Mustafa Yeneroğlu Alman siyasiler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve medya mensuplarından oluşan heyeti kabul etti

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Alman siyasiler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve medya mensuplarından oluşan heyeti kabul etti.

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, aralarında CDU Milletvekillerinden Christian von Stetten, David Erkalp ayrıca UETD Genel Başkanı Zafer Sarıkaya’nın bulunduğu siyasiler, Alman sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile medya mensuplarından oluşan heyeti kabul etti.

Yeneroğlu heyete hitabında Türk-Alman ilişkilerinin siyasi, ticari ve kültürlerarası düzlemlerde çok boyutlu sahip olduğu zenginliğe dikkat çekti ve “Geçtiğimiz haftalarda şunu açık bir biçimde gördük ki; karşılıklı ilişkilerin gelişmesi için hem Türkiye hem Almanya nezdinde gerekli inisiyatifler artırılmalı.” dedi. Karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi noktasında özellikle siyasilere ve medyaya büyük görevler düştüğünün altını çizdi. Batı Avrupa medyasının ekseriyetinin Türkiye ile ilgili haberlerde tercih ettiği dilin daha dengeli ve objektif olmasının beklendiğini vurguladı. Yeneroğlu konuşmasının devamında İnsan Hakları Komisyonu’nun ve komisyona bağlı alt komisyonların çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgilendirmede bulundu.

Konuşmanın ardından heyetteki isimler, FETÖ’nün darbe kalkışması, PKK terörü ve diğer güncel siyasi meseleler etrafında Mustafa Yeneroğlu ile fikir alışverişinde bulundular.

Heyetin gerçekleştiği ziyaret, Türkiye Büyük Millet Meclis’inin 15 Temmuz FETÖ’nün darbe girişiminde hasar gördüğü için tadilatına başlanan bölümlerinin gezilmesinin ardından son buldu.

Yaşananların yüzde biri Avrupa’da olsa reaksiyonları totaliter olurdu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın yüzde biri Avrupa ülkelerinin herhangi birisinde olsaydı, Avrupa ülkelerinin reaksiyonu, totaliter bir reaksiyon olurdu. O devletlerin tamamı totaliter devletlere dönüşürdü.” dedi.

Yeneroğlu, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı değerlendirmede, Almanya’da 2015 yılında emniyet güçlerinin halka yönelik şiddetinin sayısının 2 bin 300’ün üzerinde olduğunu, tahkikat başlatılanların sayısının 53’ü, yargılamaların ise 3-5’i geçmediğini, insan hakları ideallerinin şu veya bu ülkeyi temsil etmediğini, tanımlamadığını, her ülke için her gün sınanan değerler olduğunu, devamlı Türkiye’ye ders vereceğim edasıyla bu meselelerin gündeme getirilmesinin hiçbir karşılığının olmadığını bildirdi.

Röportajın devamı için lütfen tıklayınız: http://aa.com.tr/tr/politika/yeneroglu-yasananlarin-yuzde-biri-avrupada-olsa-reaksiyonlari-totaliter-olurdu/643363

PKK Terörü: Mustafa Yeneroğlu kendisine yöneltilen ölüm tehdidi nedeniyle Almanya’da suç duyurusunda bulundu

AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu kendisine yöneltilen ölüm tehdidi nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Bir PKK mensubu Twitter üzerinden Yeneroğlu’nu öldürmekle tehdit etmişti.

Almanya’da da terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın ülkede hiçbir cezai müeyyideye tabi tutulmaksızın propaganda yapabiliyor oluşundan cesaret alan bir PKK mensubu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’na ölüm tehdidinde bulundu. “PKKURDISTAN” isimli bir kullanıcı (04.09.2016 pazar gecesi) Yeneroğlu’na Twitter üzerinden galiz küfürler savurduktan sonra onu öldürmekle tehdit etti. Mustafa Yeneroğlu bunun üzerine pazartesi günü bu kişi hakkında hem Köln hem de Hamburg savcılıklarına suç duyurusunda bulundu.

Yeneroğlu, “Almanya sürekli olarak PKK ve uzantıları tarafından propaganda alanı olarak kullanılmaktadır. Hatta Alman Parlamentosu’nda temsil edilen Sol Parti’nin lideri Bernd Riexinger bile Köln’deki PKK gösterisinin düzenlenmesinde sorumluluk üstlenmiş ve sahnede konuşanlardan biri olmuştur.” açıklamasında bulunurken, samimi bir şekilde teröre karşı duranlara seslerini yükseltme ve dayanışma çağrısında bulundu. Medyaya da seslenen Yeneroğlu, PKK temsilcileri ve sempatizanları tarafından PKK karşıtlarına yöneltilen tehditleri de göz önünde bulundurmalarını, PKK terörü hakkında haber yapış biçimlerini bu vesileyle tekrar gözden geçirmelerini istedi.

Yeneroğlu bilhassa Sol Parti liderinden kendisine yöneltilen ölüm tehdidine dair “açık bir kınama” beklediğini söyleyerek, “Sayın Bernd Riexinger’i o yere göğe sığdıramadığı terör organizasyonunun gerçek karakteri ile yüzleşmeye davet ediyorum.” dedi.

Yeneroğlu son olarak şunları söyledi: “Tabii ki bu korkakça saldırılardan şahsım adına herhangi bir endişe duymuyorum ve ikinci memleketim olan Almanya’yı bundan sonra da ziyaret etmeye devam edeceğim. Bu şartlarda benim güvenliğim hakkında gerekli tedbirleri almak Alman polisinin sorumluluğundadır.”

İlgili tehdidin ekran görüntülerini içeren Twitter linki: https://twitter.com/myeneroglu/status/772523128367017984

PKK liderleri Köln’de terör kurbanlarını aşağılarken Almanya seyrediyor!

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından terör örgütü PKK’nın kolu olarak değerlendirilen Nav-Dem’in önderliğinde cumartesi (03.09.2016) günü Köln’de yapılan PKK gösterisi münasebetiyle bir açıklama yaptı. “PKK terörü daha içinde bulunduğumuz hafta sonunda birçok insanın hayatına kastetmişken Almanya, Türkiye ile dayanışma göstereceği yerde PKK liderlerinin Köln’de terör kurbanlarını aşağılamasına müsaade etmiştir. Bunun kabul edilebilecek bir yanı yoktur.” diyen Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu hafta sonu 29 insanımız PKK terörünün kurbanı olmuştur. PKK Almanya’da da terör örgütü olarak kabul edilmiş ve yasaklanmıştır. Ama bu yasak maalesef sadece kağıt üzerindedir. Nitekim PKK’nın kolları bu hafta sonu Köln’de uluorta terör gösterisi yapabilmiş ve terör kurbanlarını aşağılayabilmiştir. PKK terör örgütü NAV-DEM Köln Polisi’nin gözleri önünde PKK’nın Avrupa’daki mensuplarını bir araya toplamıştır.

Terör örgütü liderleri yurt dışından davet edilerek ağırlanmış, hatta video konferans yoluyla bağlantı kurulmuştur. Şu an PKK’nın başında bulunan Cemil Bayık video konferans yoluyla yandaşlarına hitap etmiştir. Aynı yöntem birkaç hafta önce demokrasi mitinginde Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan için uygulanmak istendiğinde bu uygulama mahkeme tarafından engellenmiştir.

Ayrıca PKK’nın Suriye’deki kolunun lideri olan, insan hakları örgütleri tarafından da PKK/PYD terör devleti kurmak amacıyla Kuzey Suriye’de etnik temizlik yapmakla suçlanan Salih Muslim de konuşmacılar arasındaydı. Ellerine kan bulaşmış teröristlerin evlerine düzenli olarak taziyeye giden ve PKK’yı terör örgütü olarak görmeyen HDP Başkanı Selahattin Demirtaş da yine konuşma yaptı. Konuşmacıların hepsi de sahnedeki Öcalan resmi önünde propagandalarını gerçekleştirdiler. Konuşmalarında ‘direniş’ ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadele çağrısında bulundular! Bu terör resminin mütemmim cüzü de askerî nizamda yapılan yürüyüştü. Askerî kostümler içerisinde yasaklı bayraklar ve semboller dalgalandırıldı, çocuk militanlara oyuncak silahlarla kameralar önünde gururla poz verdirildi!

İlginç bir şekilde Alman medya organları bu apaçık terör propagandasını hep bir ağızdan ‘Kürtlerin mitingi’ diye isimlendirerek önemsizleştirdi, sevimlileştirdi ve şiddetin aleni bir şekilde yüceltildiği bu organizasyonunu ‘halk festivali’ olarak sundu. Aynı basın mensuplarının Köln’ün aynı noktasındaki demokrasi mitingini sorunsallaştırmakta ve katılımcıları Türkiye’nin Almanya’ya uzanan kolları olarak yaftalamakta bazı politikacılarla âdeta yarıştığını düşündüğümüzde, bugün görülen kayıtsız tutum oldukça ilginçtir.

Almanya, o her zaman ifade ettiği insan hakları konusunda tavizsiz olma durumunu PKK ile yürüttüğü bu sorumsuz ilişki nedeniyle zedelemektedir. Türkiye’de teröre kurban giden insanların acıları, bu terörün müsebbiplerine Almanya’da ellerini kollarını sallayarak gösteri yapma imkânı sunulmasından da anladığımız kadarıyla ciddiye alınmamaktadır. Düşünün ki Almanya’da bir hafta sonunda 30 kişi terör kurbanı oluyor, ama buna sebep olan terör örgütü müttefik ülkede bu barbarca eylemi kutlayabiliyor. Bu hem kabul edilemez bir tutumdur, hem insan haklarının ağır ihlalidir, hem de Almanya’nın itibarı açısından bakıldığında utanç vericidir.

Türk halkının, uluslararası terörle mücadelede Almanya’nın bu içi boş dayanışmasıyla alakalı pek de bir değişim olmadığına dair algısı giderek kuvvetlenmektedir. PKK’ya Almanya’da müsade edilmekte, onun Türkiye karşıtı propagandasının engellenmesi bir kenara bir de Almanya bu propagandaya kendisini teslim ederek Türkiye’nin siyasi açıdan istikrarsızlaşması pahasına buna boyun eğmektedir. Almanya’daki siyasi sorumlular uluslararası terörizme dair bu seçici algıları sebebiyle sadece kendi inanılırlıklarını zedelemekle kalmamakta; aynı zamanda Türkiye’nin terörle mücadelesini zayıflatmak, kendi vatandaşlarının ve Avrupa halkının güvenliğini tehlikeye atmak gibi sonuçlara neden olmaktadırlar.”

Almanya’da PKK Mitingi – Terörle mücadelede dayanışma nerede?

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, terör örgütü PKK’nın kolu olarak değerlendirilen Nav-Dem’in önderliğinde cumartesi (03.09.2016) günü Köln’de yapılacak gösteri münasebetiyle bir açıklama yaptı. “Köln’deki demokrasi mitingini yüksek sesle eleştiren gazeteci ve siyasetçiler aynı şehirde bir terör örgütünün düzenleyeceği gösteri karşısında nedense birden sessizliğe büründüler. Bu çifte standarda sahip olanlar kendi güvenilirliklerini elleriyle yok ediyorlar.” diyen Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gösteriyi düzenleyen ve PKK’nın kolu olan örgüt aynen PKK gibi yasaklı durumdadır (§ 8 VereinsG). Ama öyle görünüyor ki bu durum kimseyi ilgilendirmemektedir. Birçok Alman şehrinde her gün terör örgütü PKK’nın propagandası yapılmaktadır. Yasaklı bayraklar ve semboller ortalıkta kol gezmektedir. Köln’deki PKK gösterisinde de aynısı olacaktır. İlginç bir şekilde sözde ‘eleştirel kamuoyu’ndan ise hiçbir tepki gelmemektedir. Gösteri öncesinde ne Emniyet Teşkilatı’ndan bir demeç gelmiş ne de terör propagandası medyada konu edinilmiştir.

Dışarıdaki çatışmaların Almanya’ya taşınmasını istemeyen politikacılar nerede? Her gün Türkiye’nin iç işleri hakkında yorum yapıp duran, ama Türkiye kökenli vatandaşlar demokrasinin güçlendirilmesini amaç edinen bir mitingde birlik beraberlik adına bir araya gelmek istediklerinde rahatsız olan politikacılar bugün neredeler? Köln’de açıktan açığa PKK ile birlik ve beraberlik mitingi düzenleniyor. Vatandaşlık durumlarını sorgulamalar ya da oturum izinlerini iptal etme talepleri nerede? PKK terörü daha bu yıl yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine, binlerce insanın yaralanmasına sebep oldu. Hemen her gün siviller ve güvenlik güçlerine mensup insanlar PKK bombalarıyla kurban ediliyorlar.

Terörle mücadelede Türkiye’yle birliktelik böyle mi oluyor? Anayasayı Koruma Teşkilatı raporlarında da görüleceği üzere, resmî Alman güvenlik raporlarında Almanya’yı geri çekilme, eleman toplama ve finansal destek alanı olarak kullanan bir terör organizasyonuyla tutarlı bir şekilde mücadele edileceğine maalesef bunun tam tersi yapılıyor.

İnsan hakları söz konusu olduğunda Türkiye’ye sürekli parmak sallayan politikacılar PKK’ya karşı umursamaz tavırlarını devam ettirdikleri sürece güvenilirlik olmaktan uzaktırlar. Zira insan haklarının korunması ve uygulanması için terörle mücadele olmazsa olmazdır. Aynı durum kendisini demokrasinin kontrol mekanizması olarak göstermekten geri durmayan, Türkiye’ye sık sık tek taraflı eleştiriler göndermeye pek meraklı iken söz konusu PKK olunca yüzünü başka yöne çeviren medya için de geçerlidir. Aynı medya nedense bir terör organizasyonunun Almanya’da nasıl bu kadar rahat bir şekilde faaliyet gösterebildiğini sorgulamamaktadır. Her tarafa yayılan bu çifte standartlı tutum Almanya-Türkiye ilişkilerine zarar vermekte, Almanya’daki Türklerin mevcut rahatsızlıkları daha da derinleştirmekte, bu sadık topluluğun kendisini yabancı hissetmesine katkı sağlamaktadır.”

Almanya’nın Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth’un TBMM Ziyareti Hakkında

Almanya Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı nezdinde Devlet Bakanı Michael Roth ve beraberindeki heyet, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nu ziyaret etti.

Türkiye-Almanya ilişkilerinin sahip olduğu derinlikli bağın altının çizildiği görüşmede, Türkiye ile Almanya arasındaki dayanışma ve işbirliği zeminine dikkat çekildi. Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin bir takım konjonktürel gerginliklere kurban edilecek nitelikte olmadığı ifade edildi.

Yetkililer ziyaret kapsamında darbe teşebbüsü ve sonrasında alınan tedbirler, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu terörle mücadelede Avrupa ülkelerinden beklediği destek ayrıca Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin seyri ve çifte vatandaşlık konusu üzerine fikir alışverişinde bulundular. Darbe kalkışması bağlamındaki değerlendirmesinde Türkiye’nin anayasal düzeninin ve devletin korumakla mükellef olduğu özgürlüklerin saldırıya uğradığını vurgulayan Yeneroğlu, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini (AİHS), demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini temel referans noktaları olarak aldığının altını çizdi.

Ziyaret, Meclis’in 15 Temmuz FETÖ’nün darbe girişiminde hasar gören bölümlerini gezilmesinin ardından son buldu.

Sadakat Talebi Kabul Edilemez

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Almanya’da yaşayan “Türkiye kökenlilerin” Almanya’ya karşı sadakat göstermeleri talebi üzerine bir açıklama yaptı. “Sadakat talebi sağ popülistlerin değirmenine su taşımak demektir. Bu haksız ithamın hiçbir dayanağı yoktur. Aynı zamanda bu itham yıkıcı ve yabancılaştırıcı niteliktedir.” diyen Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Almanya Başbakanı Angela Merkel’in açıklamaları hayret vericidir. Öyle anlaşılıyor ki bu açıklamalar Berlin ve Mecklenburg Vorpommern eyaletlerindeki seçimler öncesinde Hristiyan Birlik partilerine yönelik sağ popülist baskı neticesinde yapılmıştır. Hâlbuki azınlıkları suistimal etmek suretiyle popülizmle mücadele edilemez. Tam aksine, bu şekilde sağcı pozisyonlar alınarak popülizm, meşruiyet zeminine oturtulmaktadır.

Ayrıca Başbakan Merkel’in ‘Türkiye kökenlilerdeki’ sadakat eksikliğini nasıl ve ne şekilde tespit ettiğini de sorgulamak gerekir. Çok sayıda bağımsız araştırma bunun tam aksini ortaya çıkarmaktadır. Başbakan Merkel’den beklenen, o alıştığımız üslubuyla gerçekçi bir bakış açısı takınarak zaten hâlihazırda oldukça duygusal olan bu konuyu nesnelleştirmesiydi.

Asıl yapılması gereken, Türkiye kökenlileri bu kabul edilmesi mümkün olmayan genelleyici yaklaşıma tabi tutmak yerine Almanya’da asıl tehlikeyi teşkil eden sorunlu yapılanmalara konsantre olmaktır. PKK aktivistlerinin Almanya sokaklarında ve kamusal alanda nasıl hiçbir engelle karşılaşmadan, özgürce yasaklı terör örgütlerinin propagandasını yapabiliyor olduklarını hayretle takip ediyoruz. Ancak bu kesimin Almanya’ya olan sadakatinin sorgulandığına şahit olmuyoruz.”

Demokrasi Şöleninin Ardından Yüklendiğimiz Yeni Sorumluluklar

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Köln’de gerçekleşen Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi’nin tüm engelleme ve baskılara rağmen demokrasi şölenine dönüştüğüne dikkat çekerek, “Onbinlerce insanımız baskı ve kısıtlamalara rağmen sağanak yağmur altında Türkiye’nin demokrasisine sahip çıkmak için bir araya gelmiştir. Her bir vatandaşımıza büyük bir özveri göstererek darbe girişimine karşı bir duruş sergilediği için minnettarız. Bugünden itibaren hepimizi daha büyük sorumluluklar beklemektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Mustafa Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti: “Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi başta Almanya olmak üzere Almanya’ya komşu ülkelerden on binlerce insanımızın katılımıyla gerçekleşmiştir. Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan baskı ve kısıtlamaya rağmen insanlarımız yağmur altında milli iradeye, seçilmiş meşru hükümete ve darbe karşıtı demokratik direncin başını çeken Sn. Cumhurbaşkanımıza destek için bir araya gelmiştir. Farklı sivil toplum kuruluşlarının ortak organize ettiği program, önyargıların aksine adeta demokrasi şölenine dönüşmüştür. Her bir vatandaşımıza büyük bir özveri göstererek darbe girişimine karşı duruş sergilediği için minnettarız.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu coğrafyada bir karadelik halini alan terör ateşi tüm dünyayı tehdit etmektedir. Dolayısıyla Türkiye, ülkenin istikrarını ve milletin birliğini hedef alan her türlü terör tehdidini bertaraf etmek ve demokratik düzeni korumak için yasal sınırların öngördüğü tüm tedbirleri almakla mükelleftir. Bu bir takdir kararı değil, özgürlüklerin korunabilmesi için asli zorunluluktur. Bu bağlamda yaşanan tasfiyeler üzerinden yürütülen manipülasyon ve propaganda karşısında yurt dışında yaşanan Türkiye kökenli insanlarımızın bıkmadan ve usanmadan işyerinde, komşu ve arkadaşlarıyla doğruları paylaşması gerekir. Gerçeklerin aktarılması, önyargıların kalkmasına ve ülkeler arasındaki insani ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Ülkemizde yaşanan gelişmelerin Avrupa’da sistematik biçimde çarpıtılarak aktarıldığına şahit olsak da bugünden itibaren yönümüzü gelecek günlere çevirmemiz gereken yeni bir dönem başlamaktadır.

Avrupa’daki Türkiye kökenli göç topluluğu 50 yılı aşkın süredir tam 4 nesil boyunca emek vererek bugünlere gelmiştir. İş, eğitim ve sosyal hayatta elde edilen kazanımların güncel gelişmeler nedeniyle kaybedilmemesi elzemdir. Gerek göçmenler gerekse de Türkiye bağlamında oluşturulmaya çalışılan her türlü kriz karşısında önyargılı ve çarpık yaklaşımların kamuoyunda yayılmasına engel olmak ayrıca Türkiye ve İslam düşmanlığına karşı koymak için göçmen kökenli toplumu temsil konumunda bulunan kurum ve kuruluşların etkin işbirliği geliştirmeleri gerekmektedir. Bununla birlikte toplumun asli parçası olan Türkiye kökenli insanlarımızla kurulan ve her daim özen gösterilmesi gereken ilişki biçimlerinin, birlikte yaşamın çoğulcu yapısını besleyen asli unsurlardan olduğu unutulmamalıdır.

Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi ortak sorumluluklarda birlikte hareket etme hususunda da örnek bir çalışma olmuştur. Ümit ediyorum ki, eğitim, iş ve aile hayatındaki sorunlarla mücadele ile Türkçe dilinin ve kültürel kimliğinin korunması gibi Türkiye kökenli her bireyi ilgilendiren ortak alanlardaki işbirliği de ilerleyen günlerde farklı kesimler arasında kendisine bir zemin bulabilir.”

Köln Mitingi Almanya İçin Bir Demokrasi Sınavı

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Pazar günü Köln’de partiler üstü bir katılımla gerçekleşecek olan mitingle ilgili, “Yasaklama girişimi başarısız olacağından, miting farklı yöntemlerle engellenmek isteniyor. Üstelik firmalar ani bir şekilde yapılan sözleşmeleri iptal ediyor. Tüm bu gelişmeler Almanya’nın demokraside kötü bir sınavla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.” açıklamasında bulundu.

Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti: “Almanya, Pazar günü yapılacak mitingle ilgili ciddi bir demokrasi sınavı veriyor. Siyasetçilerin önemli bir kesimi nedense yapılacak mitingden büyük bir rahatsızlık duyuyor ve çeşitli yasakları gündeme getirebiliyor. Ancak böyle bir girişim hukuken başarısız olacağından dolayı gösteriyi farklı yöntemlerle engellemeye çalışıyorlar. Yapılan baskılar neticesinde sahne, wc, video konferans imkanlarını sunan firmalar, ücretleri ödenmesine rağmen sözleşmeleri iptal ettiler. Köln fuarı yetkilileri park yerlerinin verilmeyeceğini bildirdiler. Tüm bu adımlar demokratik düzenin en temel unsurlarından olan toplanma özgürlüğünün kısıtlandığını gözler önüne seriyor.

Yakın bir zamanda terör örgütü PKK sempatizanları tarafından Köln’de 30.000 kişiyle gösteri yapılmış ve buraya Yeşiller ile Sol Parti temsilcileri de katılmıştı. O zaman sessiz kalanların Pazar günkü mitingi sorun haline getirmelerini esefle karşılıyorum.

Almanya’daki Türk toplumunu temsil eden farklı sivil toplum kuruluşlarının ortak bir şekilde gerçekleştireceği ayrıca Türkiye’den hem hükümet hem de muhalefet partisi temsilcilerinin katılacağı kanlı darbe girişimini protesto ve demokrasiye sahip çıkma mitinginin bazı çevreleri niçin rahatsız ettiği, anlaşılır bir durum değildir.

Yapılacak gösteriyi sorun olarak görenler öncelikle kendi demokrasi anlayışlarını sorgulamalıdır. Türk halkının demokrasi mücadelesinin siyasetçiler ve medya tarafından görmezden gelinmesi Almanya’da yaşayan insanlarımız tarafından hayal kırıklığıyla karşılanmıştır. Toplanma hakkının sorun haline getirilmesi, tüm dünyada temel hakların korunması için bir araya gelecek insanlara kötü bir mesaj vermektedir. Tüm bu yaşananlar toplumda yara açmaktadır.

Tüm engelleyici adımlara rağmen partiler üstü bir katılımla düzenlenecek olan ‘Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi’ne vatandaşlarımızı davet ediyorum. Demokrasiye sahip çıkan ve darbenin karşısında duranlar olarak Pazar günü Köln’de buluşmak dileğiyle.” dedi.