Mustafa Yeneroğlu Alman siyasiler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve medya mensuplarından oluşan heyeti kabul etti

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Alman siyasiler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve medya mensuplarından oluşan heyeti kabul etti.

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, aralarında CDU Milletvekillerinden Christian von Stetten, David Erkalp ayrıca UETD Genel Başkanı Zafer Sarıkaya’nın bulunduğu siyasiler, Alman sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile medya mensuplarından oluşan heyeti kabul etti.

Yeneroğlu heyete hitabında Türk-Alman ilişkilerinin siyasi, ticari ve kültürlerarası düzlemlerde çok boyutlu sahip olduğu zenginliğe dikkat çekti ve “Geçtiğimiz haftalarda şunu açık bir biçimde gördük ki; karşılıklı ilişkilerin gelişmesi için hem Türkiye hem Almanya nezdinde gerekli inisiyatifler artırılmalı.” dedi. Karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi noktasında özellikle siyasilere ve medyaya büyük görevler düştüğünün altını çizdi. Batı Avrupa medyasının ekseriyetinin Türkiye ile ilgili haberlerde tercih ettiği dilin daha dengeli ve objektif olmasının beklendiğini vurguladı. Yeneroğlu konuşmasının devamında İnsan Hakları Komisyonu’nun ve komisyona bağlı alt komisyonların çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgilendirmede bulundu.

Konuşmanın ardından heyetteki isimler, FETÖ’nün darbe kalkışması, PKK terörü ve diğer güncel siyasi meseleler etrafında Mustafa Yeneroğlu ile fikir alışverişinde bulundular.

Heyetin gerçekleştiği ziyaret, Türkiye Büyük Millet Meclis’inin 15 Temmuz FETÖ’nün darbe girişiminde hasar gördüğü için tadilatına başlanan bölümlerinin gezilmesinin ardından son buldu.

Yaşananların yüzde biri Avrupa’da olsa reaksiyonları totaliter olurdu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın yüzde biri Avrupa ülkelerinin herhangi birisinde olsaydı, Avrupa ülkelerinin reaksiyonu, totaliter bir reaksiyon olurdu. O devletlerin tamamı totaliter devletlere dönüşürdü.” dedi.

Yeneroğlu, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı değerlendirmede, Almanya’da 2015 yılında emniyet güçlerinin halka yönelik şiddetinin sayısının 2 bin 300’ün üzerinde olduğunu, tahkikat başlatılanların sayısının 53’ü, yargılamaların ise 3-5’i geçmediğini, insan hakları ideallerinin şu veya bu ülkeyi temsil etmediğini, tanımlamadığını, her ülke için her gün sınanan değerler olduğunu, devamlı Türkiye’ye ders vereceğim edasıyla bu meselelerin gündeme getirilmesinin hiçbir karşılığının olmadığını bildirdi.

Röportajın devamı için lütfen tıklayınız: http://aa.com.tr/tr/politika/yeneroglu-yasananlarin-yuzde-biri-avrupada-olsa-reaksiyonlari-totaliter-olurdu/643363

Batı Darbe Karşısında Sınıfta Kaldı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 15 Temmuz darbe girişimi ve Batı’nın bu konudaki tavrı üzerine Hayat Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunulurken neredeydiniz? İlk tepkiniz ne oldu?
O gece alçak uçuş yapan savaş uçaklarını gördüğümde başlarda bunun eğitim uçuşu olduğunu düşünmüştüm ancak Boğaz Köprüsü‘nün bir tarafının kapatıldığı haberleri üzerine olağanüstü bir durum olduğunu anladım. Hemen akabinde gerçekleştirdiğim telefon görüşmelerinin ardından yaşananların bir darbe kalkışması olduğunu öğrendim. O andaki ilk düşüncem demokrasi, özgürlük ve direnişin sembolü olan meclise gitmek oldu. Ana muhalefet partisi CHP ve Milliyetçi Hareket Partisi’nden çok sayıda vekille birlikte mecliste toplandık.

Darbe girişimine karşı halkın ortaya koyduğu demokratik tepkiyi nasıl buluyorsunuz?
Türkiye tarihindeki en haince terör kalkışmalarından biri olan askeri darbe girişiminin o gece sokağa çıkan sivil halk tarafından engellenmiş olması, hafızalara kazınması gereken bir hadisedir. 15 Temmuz gecesi Türkiye halkı milli iradeye ve seçilmiş meşru hükümete destek için sokaklara dökülmüş, yaşanan kirli müdahale karşısında kendilerini siper etmiştir. Milletimiz demokrasi tarihimizde görülmemiş bir sivil mücadele, fedakârlık ve adanmışlıkla kanlı darbe girişimine karşı koymuştur. 15 Temmuz’u sıradan sıcak bir yaz gecesi olmaktan çıkaran bu şanlı direniş, Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.

Devamı için lütfen tıklayınız: https://www.mustafayeneroglu.com/wp-content/uploads/2016/08/hayat_online_agustos.pdf

Mustafa Yeneroğlu ile Gündeme Dair Özel Röportaj

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası Türkiye ile Avrupa arasında oluşan sıcak gündem bağlamında Avrupa Birliği üyelik görüşmelerinin seyri ve Avusturya’da gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin siyasi aktörlerin Türkiye karşıtı yorumlarına etkisi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Havadis Haber: Türkiye’de gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası Avusturya başta olmak üzere Avrupa’nın tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mustafa Yeneroğlu: 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası Türkiye ile ilgili Avrupa kamuoyunun genelinde yer alan yorumlarda askeri darbe girişimine karşı verilen demokrasi mücadelesinin, çarpık bir bakış açısıyla adeta demokrasinin aleyhinde bir gelişme olarak işlendiğini gördük. Hatta yaşananlar Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine bir sonuç doğurduğu gerekçesiyle, darbe teşebbüsünün bir kurgu; “tiyatro” olabileceği dahi dillendirildi. Erdoğan karşıtlığını önceleyerek, Türkiye’ye yönelik olumsuz bir imaj inşası peşinde olunduğuna şahit olduk. Darbe girişimine karşı koymak için meydanlara dökülen milyonlarca vatandaş hakkında negatif bir temsil oluşturulmaya çalışıldı. 240’ın üzerinde şehit verdik, 2 bin 200’e yakın gazimiz var, Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalandı. Odaklanılması gereken bu vahim tablonun olgusal gerçekliğiyken, askeri darbe tehdidi göz ardı edildi. Medya organlarının ekseriyetine baktığımızda yaşanan süreçte dolaşıma sokulan yorumların tarafsız habercilik anlayışından uzak bir refleksle geliştirildiğini gördük. Örneğin Avusturya’nın önde gelen gazetelerinden olan ve akademi dünyasına hitap eden bir kontekste kendini konumlandıran Der Standard gazetesinde dâhi tersyüz edilmiş yorumlarla karşılaştık. Tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerine kurgulanan bu dil ve söylemin bağımsızlık ilkesinden uzak olduğunu ve ideolojik bir takım kaygılardan beslendiğini ifade edebiliriz.

Röportajın devamı için: http://www.havadis.at/haber/mustafa-yeneroglu-ile-gundeme-dair-ozel-roportaj-h4081.html

Demokrasi Şöleninin Ardından Yüklendiğimiz Yeni Sorumluluklar

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Köln’de gerçekleşen Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi’nin tüm engelleme ve baskılara rağmen demokrasi şölenine dönüştüğüne dikkat çekerek, “Onbinlerce insanımız baskı ve kısıtlamalara rağmen sağanak yağmur altında Türkiye’nin demokrasisine sahip çıkmak için bir araya gelmiştir. Her bir vatandaşımıza büyük bir özveri göstererek darbe girişimine karşı bir duruş sergilediği için minnettarız. Bugünden itibaren hepimizi daha büyük sorumluluklar beklemektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Mustafa Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti: “Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi başta Almanya olmak üzere Almanya’ya komşu ülkelerden on binlerce insanımızın katılımıyla gerçekleşmiştir. Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan baskı ve kısıtlamaya rağmen insanlarımız yağmur altında milli iradeye, seçilmiş meşru hükümete ve darbe karşıtı demokratik direncin başını çeken Sn. Cumhurbaşkanımıza destek için bir araya gelmiştir. Farklı sivil toplum kuruluşlarının ortak organize ettiği program, önyargıların aksine adeta demokrasi şölenine dönüşmüştür. Her bir vatandaşımıza büyük bir özveri göstererek darbe girişimine karşı duruş sergilediği için minnettarız.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu coğrafyada bir karadelik halini alan terör ateşi tüm dünyayı tehdit etmektedir. Dolayısıyla Türkiye, ülkenin istikrarını ve milletin birliğini hedef alan her türlü terör tehdidini bertaraf etmek ve demokratik düzeni korumak için yasal sınırların öngördüğü tüm tedbirleri almakla mükelleftir. Bu bir takdir kararı değil, özgürlüklerin korunabilmesi için asli zorunluluktur. Bu bağlamda yaşanan tasfiyeler üzerinden yürütülen manipülasyon ve propaganda karşısında yurt dışında yaşanan Türkiye kökenli insanlarımızın bıkmadan ve usanmadan işyerinde, komşu ve arkadaşlarıyla doğruları paylaşması gerekir. Gerçeklerin aktarılması, önyargıların kalkmasına ve ülkeler arasındaki insani ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Ülkemizde yaşanan gelişmelerin Avrupa’da sistematik biçimde çarpıtılarak aktarıldığına şahit olsak da bugünden itibaren yönümüzü gelecek günlere çevirmemiz gereken yeni bir dönem başlamaktadır.

Avrupa’daki Türkiye kökenli göç topluluğu 50 yılı aşkın süredir tam 4 nesil boyunca emek vererek bugünlere gelmiştir. İş, eğitim ve sosyal hayatta elde edilen kazanımların güncel gelişmeler nedeniyle kaybedilmemesi elzemdir. Gerek göçmenler gerekse de Türkiye bağlamında oluşturulmaya çalışılan her türlü kriz karşısında önyargılı ve çarpık yaklaşımların kamuoyunda yayılmasına engel olmak ayrıca Türkiye ve İslam düşmanlığına karşı koymak için göçmen kökenli toplumu temsil konumunda bulunan kurum ve kuruluşların etkin işbirliği geliştirmeleri gerekmektedir. Bununla birlikte toplumun asli parçası olan Türkiye kökenli insanlarımızla kurulan ve her daim özen gösterilmesi gereken ilişki biçimlerinin, birlikte yaşamın çoğulcu yapısını besleyen asli unsurlardan olduğu unutulmamalıdır.

Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi ortak sorumluluklarda birlikte hareket etme hususunda da örnek bir çalışma olmuştur. Ümit ediyorum ki, eğitim, iş ve aile hayatındaki sorunlarla mücadele ile Türkçe dilinin ve kültürel kimliğinin korunması gibi Türkiye kökenli her bireyi ilgilendiren ortak alanlardaki işbirliği de ilerleyen günlerde farklı kesimler arasında kendisine bir zemin bulabilir.”

Köln Mitingi Almanya İçin Bir Demokrasi Sınavı

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Pazar günü Köln’de partiler üstü bir katılımla gerçekleşecek olan mitingle ilgili, “Yasaklama girişimi başarısız olacağından, miting farklı yöntemlerle engellenmek isteniyor. Üstelik firmalar ani bir şekilde yapılan sözleşmeleri iptal ediyor. Tüm bu gelişmeler Almanya’nın demokraside kötü bir sınavla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.” açıklamasında bulundu.

Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti: “Almanya, Pazar günü yapılacak mitingle ilgili ciddi bir demokrasi sınavı veriyor. Siyasetçilerin önemli bir kesimi nedense yapılacak mitingden büyük bir rahatsızlık duyuyor ve çeşitli yasakları gündeme getirebiliyor. Ancak böyle bir girişim hukuken başarısız olacağından dolayı gösteriyi farklı yöntemlerle engellemeye çalışıyorlar. Yapılan baskılar neticesinde sahne, wc, video konferans imkanlarını sunan firmalar, ücretleri ödenmesine rağmen sözleşmeleri iptal ettiler. Köln fuarı yetkilileri park yerlerinin verilmeyeceğini bildirdiler. Tüm bu adımlar demokratik düzenin en temel unsurlarından olan toplanma özgürlüğünün kısıtlandığını gözler önüne seriyor.

Yakın bir zamanda terör örgütü PKK sempatizanları tarafından Köln’de 30.000 kişiyle gösteri yapılmış ve buraya Yeşiller ile Sol Parti temsilcileri de katılmıştı. O zaman sessiz kalanların Pazar günkü mitingi sorun haline getirmelerini esefle karşılıyorum.

Almanya’daki Türk toplumunu temsil eden farklı sivil toplum kuruluşlarının ortak bir şekilde gerçekleştireceği ayrıca Türkiye’den hem hükümet hem de muhalefet partisi temsilcilerinin katılacağı kanlı darbe girişimini protesto ve demokrasiye sahip çıkma mitinginin bazı çevreleri niçin rahatsız ettiği, anlaşılır bir durum değildir.

Yapılacak gösteriyi sorun olarak görenler öncelikle kendi demokrasi anlayışlarını sorgulamalıdır. Türk halkının demokrasi mücadelesinin siyasetçiler ve medya tarafından görmezden gelinmesi Almanya’da yaşayan insanlarımız tarafından hayal kırıklığıyla karşılanmıştır. Toplanma hakkının sorun haline getirilmesi, tüm dünyada temel hakların korunması için bir araya gelecek insanlara kötü bir mesaj vermektedir. Tüm bu yaşananlar toplumda yara açmaktadır.

Tüm engelleyici adımlara rağmen partiler üstü bir katılımla düzenlenecek olan ‘Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi’ne vatandaşlarımızı davet ediyorum. Demokrasiye sahip çıkan ve darbenin karşısında duranlar olarak Pazar günü Köln’de buluşmak dileğiyle.” dedi.

Türkiye’yi Karalama Kampanyası Doruk Noktasında

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Batı’da süregelen yayınlar hakkındaki açıklamasında “Avrupa’da bazı kesimler arasında yürütülen Türkiye karşıtı kampanya doruk noktasına ulaştı. Sözkonusu yayınlar akıl almaz, çoğunlukla düşmanca hatta kin doludur.” dedi. Yeneroğlu değerlendirmesinde şunları kaydetti:

“Önlenen darbe girişiminin ardından Türkiye demokrasisinin işlerliğinin Batı medyasında bir takım kanaat önderlerince tartışılması, zaten hali hazırda siyasetçilerin yaptıkları açıklamalardan dolayı gergin olan Türkiye-Avrupa ilişkisini yeni bir kriz ortamına doğru taşımaktadır. Öncelikle sorgulanması gereken medyada görünür olan aktörlerin kendi demokrasi anlayışlarıdır.

Darbe teşebbüsünün ardından Türkiye’de yaşanan hadiselerin yansıtılış biçiminin akıl almaz, çoğunlukla düşmanca hatta kin dolu olduğu görülmektedir. Odaklanılması beklenen darbe girişiminin (bizatihi kendisi) gündemden düşürülerek, yaşanalar adeta Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı bir karalama kampanyasına dönüştürülmüştür. Türkiye halkı ve seçilmişlerin darbe girişimi karşısında verdikleri demokrasi mücadelesinin kamuoyuna aktarılmaması hayret vericidir.

Örneğin bu bağlamda Türkiye’de yaşananların Kuzey Kore’deki totaliter rejim ve Nazi cinayetleri üzerinden kıyas yapılarak ele alındığı Alman kamuoyunda; Türkiye ile dayanışmanın aşağılanması, ayrıca Avusturya örneğinde olduğu gibi oturma iznine yönelik hukuki tehditlerin gündeme getirilmesi ve Türk kökenlilerin görüşleri nedeniyle dışlanması mevcut krizi daha tehlikeli boyutlara taşımaktadır. Aynı şekilde dini cemaatlere hangi konu ve dilde vaaz verileceği veya Türkiye’deki darbe girişiminde hangi tarafta yer alınması gerektiğinin açıkça dayatılması bardağı taşıran son damladır. Bu anti demokrat tutumun düşünce özgürlüğüyle bağdaşmadığı açıktır.

Yaşanan gerçekliklere bu denli kör kalınması asla kabul edilebilir bir durum değildir ancak sivrilen ve saygısızlığa varan görüşler artık muhatap alınamayacak bir seviyeye gelmiştir.

Batı medyasının büyük ekseriyeti üç maymunu oynasa da siyasi, ideolojik, dini ve etnik kimlikleri bir tarafa bırakıp darbecilere karşı ortak mücadele veren ve neticesinde demokrasisine sahip çıkan Türkiye halkı zaferini kutlamaktadır. ”

Mustafa Yeneroğlu: “Darbe girişiminin, Batı ülkelerinde çarpıtılarak ve haksız suçlamalarla bezenerek ele alınması tasvip edilemez.”

Mustafa Yeneroğlu: “Darbe girişiminin, Batı ülkelerinde çarpıtılarak ve haksız suçlamalarla bezenerek ele alınması tasvip edilemez.”

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu püskürtülen darbe girişiminin Batı ülkelerinde nasıl görüldüğünü değerlendirdi. Yeneroğlu, “Önlenen darbe girişiminin Batı ülkelerindeki birçok siyasetçi, gazeteci ve akademisyen tarafından çarpıtılarak ve haksız suçlamalarla bezenerek ele alınması tasvip edilemez. Seçilmiş Cumhurbaşkanımız ve hükümetimizin hala nasıl görevde kalabildiğine varan açıklamalar hayret vericidir.” ifadelerini kullandı.

Mustafa Yeneroğlu şunları kaydetti: “Millet olarak 15 Temmuz gecesi tarihimizin en acı günlerinden birini yaşadık. Hain darbe girişiminde halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanımızın canına kast edildi. Cumhurbaşkanlığımız, demokrasinin kalesi olan meclisimiz ve güvenliğimizin teminatı olan emniyet müdürlüklerimiz bombalandı. Bazı karargâhlarda komutanlar rehin alındı. Milletimize ait olan tank, helikopter ve silahlarla milletimize ateş açıldı. Tüm bu terörist saldırılar neticesinde maalesef 246 insanımız hayatını kaybetti. Bu alçakça girişimin başarılı olması durumunda daha ilk günlerde binlerce kişi idam edilecekti.

Bu kanlı darbe girişiminin Batı ülkelerindeki birçok siyasetçi, gazeteci ve akademisyen tarafından nasıl ele alındığını da büyük bir hayret ve üzüntü ile takip ediyoruz. Olaylara gözlerini kapatan bu kişilerin, yaşanan darbe girişimini hafife alması, hatta bazılarının “tiyatro” olarak değerlendirmesi insafsızlık ve vicdansızlıktır. Ayrıca yaşanan vahşetten çok darbecilere karşı yapılan münferit saldırıların ele alınması, milletimizin gösterdiği direnişi çarpıtmaktadır. Bu yaklaşımlar demokrasi mücadelesini gölgelemekte, darbeci teröristleri “mazlum” göstermektedir.

Oysa darbe teşebbüsü üzerine 12 saat geçmeden kamu düzeni tesis edilmiş, hukuk devleti kuralları içerisinde soruşturma süreci başlatılarak, suçun niteliği gereği sanıklar mahkemece tutuklanmıştır. Bundan sonraki süreç te bağımsız mahkemeler tarafından belirlenecektir. Öte yandan aynı sorunlu yaklaşım, ateş altında kalan ve ülkesi büyük bir tehlike atlatan halk arasından “idam cezası” talebinde bulunanlara ilişkin haberlerde de görülebilir. Bazı basın organlarındaki, yaşananların arka planına ilişkin yorumlarda hükümetimize yönelik ‘karşı darbe’ girişimi değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu kişiler demokrasinin kalelerine bomba atanları görmeyip, halkın oyları ile hükümeti kurmayı hak edenlere haksız bir saldırı gerçekleştirmektedir. Benzer saldırılar “idam cezası” konusunda da sürüyor. Daha TBMM’nin bile gündemine gelmemiş olan bu konu nedeniyle ülkemiz tehditkâr açıklamalara maruz kalmış, egemenliğimiz kabul edilemez bir şekilde göz ardı edilmiştir.

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin hala nasıl görevde kalabildiğine varan açıklamalar da hayret vericidir. Ancak bu yorumları yapanların, başta Mısır olmak üzere Orta Doğu’daki gelişmelere karşı benimsediği tutum düşünüldüğünde şaşırmak yersiz olacaktır. Milletimiz demokrasi tarihimizde görülmemiş bir sivil mücadele, fedakârlık ve adanmışlıkla kanlı darbe girişimine karşı koymuştur. ‘Demokrasi Günü’ olarak tarihe geçen 15 Temmuz 2016 şimdiden milli bir zafer olarak kutlanmaya başlanmıştır.”