Türkiye – Almanya İşgücü Anlaşması’nın 57. Yılına Dair TBMM Genel Kurulu Konuşması [30.10.2018]

Sayın Başkanım,

Çok Değerli Milletvekilleri,

Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama on yıllar önce yaşanmış bir hayat hikayesiyle başlamak istiyorum.

“Almanya’ya gidecek işçiler hazır olun” anonsu yapılıyordu. Birbirine sarılanlar, ağlayanlar…

Ardından ikinci ve son anons! Anne, baba bir de 1 yaşına yeni basmış bir bebek. Anne Almanya yolcusu. Adı Besime, 21 yaşında. Bebek annesinin kucağında. Ayrılış öncesi son dakikaları.

Genç anne yavrusunu emzirmeye başlıyor. ‘Trene binin, kalkma zamanınız gelmiştir.’ duyurusu yapılınca Besime evladını doyasıya koklar. Hem kendisi ağlar, hem de bebeği… Onu bırakmak istemez. Zorlukla baba bebeği annenin kucağından alır, Besime çevresindekilerin yardımıyla trene bindirilir. Adam, kucağında bebekle trenin arkasındaki rayların üzerine oturur, hıçkıra hıçkıra ağlar. Tren gözden kayboluncaya dek birbirlerine bakarlar.”

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Bugün Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşmasının 57. yıl dönümü. Bu gün vesilesiyle söz almış bulunmaktayım.

Biraz evvel yıllar önce Almanya’ya giden Besime’nin etkileyici hikâyesini sizlerle paylaştım. 57 yıl önce 1961 yılında İstanbul’un Tophane semtindeki İşçi Bulma Kurumu’nda başlayan sayısız hikayelerin sadece birisi. Bir iş kurmak, traktör veya ev alacak kadar para biriktirip geri dönme hayaliyle Almanya’ya giden ilklerin hikayesi.

Bugün vesilesiyle hepsini saygı ve muhabbetle anıyor, ahirete irtihal edenlere Yüce Rabbimden rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri,

Almanya’da Türk toplumu bir çok alanda varlık gösterebiliyorsa, bu; günlerce yapılan yolculuklar, yabancı ortamlarda yaşanan zorluklar, verilen uğraşlar ve ortaya konulan başarı hikayeleri sonucunda olmuştur.

Bugün Almanya’da toplam nüfusun yüzde 4’ünü oluşturan 3 milyonu aşkın insanımız bulunmaktadır. Yaklaşık 600 bin öğrencimiz öğrenim görmekte, farklı sektörlerde yaklaşık 100 bin civarında Türk girişimci ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Yaklaşık 500 bin kişinin çalıştığı bu işletmeler ayrıca 50 milyar Avroluk ciroyla ülkelerimiz arasındaki ekonomik iş birliğinde de önemli rol oynamaktadır.

Fakat ne yazık ki; ırkçı ve yabancı düşmanlığının artması ve aşırı sağın siyasette güç kazanması son yıllarda vatandaşlarımızın günlük yaşamlarını ve ikili ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Aşırı sağın yükselmesinin neticesinde temel haklar üzerinde çoğunlukçu baskının artmasıyla bizlerin de onlar nezdinde sorumlulukları artmaktadır.

Öte yandan 8 insanımızın ölümüne sebep olan ırkçı terör örgütü NSU davasının destekçileri açığa çıkarılmadan ve iç istihbarat dairelerindeki destekçileri deşifre edilmeden bu yaz faillere verilen yetersiz hapis cezalarıyla sonuçlandırılması, kurumsal ırkçılık meselesinde siyasal ve toplumsal olarak gerekli derslerin alınmadığını ortaya koymuştur.

Dünyanın neresinde olursa olsun tüm vatandaşlarımız bizim ayrılmaz bir parçamızdır.

Bu sebeple Anayasamızın 62. maddesinin de gereği olarak yurt dışında yerleşik olan vatandaşlarımıza sahip çıkmak adına son yıllarda çok önemli adımlar atılmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı gibi kurumların kurulması, ana dil ve kültür eğitimi alanında proje desteklerinin verilmesi ve burs programlarının uygulanmasının yanında sayısız noktasal konularda yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi bu adımlardan sadece bir kaçıdır.

Geçmişte hayali bile kurulamayan çalışmalar, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi ‘nerede bir vatandaşımız varsa biz oradayız’ ilkesiyle uygulamaya geçirilmektedir.

Kıymetli milletvekilleri,

Bildiğiniz gibi Yurtdışı Türkleri ilgilendiren konularda Dışişleri Bakanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüleri gibi birçok bakanlığımız ve bağlı kurumları hizmet üretmekte. Ancak yüce Meclisimizde bu kurumlara yönelik denetim fonksiyonunu ifa eden bir mekanizma yok.

Yurt dışında 6 milyon insanımız aynı zamanda ana vatanla güçlü bağlarını muhafaza etmek istiyor. Bu alana yönelik ilgili kurumlarımızca yürütülen çalışmaların Yüce Meclisimiz tarafından denetlenmesi ve takip edilmesiyle birlikte yurt dışı vatandaşlar politikalarının meclis gündeminde de öncelikli bir yer edinmesi büyük önem arz ediyor. Bu sebeple yeni bir ihtisas komisyonu olarak Yurtdışı Türkler Komisyonu’nun tüm siyasi partilerin desteğiyle en kıza zamanda kurulacağını ümit ediyorum.

Saygı değer Milletvekilleri,

Yarım asrı aşkın süredir Almanya’da yaşayarak hem oraya hem de memleketine değer katan insanlarımız 24 Haziran seçimlerinde ana vatana yürekten bağlı olduklarını bir kez daha göstermişlerdir. Konuşmamın başlangıcında anlattığım ve duyduğumuz ya da duymadığımız daha pek çok öykü hem doğduğu yeri hem de doyduğu yeri yurt belleyenlerin öyküsüdür.

Bu kapsamda, son dönemde Almanya ile olan ilişkilerimizin tekrar ivme kazanması adına atılan adımlar eminim en fazla, her iki ülke için de ortak bir potansiyel olan Almanya’daki Türkler için sevindiricidir.

Bu düşüncelerle 57 yıldır Almanya ile ülkemiz arasında köprü kuran ve zorlu göç tarihinde karşılaştıkları güçlüklere göğüs geren vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın konularına ilişkin ortak hassasiyetimizin gelecekte artarak devam etmesi temennisiyle, Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerini tekrar saygıyla selamlıyor, Genel Kurula başarılar diliyorum.