Yeneroğlu: “Hollanda için asıl tehdit ırkçı söylemlerin hakimiyeti.”
AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan’ın Hollanda’dan sınır dışı edilmesi ve polisin hukuksuz şiddeti üzerine açıklama yaptı. ‘‘Hollanda kendi hukukunu, uluslararası teamülleri ve diplomatik nezaketi ayaklar altına alarak iki ülke arasındaki dostluğu hiçe saymıştır. Bu benzersiz hukuksuzluğun bahanelerle meşrulaştırılmaya çalışılması her şeyden önce Hollanda’nın geleceği açısından endişe vericidir.” diyen Yeneroğlu şunları kaydetti:
“En doğal demokratik tepkilerini dile getiren halka ve Sayın Bakan’a reva görülen muamele, Hollanda vatandaşı olmasa bile ülkede bulunan herkesin eşit muamele görmesini şart koşan Hollanda Anayasası’na aykırıdır ve toplantı hakkını bütünüyle ihlal etmektedir. Sayın Bakan’ın kamusal olmayan bir alanda yapmayı planladığı toplantının, ortada herhangi bir tehdit ya da kargaşa ihtimali olmaksızın engellenmesi büyük bir skandaldır. Yine kadın ve yaşlı demeden önüne gelene at, köpek ve copla saldıran emniyet güçlerinin halleri de Hollanda adına yıllarca silinemeyecek büyük bir rezalettir. Aynı şekilde Rotterdam Belediye Başkanı tarafından OHAL ilan edilmesi için de gerekli sebepler bulunmamakta, bu yönde bir girişim hiçbir nesnel argümanla gerekçelendirilememektedir.
Kamu düzeninin bozulması ya da kamu güvenliğinin tehlikeye girmesi gibi olasılıkların esamesi bile okunmazken Sayın Bakan’a yönelik, diplomasiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu nezaketsizliğin sonradan hukuken meşrulaştırılmaya çalışılması gülüncün de ötesindedir.
Hollanda siyasileri ‘Hollanda’da yabancı bir ülke için seçim programı yapılması’ndan yakınırken, ‘hayır’ kampanyasını yürütenleri desteklerken içlerinde aşırı sağcı Geert Wilders’in partisinin de olduğu üç siyasi parti temsilcisinin Hollanda’nın Londra Büyükelçiliğinde seçim programı yapmaları bu çifte standardın en açık örneğidir. Kaldı ki Aile Bakanımızın programında halkoylaması gündemde yoktu.
Bütün bu komediyi katlanılması zor bir evreye sokan en önemli şey ise Rotterdam’da polisin Sayın Bakan’a destek için gelen vatandaşlarımıza yönelik kullandığı orantısız güçtür. Ziyaret ettiğim yaralı vatandaşlarımızın da teyit ettikleri gibi şiddet göstermeyen insanlara hunharca saldırılmış, Hollanda kendi hukukunu eşsiz bir biçimde çiğnerken polisin faşizan uygulaması çok büyük bir ayıp olarak tarihe geçmiştir. Sadece aşırı sağcı Geert Wilders’in Sayın Bakan’a yönelik muameleyi nasıl şevkle karşıladığı ve polisin acımasız şiddetine Hollanda’daki ırkçı çevrelerin nasıl alkış tuttuğu incelendiğinde bile bu muamelenin kime ve neye çanak tuttuğu anlaşılacaktır.
Yaşananlar, başta Hollanda’daki vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak amacıyla, sağduyulu bir tutuma duyulan ihtiyacı göstermektedir. 400 yıllık bir geçmişe dayanan iki ülke arasındaki dostluk ilişkisinin yeniden normal bir zemine kavuşabilmesi için Hollandalı siyasiler seçim öncesi aşırı sağcı oylardan nemalanabilmek ümidiyle Hollanda için büyük tehdit olan sağ söylemleri benimsemek gibi endişe verici yönelimlerden vazgeçmelidir. Çünkü Hollanda için en büyük tehdit, kendi vatandaşlarıyla kendi konsolosluğunda buluşması hukuksuzca engellenen Türkiye Cumhuriyeti Bakanı değil, kültüralist ve ırkçı söylemlerin ülkeye daha fazla hakim olarak geleceğini karartmasıdır.”