değerli Basın Mensupları,
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum,
Bugün sizlere, Parti Sözcümüz ve Genel Başkan Yardımcımız İdris Bey ile beraber Meclis Başkanının 9 Ocak’ta Meclis’in olağanüstü toplanması talebimizi reddetmesiyle birlikte Anayasa’yı ve meclis İç tüzüğünü yok sayması hakkında DEVA Partisi adına değerlendirmelerde bulunacağız.
Öncelikle belirtmek isterim ki ülkemiz derin sorunların içinde boğulurken Yargıtay’ın ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin kararını reddetmesi ve Hatay Milletvekili Can Atalay’ı tahliye etmemesi bir hukuksuzluğun çok ötesinde adeta hukuk devletine karşı bir kalkışma niteliğindedir.
Öyle ki, bu sorun çözüme kavuşmadığı müddetçe ülkemizde Anayasa’nın ve hukuk devletinin varlığından hele de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin itibarından söz etmemiz mümkün değildir.
Anayasa’nın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının esas alınmadığı bir ülkede keyfilik hakim olur ki bu durumda demokrasi ve hukuk devleti anlamını yitirir, hiç kimse de hukuki olarak güvende olamaz.
Orwell’in meşhur sözünü hatırlatıyorum: “Aslında hiçbir şey yasa dışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.”
Türkiye maalesef tam da bu durumu yaşıyor.
Cumhurbaşkanı Anayasa’yı tanımıyor, Meclis Başkanı Anayasa’yı tanımıyor, Yargıtay Anayasa’yı tanımıyor.
Bu tam bir keyfilik düzenidir. Bunun kimseye ama kimseye, meşruiyetini Anayasa’dan alan bu makamlara da faydası olmayacaktır.
Bu gidişat Türkiye’yi yeni belirsizliklere savuracaktır.
Bu nedenle tüm milletvekilleri olarak bir araya gelerek bu soruna derhal bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Bildiğiniz üzere bu sorumlulukla, Meclis’te temsil edilen 8 siyasi parti olarak, Anayasa’nın 93. ve İçtüzüğün 7. maddeleri gereğince 9 Ocak’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni olağanüstü toplantıya çağırdık.
Bu karar açıkça Anayasa ve İçtüzük’e aykırıdır.
Değerli Arkadaşlar,
İçtüzüğün 5. maddesinde ‘tatil’ şu şekilde tanımlanmış: “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çalışmalarının belli bir süre ertelenmesidir.”
Yine, 6. maddede ‘ara verme’ ise “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin on beş günü geçmemek üzere çalışmalarını ertelemesidir.” olarak tanımlanmış.
Yani her iki maddeye göre Meclis, toplantıda olmadığı günlerde çalışmalarını ertelemektedir.
Öte yandan Meclis’in çalışmalarını ertelediği bu dönemlerde doğacak olağanüstü gereksinimlere ve ihtiyaçlara göre, Anayasa’da ve İçtüzük’te belirtilen belirli şartlarda olağanüstü toplantı yapması mümkün kılınmıştır.
Yani Meclis Başkanı bu yasal durumu beğenmeyebilir ama yok sayamaz.
Meclis Başkanı, bu durumu istediği kadar “Meclisin toplantı yapmama kararı” aldığı şeklinde yorumlasa da sonuç değişmemektedir.
Çünkü Meclis’in ara verme veya Genel Kurul’un belli günlerde toplanmamasına dair verdiği kararlar, birer Parlamento kararıdır ve bunlar, farklı kelimelerle ifade edilmiş olsa da doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla aynı nitelikte yasama işlemleridir.
Her iki kararda da Genel Kurul’un çalışmalarını ertelemesi yani toplanmaması kararlaştırılmaktadır. Bu nedenle de her iki durumda da olağanüstü toplantının şartlarını ve şeklini düzenleyen Anayasa’nın 93’üncü maddesi ve İçtüzük’ün 7. maddesi geçerlidir.
Bu nedenle Sayın Kurtulmuş’un vermiş olduğu bu karar, hukuki dayanaktan yoksundur.
Kıymetli Basın Mensupları,
Dönemin Meclis Başkanı Sn. Şentop, meclisin toplanmama kararı aldığı bir dönemde Anayasa’nın 93’üncü maddesi ve İçtüzüğün 7. maddesine dayanarak Genel Kurulu toplantıya çağırmış, alınan kararla Meclis çalışmalarını yürüterek Libya tezkeresini kabul etmiştir.
Evet, aynen böyle. Anayasa’nın 93. ve İçtüzük’ün 7. maddeleri, Sn. Şentop’un da doğru olarak belirttiği gibi, ister adı ara verme olsun isterse de toplanmama kararı olsun meclisi toplantıya çağırma yetkisini Meclis Başkanı’na da vermektedir.
Bu maddeler Meclis Başkanı’na bu yetkiyi nasıl veriyorsa aynı şekilde yeter sayıda milletvekiline, yani bizlere de bu yetkiyi tartışmasız şekilde vermektedir.
Bu yetki üzerinde Meclis Başkanı’nın bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Meclis Başkanı bu çağrıya uymak, 7 gün içinde toplantıyı yapmak zorundadır.
Ancak ne yazık ki bu sefer gerçekleşemedi.
Muhalefetin bu yetkisini, 8 siyasi partinin, 230 milletvekilinin iradesini, çağrısını göz ardı etmek muhalefetsiz bir meclis anlayışını ortaya çıkarır. Buna kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur.
Meclis Başkanı meclisin ülke gündemini ilgilendiren olağanüstü durumlarda toplanmasını ve olaylara müdahale gücünü engelleyemez.
Değerli vatandaşlarımız,
Aziz Milletim,
Ancak mesele sadece Can Atalay değildir. Olanlar bunun çok ötesine geçmiştir, bu mesele yeri Parlamento olan Can Atalay’ı çoktan aşmıştır.
Mesele Anayasa’nın geçerliliği, mesele kanunların geçerliliğidir; eğer kanunların geçerliliği daha fazla sulandırılıp yok sayılırsa o zaman Yasama’nın da anlamı kalmaz.
8 siyasi parti olarak, talep ettiğimiz olağanüstü toplantı bir an evvel yapılmalıdır.
Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesi için Meclis Başkanı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
Türkiye’yi savrulduğumuz bu dipsiz hukuksuzluklardan çıkarmalıyız.
DEVA Partisi adına hepinizi saygı ile selamlıyorum.