Yeneroğlu: “Nefret suçlarıyla daha fazla mücadele etmemiz gerekir!”

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin katledilmesiyle ilgili davada verilen karara ilişkin bir açıklama yaptı. “Başta yaşam hakkı olmak üzere kişi özgürlüğü ve güvenliği, din ve vicdan hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hakkı gibi temel hak ve özgürlükleri hedef alan bu saldırı, farklı inançların asırlar boyunca huzur içinde yan yana yaşadığı Anadolu coğrafyası üzerinde kara bir leke oluşturduğu gibi nefret suçlarının tüm şekilleriyle daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatmıştır.” diyen Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hatırlanacağı üzere Malatya’da 18 Nisan 2007 tarihinde Hristiyanlık öğretisine ait yayınları basan Zirve Yayınevi’ne vahşi bir saldırı düzenlenmiş, burada çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel hunharca katledilmişti. Tüm Türkiye’yi dehşete düşüren olayın yargılaması uzun yıllar devam etmiş, davanın konusu farklı mecralara yönlendirilerek Ergenekon Soruşturması kapsamına dahi alınsa da yaşanan dehşetin karşılığı nihayet cezalandırılabilmiştir.

İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi çalışmaları için gereken çok önemli bir husus, yaşanan hak ihlallerinde olayların etkin bir şekilde soruşturulması ve sorumluların hak ettikleri cezayı almalarıdır. Bu hem hukuk devleti olmanın bir gereğidir ve olası ihlaller için caydırıcı bir nitelik arz eder, hem de kamu vicdanını rahatlatır.

Bu anlamda, yargılamalar sonunda, olaya bizzat katıldıkları belirlenen 5 sanığın mevzuatımızda tanımlanmış en yüksek ceza ile tecziye edilmeleri memnuniyet vericidir. Bununla birlikte yargılamanın etkinliğinin önemli unsurlarından birinin de yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması olduğu unutulmamalıdır.

Komisyonumuz dün olduğu gibi bugün de insan haklarının evrensel olduğu ve ülkemizde bulunan azınlık dini mensuplarının temel haklarının korunmasının öneminin bilinciyle çalışmalarını yürütmekte ve alınan kararın benzer olayların yaşanmaması için caydırıcı olmasını ummaktadır. İlaveten toplumumuzda var olan birlikte yaşama kültürünün canlı tutulması için toplumun tüm unsurlarına düşen görevler olduğu hatırlanmalıdır. Özellikle azınlıklar hakkında kamuoyunda zaman zaman tekrarlanan klişeler, farklı dini cemaatlere yönelik önyargıları tetiklemekte ve nefret suçlarını körüklemektedir. Bunlara karşı toplum olarak çok daha duyarlı olmamız ve aktif bir biçimde mücadele etmemiz gerekmektedir.”